Konu resmiOsmanlıca Yazabiliyorum
Osmanlıca Yazabiliyorum

Dergiyi takip edenler, yazmanın da zevkine ulaşıyorlar. Her ay ilerlediğinizi sizler de fark ediyorsunuz. Her işte olduğu gibi, bu işte de bizzat kendimizin gayret göstermesi önemli olacaktır. Bu ay da aşağıdaki metni Osmanlı Türkçesi/Kur’an harfleri ile yazmanızı istiyoruz. Muttakinin Sıfatları Affetmek, muttakilerin sıfatlarındandır. Al-i İmran Suresinin 134 ve 135. ayetleri muttakinin sıfatlarını şöyle sıralamaktadır: Bollukta ve darlıkta infak etmek Kızdıklarında öfkelerini yutmak İnsanların kusurlarını affetmek Kabahat yaptıkları veya nefislerine zulmettikleri zaman Allah’ı anmak ve günahlarından derhal tövbe etmek Yaptıkları günahlarda, bilerek ısrar etmemek             Ç Ö Z Ü M     

Osmanlıca DERGİ 01 Ocak
Konu resmiBulmaca
Bulmaca

Merhaba Arkadaşlar! Aşağıdaki suallerin cevaplarını Osmanlıca olarak kutulara yerleştiriniz. Daire içine denk gelen harfleri sırasına göre aşağıdaki kutucuğa yerleştirip cümleyi bulunuz. O cümleyi de Latin harflerle yazıp mektup@osmanlicadergi.com adresine gönderiniz. Son gönderme tarihi 25 Haziran 2019’dur. Doğru cevabı gönderenler arasından yapılacak kur’a ile belirlenen 5 kişiye “Osmanlıca Sünnet-i Seniye, İktisad Risaleleri” hediye edilecektir.            Ç Ö Z Ü M     

Osmanlıca DERGİ 01 Ocak
Konu resmiTedbirü’t-Taâm*
Osmanlı Tıbbından

Ma‘lum ola ki çok yaş yemişler yemek kanın mâiyyetini arttırır. Bedende galeyân idüb ufûnete sebeb olur. Nitekim hâricde bazı sulu şeylere harâret müstevlî olsa ekşir, kokar. Kan içinde olan rutûbet dahi eyle olub yaramaz sıtmalara sebeb olur. Amma yâbis gıdâları çok yimek kuvveti düşürür. Levni fesâda virir. Tabiâtı kurudur. Ve emmâ yağlu gıdâlardan çok tenavûl eylemek bedene kesl getürür taâma iştihâ getürür. Ve bilmek gerekdür ki peynir ile südü bir yerden yeyüb cem’ etmeyeler. Ve üzerlerine sirke içmek dahî zarardır. Ve yumurda üstüne peynir yimeyeler. Ve balık üstüne ayva yimeyeler. Zira kulunç getürür ve imtilâ eyler. Ve ashâb-ı tecrübe dimişlerdir ki; bazı nesneler vardır ki, mi‘de içinde anların ikisi cem’ olmak vücûda zarar virir. Meselâ süd ile ekşi cem‘ olmak gibi ve balık ile südü dahi cem‘ itmeyeler ve yoğurt ile peyniri dahi cem‘ itmeyeler. Ve baş yedikten sonra üstüne üzüm yimiyeler. Ve her yese yedikten sonra üstüne enâr yimiyeler. Amma üzümden sonra baş yeseler ve enârdan sonra her yese, yiseler. Metnin Güncel Çevirisi Yemek Adabında Dikkat Edilecek Bazı Hususlar Yaş sebze ve meyveleri çoklukla yemek, bedende kanın fazlasıyla sulanmasına ve kokuşmasına sebep olur. Mesela dışarda sıcakta bekletilen sulu ve taze gıdalar, bir müddet sonra ekşir ve kokar. Bunun gibi kanın sulanmasıyla da bazı toksin maddeler kanın sulanıp kokuşmasına ve vücudun ateşlenmesine yol açmaktadır. Aynı şekilde kuru meyve ve yemişleri çokça yemek, vücudun tabiatına kuruluk verdiği gibi derinin tabî rengini de bozar. Ayrıca yağlı gıdaları çoklukla tüketmek de, bedende uyuşukluğa ve iştihanın fazlalaşmasına netice verir. Sağlıklı beslenme açısından peynir ile süt bir arada tüketilmemeli ve bunlardan herhangi birini yedikten sonra da sirke içilmemelidir. Gıdalardan yumurta ile peyniri birada yemek, hazma zarar verir. Bunun gibi balık yedikten sonra üstüne ayva yemek de zarardır. Çünkü bu gibi zıt besinler vücudun hıltlarla( balgam, safra, kan ve siyah safra) dolmasına ve kulunç hastalığına yani sırt bölgesinde kronik ağrılara sebep olur. Birçok hekim; yemek esnasında mide içerisinde süt ile ekşi yiyecek, balık ile süt ve yoğurt ile peynir gibi birbirine zıt maddeleri aynı anda yememek gerektiğini vurgulamışlardır. Ana öğünü yedikten sonra yaş üzüm ve nar gibi meyveler de yenmemelidir. Yemekten bir müddet evvelinde bu meyveleri tüketip, ana öğünü yemek vücudun sıhhati açısından önemlidir. Kelimeler: Mâiyyet: SululukUfûnet: Pis kokuMüstevlî: İstila etmek, yayılmakYâbis: KuruTenavûl: Çok almak, yemekLevn: RenkKulunç: İki kürek kemiği ile omuz başları arasında bulunan sırt bölgesiİmtilâ: DolgunlukKesl: Uyuşukluk, tenbellikEnâr: Nar meyvesiNot: Orijinal iki parça metin alt sayfalardadır. *(Kaynak: Gâyetü’l beyân fî Tedbirü’l İnsan, Fazıl Ahmed Paşa Kütüphanesi, nr. 975, vr. 23b-24a.)

Mesut BUDAK 01 Ocak
Konu resmiHüsn-i Hat Çalışmaları
Hüsn-i Hat Çalışmaları

Harf ve kelime çalışmalarına devam ediyoruz. Silik harflerin üzerinden geçerken dikkatle yazmaya ve acele etmemeye çalışalım. Elinizin alışması ve yazınızın güzelleşmesi için bu dikkat ve sabır önemli olacaktır.

Mesut HIZARCI 01 Ocak
Konu resmiKitabe Okumaları
Kitâbe Okumaları

Mezar Taşı Yer: Ebulvefâ Camii Haziresi, Fatih, İstanbulKimlik: Züleyha Hanımefendi هو الحيّ الباقيسابقا  ترسانۀ آمره اميني و سربوابين دركاهعالي مرحوم و مغفورمحمّد امين آغانڭ حليله سيمرحوم و مغفور لهازليخا خانم افندينڭروحيچون الفاتحه في ١٨ ن (رمضان) سنه  ١٢٢٨علي المصري Hüve’l-Hayyü’l-BâkîSâbıkâ Tersâne-i Âmireemîni ve serbevvâbîn-i dergâh-ıâlî merhûm ve mağfûrMuhammed Emin Ağa’nın halîlesimerhûm ve mağfûrun-lehâZüleyha Hanımefendi’ninRûhiçün el-FâtihaFî 18 N (Ramazan) sene 1228Ali el-Mısrî Mezar Taşı Yer: Ebulvefâ Camii Haziresi, Fatih, İstanbulKimlik: Mustafa Cûdî Efendi هو الحيّ الباقيموالئ عظامدنپايۀ اسكدار ايكندار بقايه  ارتحال ايدنمرحوم و مغفور له;جنّت مكان فردوس آشيانيحتاج الی ربّه الغفراناين اوڭلي حافظ القرآنالسيّد مصطفي جوديافندينڭ روحيچونفاتحه . في ٢٧ ذا (ذي القعده ) سنه  ١٢٤٧ Hüve’l-Hayyü’l-BâkîMevâlî-i izâmdanpâye-i Üsküdar ikendâr-ı bekâya irtihâl idenmerhûm ve mağfurun-lehcennet-mekân firdevs-âşiyânyehtâcü ilâ-Rabbihi’l-Gufrânİnönülü hâfızu’l-Kur’ânes-Seyyid Mustafa CûdîEfendi’nin rûhiçünFâtiha. Fî 27 ZA (Zilkade) sene 1247 Kelimeler Mevâlî: Mevleviyet denilen il kadılığı rütbesini haiz olan ilmiye mensupları İzâm: Büyükler Pâye: İlim sahibi olanların bir derecesi Dâr-ı bekâ: Sonsuzluk yeri, ahiret İrtihâl: Göçmek Mağfûrun-leh: Bağışlanmış (müzekker) Firdevs-âşiyân: Yuvası cennetin firdevs tabakası olsun (dua) Yehtâcü ilâ Rabbihi’l-Gufrân: Bağışlayıcı Allah’a muhtaç olan Sâbıkâ: Önceki, geçmiş Tersâne-i Âmire: Bahriye Nezaretine bağlı gemi yapım tersanesi Emîn: Müdür, reis (buradaki anlamıyla) Serbevvâbîn-i dergâh-ı âlî: Padişahın sarayını kapılarını tutmakla görevli baş sorumlu Halîle: Zevce, kadın eş Mağfûrun-lehâ: Bağışlanmış (müennes)        

Osmanlıca DERGİ 01 Ocak
Konu resmiBiz Olabilmek
Baş Muharrir

بز اولابيلمك درويشڭ برينه  صورمشلر: سوكينڭ ساده جه  سوزيني ايدنلرله ، اوني ياشايانلر آراسنده  نه  فرق واردر؟ درويش، سزه  فرقي كوستره يم دييوب، أوڭجه  سوكي يي ديلدن قلبنه  اينديره مه مش اولانلري چاغيرارق اونلره  بر سفره  حاضرلامش. هپسي سفره ده  يرلريني آلمشلر. صيجاق چوربه لر، آرقه سندن ده  درويش قاشيقلري دينيلن بر متره  بوينده  قاشيقلر كلمش. درويش كلنلره : قاشيقلرڭ اوجندن طوتوب أويله  ييه جكسڭز، ديمش. اللرنده كي قاشيقلرله  چوربه يي ايچمه يه  چاليشمشلرسه  ده  موفّق اولامامشلر. آنجق دوكوب صاچارق كنديلريني ياقمشلر. نهايت سفره دن آچ اولارق قالقمشلر. درويش، بو دفعه  سوكي يي كرچكدن بيلنلري چاغيرمش ييمگه . اونلره  ده  عين قاشيقلر كلمش و شرط سويلنمش. اللرنده كي قاشيقلرله  كنديلري ييه ميه جگني بيلن بو انسانلر، قاشيغنه  آلديغي چوربه يي قارشيسنده كينه  اوزاتمشلر. قارشيده كي ده  اوڭا. بويله جه  چوربه لريني ايچه بيلمشلر و سفره دن طوق اولارق قالقمشلر. درويش باشده كي سؤالي صورانلره ، كيم حيات سفره سنده  ساده جه  كنديني كورور و نفسنى دوشونورسه  او آچ قالاجقدر. كيم ده  قرداشنى دوشونورسه ، او ده  قرداشي طرفندن طويورولاجقدر، ديمش. بزلر ده  عين حيات پازارنده  ياشييورز. بنجيللك، بيريسللك و تعصّب اطرافده  قول كزييور. چوغي زمان بزلر ده  بونلره  پيریم ويرييورز. حالبوكه  دينمز ده ، كولتوريمز ده  بزلره  برلك و برابرلگي امر ايدييور. اساس مقصد و غايه  ايچون كندندن كچمه يي و طوپلومه ، شخص معنوي يه  قوت ويرمه يي توصيه  ايدييور. أويله يسه  بربريمزه  صيرت چويرمك دگل، بالعكس اوموز ويرمك، يارديم ايتمك طورومنده يز. برلك و برابرلكله  غيرت ايديلن هر ايشده ، ملّت اولارق، امّت اولارق باشاريلي اولاجغمز آشكار و مجرّبدر. بزي بر و برابر قيلاجق اڭ أونملي أوست باشلق ايسه ، اللّٰهڭ رضاسني قزانمق اولاجقدر. Dervişin birine sormuşlar: Sevginin sadece sözünü edenlerle, onu yaşayanlar arasında ne fark vardır? Derviş, size farkı göstereyim deyip, önce sevgiyi dilden kalbine indirememiş olanları çağırarak onlara bir sofra hazırlamış. Hepsi sofrada yerlerini almışlar. Sıcak çorbalar, arkasından da derviş kaşıkları denilen bir metre boyunda kaşıklar gelmiş. Derviş gelenlere: Kaşıkların ucundan tutup öyle yiyeceksiniz, demiş. Ellerindeki kaşıklarla çorbayı içmeye çalışmışlarsa da muvaffak olamamışlar. Ancak döküp saçarak kendilerini yakmışlar. Nihayet sofradan aç olarak kalkmışlar. Derviş, bu defa sevgiyi gerçekten bilenleri çağırmış yemeğe. Onlara da aynı kaşıklar gelmiş ve şart söylenmiş. Ellerindeki kaşıklarla kendileri yiyemeyeceğini bilen bu insanlar, kaşığına aldığı çorbayı karşısındakine uzatmışlar. Karşıdaki de ona. Böylece çorbalarını içebilmişler ve sofradan tok olarak kalkmışlar. Derviş baştaki suali soranlara, kim hayat sofrasında sadece kendini görür ve nefsini düşünürse o aç kalacaktır. Kim de kardeşini düşünürse, o da kardeşi tarafından doyurulacaktır, demiş. Bizler de aynı hayat pazarında yaşıyoruz. Bencillik, bireysellik ve taassup etrafta kol geziyor. Çoğu zaman bizler de bunlara pirim veriyoruz. Hâlbuki dinimiz de, kültürümüz de bizlere birlik ve beraberliği emrediyor. Esas maksat ve gaye için kendinden geçmeyi ve topluma, şahs-ı maneviye kuvvet vermeyi tavsiye ediyor. Öyleyse birbirimize sırt çevirmek değil, bilakis omuz vermek, yardım etmek durumundayız. Birlik ve beraberlikle gayret edilen her işte, millet olarak, ümmet olarak başarılı olacağımız aşikâr ve mücerreptir. Bizi bir ve beraber kılacak en önemli üst başlık ise, Allah’ın rızasını kazanmak olacaktır.

Metin UÇAR 01 Ocak
Konu resmiİstanbul Kapalı Çarşı
Okuma Metinleri

استانبول قپالي چارشو بيوك چارشو، چارشوي كبير ويا خلق آراسنده  قپالي چارشو اولارق آدلانديريلان چارشو، تك كتله  حالنده  و عين زمانده  قورولمش اولمايوب ايكي بدستانڭ اطرافنده  خانلرڭ يوغونلاشمسي و بونلرڭ آراسنده كي صوقاقلرڭ أوستلرينڭ زمان ايچنده  طونوسلرله  أورتوله رك دكّانلرڭ كاركيره  دونوشديرولمسي صوڭوجي اولوشمشدر. بليرلي كيريشلرڭ قاپيلرله  قورونمسي و امنيته  آلينمسي ده  تك كتله  حالنده  بيوك بر قپالي چارشونڭ ميدانه  كلمه سنه  يول آچمشدر. بو سببله  ترك خلقي بورايي كنللكله  قپالي چارشو اولارق آدلانديريركن يبانجيلر بيوك چارشو آدينى قوللانمه يي ترجيح ايدرلر. ١٤٦٠ ييلنده  ياپيلان قپالي چارشونڭ، چكردگنى تشكيل ايدن ايچ بدستانه، جواهر بدستاني دينيلدي و كليري آياصوفيه يه  ويريلمك أوزره ، فاتح سلطان محمد خان طرفندن وقف ايديلدي. سلطان فاتح، بو چوره ده ، پك چوق دكّان ياپديرارق تجارت حياتنى جانلانديراجق بر تدبير آلديغي كبي، وقف ايتديگي خيراتنه  ده  بيوك كلير صاغلادي. ايچ بدستانه  ايلك علاوه ، صندال بدستاني اولان بزّازستان عتيق ايدي. قانوني سلطان سليمان خان دوري داخل، زمانله  دواملي علاوه لريله  كنيشله ين قپالي چارشو، نور عثمانيه  و بايزيد جامعلري ايله  محمود پاشا چارشوسي آراسنده كي ٣٠٧٠٠ متره  قاره لك بر ساحه يي قاپلايارق بوكونكي حالني آلدي. قپالي چارشو، قوشلق وقتي دعا ايله  آچيليردي. دعا مراسمي، بولوك باشي طرفندن ياپيلوب، آدينه  دعاجي دينيردي. ”بويورڭ دعايه “نداسيله ، چارشونڭ اورته سنده كي محافظلق دولابنڭ أوڭنده  طوپلانان اصناف و اهالي؛ دورڭ سلطاني و اوردوسنڭ سلامتنه، كلمش و كچمش بولوك باشي و اصنافڭ روحلرينه  نياز ايدوب، صلاة تنجينا  دعاسي اوقونوردي. دعانڭ آردندن، بولوك باشي، دلّاللره  خطابًا؛ ”تاوجيلق ياپيلماياجق مال قپاتيلماياجق، كفيلسز مال آلينوب صاتيلماياجق“ دييه  نصيحتده  بولونوردي. چارشوده  آليش- ويريش قوشلقدن ايكيندي يه  قدر ايدي. بهالي ماللرڭ صاتيشي كنللكله ، پنجشنبه  كونلري ياپيليردي. چارشونڭ اداره سي، عثمانلي اصناف تشكيلاتلرندن اولان لونجه نڭ النده  ايدي. معظّم بر محافظه  تشكيلاتنه  صاحبدي. قويومجيلرڭ و قيمتلي ماللرڭ محافظه سي ايچون، خصوصي دولاپلر ده  موجوددي. مشتري و اصناف چارشو يي بوشالتوب، قونترول ياپيلدقدن صوڭره ، محافظه  تشكيلاتنڭ بكجيلري، ال تتيكده ، قولاق طيقيرتيده  اولارق وظيفه لريني ياپارلردي. چارشونڭ ايچنده كي ير آدلري، اصناف و صنعتلرله  علاقه ليدر. عقيقجيلر، آلتونجيلر، آيينه جيلر، باصمه جيلر، چاديرجيلر، فسجيلر، حقّاقلر، اينجيجيلر، قالپاقجيلر، قوافلر، كيسه جيلر، قويومجيلر، كوركجيلر، محفظه جيلر، اوقجيلر، أوروجيلر، پوسكولجيلر، صحافلر، طاقيه جيلر، ترزيلر، ورقجيلر، ياغلقجيلر، يورغانجيلر و زنّه جيلر آدلري، اصناف و صنعتلرڭ خاطره سي اولارق، زمانمزده  ده  جادّه، صوقاق و ايش يرلرنده حالا قوللانيلمقده در. ادموندو ده آميجيس، استانبول ايله  علاقه لي سياحتنامه سنده  عثمانلي تاريخي أوزرنده  بيلگي ويرمكده  و قپالي چارشو حقّنده  أوزتله  شونلري سويله مكده در: ”قپالي چارشونڭ، طيش طرفدن دقّتي چكه جك و ايچريسني تخمين ايتديره جك بر حالي يوقدر. جمله  قاپيسندن ايچري كيريلنجه  جوار يوللردن كورولتو كلمز. قاپيدن ايچري يه  كيرر كيرمز انسان؛ اويمه لي ديركلره  و ستونلره  طايانان كمرلي قبه لرله  ايچ ايچه  أورتولمش صوقاقلري، مسجدلري، چشمه لري، درت يول آغزلري، كوچك ميدانلري اولان، كثيف بر اورمانه  صيزان كونش ايشيغي كبي، ضعيف لوش بر ايشيقله  آيدينلانان و پك بيوك بر غلبه لگڭ طولاشديغي حقيقي بر شهرله  قارشيلاشير. هر صوقاق بر چارشودر و همن هپسي ده  سياه، بياض طاشدن كمرلري اولان، بر قبه يله  أورتولي جامع سحني كبي آرابسكلرله  سوسلي بر آنا يوله  چيقيلير. مشتري درت بر طرفدن سوزلرله ، اشارتلرله  چاغريلير. مسلمان تجّارلرڭ قوتلي بر ايمانله  نورلانمش سيمالريني بولابيلمك ايچون، چارشو يه  كلوب اڭ ايچرده كي صوقاقلرڭ اڭ لوش اسكي دكّانلرڭ ديب طرفلرينه  باقمه ڭز كركير. اوراده  باغداش قورمش بر حالده  حركتسز و وقور اوتورور، آغزلريني آچمادن قدرلرنده  اولان مشتريلريني بكلرلر. ايشلري يولنده يسه  ”ماشاء اللّٰه“، دگلسه ، ”اولسون“ ديرلر و باشلريني توكّلله  اگرلر. بر قسمي قرآن كريم اوقور، بعضیلري اسم جليلي طالغين طالغين ميريلدانارق تسبيح چكر، بعضیلري درين دوشونجه لر ايچنده در. نه  دوشونورلر؟ بلكه  سيواس طوپول أوڭنده  شهيد دوشمش اوغوللريني، بلكه، پيغمبرڭ عليه السّلام وعد ايتديگي جنّت باغچه لريني دوشونور. قپالي چارشوده ، انسانڭ عقلنى باشندن آلابيله جك بر اشيا و انسان غلبه لگي كورولور. بونڭله  برابر قارغشه لق آنجق كورونوشده در. بو قوجه  چارشو، بر قيشله  قدر منتظمدر و بر ايكي ساعت ايچنده  يول كوسترن كيمسه  اولمدن انسان آراديغي هر شيئي بولابيله جك حاله  كلير. هر تورلي مالڭ كوچك بر محله سي، كوچك بر صوقاغي، كوچك بر قوريدوري و كوچك بر ميداني واردر. راست كله  چارشو يه  طالڭ، كونڭ ياريسني فرقنه  وارمدن كچيريرسڭز. قماش و اثواب چارشوسي، انسانڭ كوزيني، عقلنى و كيسه سني غائب ايتديره جك قدر زنكين و محتشم بر چارشو، بر پاناييردر.“ Büyük Çarşı, Çârşû-yı Kebîr veya halk arasında Kapalı Çarşı olarak adlandırılan çarşı, tek kitle halinde ve aynı zamanda kurulmuş olmayıp iki bedestenin etrafında hanların yoğunlaşması ve bunların arasındaki sokakların üstlerinin zaman içinde tonozlarla örtülerek dükkânların kâgire dönüştürülmesi sonucu oluşmuştur. Belirli girişlerin kapılarla korunması ve emniyete alınması da tek kitle halinde büyük bir kapalı çarşının meydana gelmesine yol açmıştır. Bu sebeple Türk halkı burayı genellikle Kapalı Çarşı olarak adlandırırken yabancılar Büyük Çarşı adını kullanmayı tercih ederler. 1460 yılında yapılan Kapalı Çarşı’nın, çekirdeğini teşkil eden iç bedestene, Cevahir bedesteni denildi ve geliri Ayasofya’ya verilmek üzere, Fâtih Sultan Mehmed Han tarafından vakfedildi. Sultan Fâtih, bu çevrede, pek çok dükkân yaptırarak ticaret hayatını canlandıracak bir tedbir aldığı gibi, vakfettiği hayratına da büyük gelir sağladı. İç bedestene ilk ilâve, Sandal bedesteni olan Bezzâzistân-ı atîk idi. Kanuni Sultan Süleyman Han devri dâhil, zamanla devamlı ilaveleriyle genişleyen Kapalı Çarşı, Nûr-u Osmaniye ve Bayezid camileri ile Mahmûd Paşa çarşısı arasındaki 30.700 metre karelik bir sahayı kaplayarak bugünkü hâlini aldı. Kapalı Çarşı, kuşluk vakti dua ile açılırdı. Dua merasimi, bölükbaşı tarafından yapılıp, adına duacı denirdi. “Buyurun duaya” nidasıyla, çarşının ortasındaki muhafızlık dolabının önünde toplanan esnaf ve ahali; devrin sultanı ve ordusunun selâmetine, gelmiş ve geçmiş bölükbaşı ve esnafın ruhlarına niyaz edip, Salâten tüncînâ duası okunurdu. Duanın ardından, bölükbaşı, tellâllara hitaben; “Tavcılık yapılmayacak mal kapatılmayacak, kefilsiz mal alınıp satılmayacak” diye nasihatte bulunurdu. Çarşıda alış-veriş kuşluktan ikindiye kadar idi. Pahalı malların satışı genellikle, Perşembe günleri yapılırdı. Çarşının idaresi, Osmanlı esnaf teşkilâtlarından olan loncanın elinde idi. Muazzam bir muhafaza teşkilâtına sahipti. Kuyumcuların ve kıymetli malların muhafazası için, hususi dolaplar da mevcuttu. Müşteri ve esnaf çarşıyı boşaltıp, kontrol yapıldıktan sonra, muhafaza teşkilâtının bekçileri, el tetikte, kulak tıkırtıda olarak vazifelerini yaparlardı. Çarşının içindeki yer adları, esnaf ve sanatlarla alâkalıdır. Akikçiler, Altıncılar, Aynacılar, Basmacılar, Çadırcılar, Fesçiler, Hakkâklar, İnciciler, Kalpakçılar, Kavaflar, Keseciler, Kuyumcular, Kürkçüler, Mahfazacılar, Okçular, Örücüler, Püskülcüler, Sahaflar, Takkeciler, Terziler, Varakçılar, Yağlıkçılar, Yorgancılar ve Zenneciler adları, esnaf ve sanatların hâtırası olarak, zamanımızda da cadde, sokak ve iş yerlerinde hâlâ kullanılmaktadır. Edmondo de Amicis, İstanbul ile alâkalı seyahatnamesinde Osmanlı tarihi üzerinde bilgi vermekte ve Kapalı Çarşı hakkında özetle şunları söylemektedir: “Kapalı Çarşı’nın, dış taraftan dikkati çekecek ve içerisini tahmin ettirecek bir hâli yoktur. Cümle kapısından içeri girilince civar yollardan gürültü gelmez. Kapıdan içeriye girer girmez insan; oymalı direklere ve sütunlara dayanan kemerli kubbelerle iç içe örtülmüş sokakları, mescidleri, çeşmeleri, dört yol ağızları, küçük meydanları olan, kesif bir ormana sızan güneş ışığı gibi, zayıf loş bir ışıkla aydınlanan ve pek büyük bir kalabalığın dolaştığı hakiki bir şehirle karşılaşır. Her sokak bir çarşıdır ve hemen hepsi de siyah, beyaz taştan kemerleri olan, bir kubbeyle örtülü câmi sahnı gibi arabesklerle süslü bir ana yola çıkılır. Müşteri dört bir taraftan sözlerle, işaretlerle çağrılır. Müslüman tüccarların kuvvetli bir imanla nurlanmış simalarını bulabilmek için, çarşıya gelip en içerdeki sokakların en loş eski dükkânların dip taraflarına bakmanız gerekir. Orada bağdaş kurmuş bir hâlde hareketsiz ve vakur oturur, ağızlarını açmadan kaderlerinde olan müşterilerini beklerler. İşleri yolundaysa “Maşallah”, değilse, “Olsun” derler ve başlarını tevekkülle eğerler. Bir kısmı Kur’an-ı Kerim okur, bazıları İsm-i Celîli dalgın dalgın mırıldanarak tesbih çeker, bazıları derin düşünceler içindedir. Ne düşünürler? Belki Sivastopol önünde şehîd düşmüş oğullarını, belki, Peygamberin Aleyhisselâm vadettiği Cennet bahçelerini düşünür. Kapalı Çarşı’da, insanın aklını başından alabilecek bir eşya ve insan kalabalığı görülür. Bununla beraber kargaşalık ancak görünüştedir. Bu koca çarşı, bir kışla kadar muntazamdır ve bir iki saat içinde yol gösteren kimse olmadan insan aradığı her şeyi bulabilecek hâle gelir. Her türlü malın küçük bir mahallesi, küçük bir sokağı, küçük bir koridoru ve küçük bir meydanı vardır. Rastgele çarşıya dalın, günün yarısını farkına varmadan geçirirsiniz. Kumaş ve esvap çarşısı, insanın gözünü, aklını ve kesesini kaybettirecek kadar zengin ve muhteşem bir çarşı, bir panayırdır.” Kaynaklar: Semavi EYİCE ve Abdülmetin ÇELİKBİLEK'in yazılarından istifadeyle

Osmanlıca DERGİ 01 Ocak
Konu resmiEl Yazılarıyla Meşhurlar
El Yazılarıyla Meşhurlar

Hatice Turhan Valide Sultan'ın (IV. Mehmed'in annesi) el yazısıyla kethüdası Mehmed Efendi'ye gönderdiği mektubu. (1) Kethüdam Mehmet Efendi malumun ola ki seni Arslan’ım (2) vezaret ile kubbe-nişîn edecektir. (3) Öyle kasem buyurdu ki kimsenin tarifiyle olmayıp (4) ve hâlâ kimsenin malumu değildir. Hemen (5) senden hizmet memul ediyor. İmdi (6) benim hizmetim Arslan’ımın hizmetidir. Yine senin yedinle (7) sipariş eylediğim hizmetleri vezaret oldukta (8) görmede beis yoktur. Cevabını kaleminle yazıp gönderesin. KELİMELER:  Kethüda: Görevli kimse, kâhya.Kubbe-nişîn: Kubbealtı’ndaki divan toplantılarına katılan vezir.Kasem: Yemin.Memul: Beklenen, ümit edilen.Vezaret: Vezirlik.Beis: Zarar, sakınca.

Caner AKYURT 01 Ocak
Konu resmiOsmanlıdan Yemek Tarifleri
Osmanlıdan Yemek Tarifleri

Ekşikli Çorba Koyun etinin biraz yağlıca tarafından ufak kuşbaşı doğrayıp et suyunda kaynatmalı. Piştikten sonra bir diğer kapta dakik (ince) yumurta ve limon ile terbiye yapıp ve o terbiyeyi pişirip üzerine koymalı. Acem Pilavı Koyun etini ufacık doğrayıp veyahut kıyma makinesinde kıyıp biraz sağ (halis) yağ ile tavada kavurmalı, kevgir ile süzüp çıkarılır. Kalan yağına biraz ince soğan çentip kavurmalı. Soğanın üstüne istif etmeli. Üzerine biraz kişniş (kara kimyon), fıstık, tarçın ekip kararına göre pirince su doldurup ve kapağını kapayıp öylece suyunu çekinceye kadar bırakmalı. Süt Kebabı Koyun yahut kuzu etini karar(ın)ca doğrayıp ve tuz biberleyip iki saat bırakmalı. Badehu (daha sonra) bir tencerenin içine süt ile biraz kaynadıktan sonra et parçalarını çıkarıp soğutmalı. Ve istenildiği zaman şişe saplayıp hafif ateşte aheste aheste çevirerek pişirmeli. Ve bu esnada tavuk tüyü ile sıcak süt sürmeli. Ve kızardıktan sonra da tarçın ekip tenavül etmeli (yemeli). Kavun Baklavası Yağlanmış tepsinin içine ince açılmış baklava yufkalarının arasına kaşık ile ezilmiş tatlı kavunu döşemeli. Yağ vererek fırına vermeli. Fırından çıktıktan sonra biraz soğutup şekerini dökmeli.

Osmanlıca DERGİ 01 Ocak
Konu resmiGün Doğmadan Meşime-i Şebten Neler Doğar
Poster

Osmanlıca DERGİ 01 Ocak
Konu resmiTarihten Notlar
Tarihten Notlar

ايشڭ اوجي نره يه  كيدر؟ بر كون بر پاپاس يحيي افندينڭ آتنڭ يولارينه  ياپيشوب ”نه در سنڭ سوت قارنداشندن چكديگمز افندي حضرتلري! كليسا ويركوسي قويمش“ ديدي. يحيي افندي يولندن دونوب سرايه  كيتدي. چونكه  كیچ كلن عدالت، عدالت دگلدر! قانوني يه ، ”بري باق، بره  قارنداشم! سن نه  خلط ايدييورسڭ؟“ ديدي. اولانلري آڭلاتنجه ، قانوني طورومدن خبري اولماديغني سويله دي و صوڭنده  كوچك ويركو مأمورلرندن برينڭ بوني عقل ایتديگي اورته يه  چيقدي. قانوني، ”باق كناهسزمشم“ ديدي. يحيي افندي ”بو ويركو مأموري كيمه  باغلي، اونڭ أوستي كيمه  باغلي؟“ ديركن اڭ صوڭ صدر اعظمه  قدر كليندي. ”پكي، صدر اعظم كيمه  باغلي؟“ ديديگنده  قانوني، ”آڭلادم“ جوابنى ويردي. İŞİN UCU NEREYE GİDER? Bir gün bir papaz Yahya Efendi’nin atının yularına yapışıp “Nedir senin sütkardeşinden çektiğimiz Efendi Hazretleri! Kilise vergisi koymuş” dedi. Yahya Efendi yolundan dönüp saraya gitti. Çünkü geç gelen adalet, adalet değildir! Kanuni’ye, “Beri bak, bre karındaşım! Sen ne halt ediyorsun?” dedi. Olanları anlatınca, Kanuni durumdan haberi olmadığını söyledi ve sonunda küçük vergi memurlarından birinin bunu aklettiği ortaya çıktı. Kanuni, “Bak günahsızmışım” dedi. Yahya Efendi “Bu vergi memuru kime bağlı, onun üstü kime bağlı?” derken en son sadrazama kadar gelindi. “Peki, sadrazam kime bağlı?” dediğinde Kanuni, “Anladım” cevabını verdi. كونش و هوا ويركوسي ١٨٥٤’ده ، انكليز پارلامنتوسي يوز آلتمش ييل بوينجه  اويغولانمش پنجره  ويركوسني قالديردي. ويركونڭ خلق آراسنده كي اسمي، كونش و هوا ويركوسيدي. ويركو، پنجره  عددينه  كوره  حسابلانييوردي؛ أوڭجه لري پك كيسه يه  ضرر بر شي دگلدي، فقط ١٧٨٠’ده  قرال ٣نجی ويليامڭ باش باقاني پيتڭ امضاسيله ، پنجره نڭ فيآتنه  اورانلي ويركو اويغولاننجه ، مطرح يوزده  ٣٠٠’ه  فيرلادى. أو صاحبلري بركت توغلا  أوره رك پنجره لري قپاتديلر، أولرڭ برر دانه  پنجره سي قالدي. انكليز دوقتورلر برلگي آتش پوسكورويوردي، كونش و هوا كيرمه ين اوه  ئولوم كيرر دييه . ديڭله ين كيم! صوڭنده  ورم باشده  اولمق أوزره  خسته لقلر چوغالنجه  بونڭ صوسيال ماليتي ويركو طوپلامنى آشدي، ويركو ابطال ايديلدي. GÜNEŞ VE HAVA VERGİSİ 1854'de, İngiliz Parlamentosu yüz altmış yıl boyunca uygulanmış Pencere Vergisini kaldırdı. Verginin halk arasındaki ismi, Güneş ve Hava Vergisiydi. Vergi, pencere adedine göre hesaplanıyordu; önceleri pek keseye zarar bir şey değildi, fakat 1780'de Kral 3. William’ın Başbakanı Pitt’in imzasıyla, pencerenin fiyatına oranlı vergi uygulanınca, matrah yüzde 300’e fırladı. Ev sahipleri biriket-tuğla örerek pencereleri kapattılar, evlerin birer tane penceresi kaldı. İngiliz Doktorlar Birliği ateş püskürüyordu, güneş ve hava girmeyen eve ölüm girer diye. Dinleyen kim! Sonunda verem başta olmak üzere hastalıklar çoğalınca bunun sosyal maliyeti vergi toplamını aştı, vergi iptal edildi. باتینڭ نه سني آلالم آوروپه يي زيارت ايدن ايلك و صوڭ پادشاه اولان عبدالعزيزڭ ١٨٦٧ ييلنده كي بو كزيسي ٤٧ كون سورر. آوروپه ده  كچن كونلر هيئتده كيلر ايچون هيجان ويريجيدر. دونوشده  صدر اعظم و پاشالرڭ ده  ير آلديغي بر طوپلانتيده  آوروپه  سفري و ”باتينڭ نه سني آلالم...“ قونوسي طارتيشيليركن عمر فائض افندي، ”پاشا حضرتلري، بو مملكتلردن هر شيئي آلالم، حتّی مسلمانلغي بيله  آلالم“ دييه  سوزه  كيرر... هركسي شاشيرتان سوزلرينه  فائض افندي شويله  دوام ايدر: ”اوت پاشا حضرتلري، اوت افنديمز. مسلمانلغي ده  بو مملكتلردن آلالم؛ چونكه  اونلر علم، عرفان، مدنيت، چاليشقانلق، عدالت، مساواتلري ايله  مسلمانلغڭ اصل امرلريني خرستيان اولدقلري حالده  تطبيق ايدييورلر، يعني بيلمدن هدايته  مظهر اولمشلر... جهالتي بيراقوب علمي، ابتدائيلگي بيراقوب مدنيتي، تنبللگي بيراقوب چاليشقانلغي، ال امگي بيچاره لگنى بيراقوب ماكينه يي، شهرلرده  و كويلرده  پيسلگي بيراقوب تميزلگي آلير، قادين اركگمزله  برلكده  هم دينڭ هم دولتمزڭ بقاسنى و عز و شان ايله  دوامنى تأمين ايدرز.“ BATININ NESİNİ ALALIM Avrupa’yı ziyaret eden ilk ve son padişah olan Abdülaziz’in 1867 yılındaki bu gezisi 47 gün sürer. Avrupa’da geçen günler heyettekiler için heyecan vericidir. Dönüşte Sadrazam ve paşaların da yer aldığı bir toplantıda Avrupa seferi ve “Batı’nın nesini alalım...” konusu tartışılırken Ömer Faiz Efendi, “Paşa Hazretleri, bu memleketlerden her şeyi alalım, hatta Müslümanlığı bile alalım” diye söze girer... Herkesi şaşırtan sözlerine Faiz Efendi şöyle devam eder: “Evet Paşa hazretleri, evet efendimiz. Müslümanlığı da bu memleketlerden alalım; çünkü onlar ilim, irfan, medeniyet, çalışkanlık, adalet, müsavatları ile Müslümanlığın asıl emirlerini Hristiyan oldukları halde tatbik ediyorlar, yani bilmeden hidayete mazhar olmuşlar... Cehaleti bırakıp ilmi, iptidailiği bırakıp medeniyeti, tembelliği bırakıp çalışkanlığı, el emeği biçareliğini bırakıp makineyi, şehirlerde ve köylerde pisliği bırakıp temizliği alır, kadın erkeğimizle birlikte hem dinin hem devletimizin bekasını ve izz ü şan ile devamını temin ederiz.” هرشيئني آلدم اما… حالت افندي، كنديسنه  طالقاغوقلق ايتمه ين مورالي عثمان افندي يي بر طاقيم بسيط ايشلرله  آناطوليده  طولاشديرير. اما اونڭ بر كون كنديسني كورمك ايچون كلديگني دوينجه ، صوفه يه  قوشارق قارشيلار و كيده جگي زمان ده  مرديون باشنه  قدر اوغورلار. اولايه  شاهد اولان عزّت ملّا: - افنديم، دير. بو آدمه  ايتمه ديگڭز كوتولك قالمدي. شيمدي بو قدر التفات ايديشڭزڭ حكمتي نه در؟ حالت افندي جواب ويرر: - اوت، بن بو آدمڭ هر شيئني آلدم. اما أوزرنده  بر ”افنديلك“ واركه ، اوني بر تورلي آلامييورم. اوني كورنجه  ده  صايغي دويمق زورنده  قالييورم. HERŞEYİNİ ALDIM AMA… Halet Efendi, kendisine dalkavukluk etmeyen Moralı Osman Efendiyi bir takım basit işlerle Anadolu’da dolaştırır. Ama onun bir gün kendisini görmek için geldiğini duyunca, sofaya koşarak karşılar ve gideceği zaman da merdiven başına kadar uğurlar. Olaya şahit olan İzzet Molla: - Efendim, der. Bu adama etmediğiniz kötülük kalmadı. Şimdi bu kadar iltifat edişinizin hikmeti nedir? Halet Efendi cevap verir: - Evet, ben bu adamın her şeyini aldım. Ama üzerinde bir “efendilik” var ki, onu bir türlü alamıyorum. Onu görünce de saygı duymak zorunda kalıyorum.

Ahmet ÇAKIL 01 Ocak
Konu resmiEsnaflar Destanı
Okuma Metinleri

اصنافلر دستاني آ بكجي طينما بختنىبيليرميسڭ قاچدر سنه ديبا  قماش كسديره لمكل كيده لم بدستانه  خانه كيرمش چوخه جيلرآلت طرفه  قاشيقجيلركوركجيلره  شاشدم قالدمأوست طرفي آيينه جيلر قاتي چوقدر قويومجيلراطرافنده  قولانجيلرصيرمه كشله  طاقيه جيلرنه  خوشجه در ياغلقجيلر واردم باقدم صحافلره سوزم يوقدر اصنافلره مست پاپوش لازم اولديصاپيويردم خفّافلره  اصنافده  چوقدر حاجيلرزينليدر يورغانجيلرحلّاچلر پاموغن آتارتگه  ديكر قاوقجيلر شاشيرديلر ميانجيلرطرپوشجيلر عباجيلربيت بازارنده  كزيشيرآرا يرده  نعلچه جيلر موتافلرده  صورغوچجيلربر صيره ده  قالپاقجيلردكّانلري قارشو قارشوغايت چوقدر قولتوقجيلر چالينسه  ديڭلنير سازلريازين كييرلر بياضلرآرا يرده  قالمش كبيچاديرجيلرله  قزازلر پارماق قاپي اسكيجيلرأوستي ياننده  اوقجيلرآلتي ياننده  سلطانمدستره جي كسرجيلر قپوده در حلواجيلرقپو ايچنده  كوكجيلرسلطان بايزيده  كلدكآنده در اوستوره جيلر كتابجيله  لكه جيلرآراسنده  طاووقجيلرفنجانجيلرله  عجملركاغدجيلرله  مسكجيلر اسكي سراي قزانجيلرصيرت حمّال أوروجيلرباشدن باشه  اوزون چارشيخوشجه  دوشمش حصيرجيلر محله  كزمكده  بكجياصناف اولورمي الكجياون قاپاني ياننده درقونداقجيلرله  تفنكجي Büyük Çarşı’da dükkânları olan belli başlı bütün satıcıların anlatıldığı, A bekçi tınma bahtınıBilir misin kaçtır seneDiyba kumaş kestirelimGel gidelim bedestene Hana girmiş çuhacılarAlt tarafa kaşıkçılarKürkçülere şaştım kaldımÜst tarafı aynacılar Katı çoktur kuyumcularEtrafında kolancılarSırmakeşle takyacılarNe hoşçadır yağlıkçılar Vardım baktım sahaflaraSözüm yoktur esnaflaraMest papuç lazım olduSapıverdim haffaflara Esnafta çoktur hacılarZeyinlidir yorgancılarHallaçlar pamuğun atarTeye diker kavukçular Şaşırdılar meyancılarTarpuşçılar abacılarBitpazarında gezişirAra yerde nalçacılar Mutaflarda sorguççularBir sırada kalpakçılarDükkânları karşı karşıGayet çoktur koltukçular Çalınsa dinlenir sazlarYazın giyerler beyazlarAra yerde kalmış gibiÇadırcılarla kazazlar Parmakkapı eskicilerÜsti yanında okçularAltı yanında sultanımDestereci keserciler Kapudadır helvacılarKapu içinde kökçülerSultan Beyazid’e geldikAndedir usturacılar Kitapçıyla lekecilerArasında tavukçularFincancılarla AcemlerKâğıtçılarla miskçiler Eski saray kazancılarSırt hammal örücülerBaştan başa uzun çarşıHoşça düşmüş hasırcılar Mahalle gezmekte bekçiEsnaf olur mu elekçiUnkapanı yanındadırKundakçılarla tüfekçi Kelimeler: Diyba: Eskiden çok makbul tutulan, genellikle desenli, ağır dokuma ipekli kumaş, bir nevi canfes [Hem memleketimizde dokunmuş hem de ithal edilmiştir]Bedesten: İçinde kıymetli eşya, antika, mücevher vb. şeyler satılan, üstü kapalı çarşıÇuha: Yünden dokunmuş, tüysüz, ince ve sık düz kumaşTakya: TakkeSırmakeş: Gümüş, altın vb.ni haddeden geçirip sırma hâline getiren, sırma çeken kimseSahaf: Yazma ve basma eserler alıp satan kitapçıHaffaf: Ayakkabı, terlik vb. şeyler yapan ve satan esnaf, kavafZeyinli: SüslüHallaç: Pamuk veya yünü bu iş için yapılmış bir âletle, tokmak ve yay ile kabartan kimse, pamuk atıcısıTeye: Dikilecek şeylerde kumaş parçalarını birbirine tutturmak veya işaret koymak maksadıyla sonradan sökülmek üzere dikilen seyrek ve eğreti dikişTarpuş: Fese benzer püsküllü bir çeşit başlık, ufak fesAba: Yünden dokunmuş, çok sağlam, eskiden daha ziyade küçük esnafın ve fakir kimselerin giydikleri potur, hırka, cepken, palto, terlik vb. şeyler yapılan, çoğunlukla devetüyü renginde bir çeşit kaba kumaş, kaba çuhaNalça: Daha fazla dayanması için ayakkabıların ökçesine çakılan demirKazaz: Ham ipeği işleyen, iplik ve ibrişim durumuna getiren ve/veya satan kimseHammal: Ücretle yük taşıyan kimse

Osmanlıca DERGİ 01 Ocak
Konu resmi18 Yıllık Hüzünlü Hasret
Okuma Metinleri

١٨ ييللق حزنلي حسرت ”بز، قيصيق سسلرز. مناره لري، سن، اذانسز بيراقما اللّٰهم!“ ايلك تركجه  اذان،  ٣٠ اوجاق ١٩٣٢ تاريخنده  فاتح جامعنده  اوقوندي. ٣ شباط ١٩٣٢ تاريخنده  ايسه ، آياصوفيه  جامعنده  تركجه  قرآن، تكبير و قامت اوقوندي. ١٨ تمّوز ١٩٣٢ تاريخنده  ديانت ايشلري رياستي، اذانڭ تركجه  اوقونمه سنه  قرار ويردي. تعقيب ايدن كونلرده ، مملكتڭ هر يرنده كي اوقاف مديرلكلرينه  تركجه  اذان متني كوندريلدي. ٤ شباط ١٩٣٣ تاريخنده ، مفتيلكلره  اذاني تركجه  اوقومه لرينى، بوڭا اويمايانلرڭ قطعي و شديد بر شكلده  جزالانديريلاجقلريني بيلديرن بر تعميم كوندريلدي. ١٩٤١ ييلنده  چيقاريلان بر قانونه  كوره  ده  عربجه  اذان اوقويانلر و قامت كتيرنلر، أوچ آيه قدر حبس ايديله جك و ١٠ ليره دن ٢٠٠ ليره يه  قدر پاره  جزاسي أوده يه جكلردي. ١٩٥٠ سچيملرندن صوڭره  دموقرات پارتي، سچيم بياننامه سنده  ده  ير آلان ’اذانڭ اصلنه  چوريلمسي‘ ايچون حركته  كچمشدر. ياقلاشيق بر آيلق چاليشمه دن صوڭره  ١٧ حزيران ١٩٥٠’ده  اذانڭ اصليله  اوقونمه سنڭ سربست اولديغنه  دائر قانون يورورلگه كيرمشدر. بو ايكي تاريخ آراسنده  ١٨ ييللق بر سوره ، قويو بر حسرت و تأثّر واردر. اذانڭ اصليله  اوقونمسي كركير اذان، شعائر اسلاميه دندر. شعار اولمسي، اصليله  اوقونمه سنه  باغليدر. بونڭ سببلريني بديع الزمان حضرتلري شويله  افاده  ايتمكده در: ”الفاظ قرآنيه  (قرآنڭ لفظلري) و تسبيحات نبويه نڭ لفظلري، جامد (جانسز) لباس (البسه ) دگل، جسدڭ حياتدار جلدي كبيدر. بلكه  مرور زمانله  (زمانڭ كچمسيله ) جلد اولمشدر. لباس دگيشديريلير، فقط جلد دگيشسه  وجوده  ضرردر. بلكه  نمازده  و اذانده كي كبي الفاظ مباركه لر، معناي  عرفيلرينه  علم و نام اولمشلر. علم و اسم ايسه  دگيشديريلمز.“ اذان كبي علم (أوزل اسم) حالنه  كلمش مبارك لفظلر دگيشديريلسه ، نورانيتنى غائب ايتديگي كبي، بر سوره  صوڭره  اوصانج ويرمه يه  باشلار. حالبوكه  بو مبارك لفظلرڭ تكرارنده  بتون معنوي دويغولرڭ حصّه سي واردر. بو طورومي بالذّات تجربه  ايدن بديع الزمان حضرتلري، ”ايشته  كنديم تجربه  ايتديگم شو حالت كوسترييوركه ، اذان كبي و نمازڭ تسبيحاتي كبي و هر وقت تكرار ايديلن فاتحه  و سورۀ اخلاص كبي حقائقلري، باشقه  لسان ايله  افاده  ايتمك چوق ضررليدر. چونكه  منبع دائمي (اساس قايناق) اولان الفاظ الهيه  و نبويه  غائب اولدقدن صوڭره ، او دائمي لطائفڭ (كوزللكلرڭ) دائمي حصّه لري ده  غائب اولور. هم هر حرفڭ لا اقل (اڭ آز) اون ثوابي ضايع اولمسي (غائب اولمسي)؛ و حضور دائمي بتون نمازده  هركس ايچون دوام ايتمه ديگندن، غفلت ايچنده ، ترجمه  واسطه سيله  انسانلرڭ تعبيراتي (تعبيرلري) روحه  ظلمت ويرمسي كبي ضررلر اولور“ ديمكده در.  الحاصل: ضروريات دينيه  (دينه  عائد دگيشديريله مز حكملر) محفظه لري (قوروييجيلري) اولان الفاظ قدسيۀ الهيه نڭ يرينه  هيچ بر شي اقامه  ايديله مز (قونولاماز) . و يرلريني طوتاماز. و وظيفه لريني كوره مز. و موقّت افاده  ايتسه لر ده ، دائمي، علوي، قدسي افاده  ايده مزلر. “Biz, kısık sesleriz. Minareleri, Sen, ezansız bırakma Allah’ım!” İlk Türkçe ezan,  30 Ocak 1932 tarihinde Fatih Camii’nde okundu. 3 Şubat 1932 tarihinde ise, Ayasofya Camii’nde Türkçe Kur’an, tekbir ve kamet okundu. 18 Temmuz 1932 tarihinde Diyanet İşleri Riyaseti, ezanın Türkçe okunmasına karar verdi. Takip eden günlerde, memleketin her yerindeki Evkaf Müdürlüklerine Türkçe ezan metni gönderildi. 4 Şubat 1933 tarihinde, müftülüklere ezanı Türkçe okumalarını, buna uymayanların kati ve şedid bir şekilde cezalandırılacaklarını bildiren bir tamim gönderildi. 1941 yılında çıkarılan bir kanuna göre de Arapça ezan okuyanlar ve kamet getirenler, üç aya kadar hapsedilecek ve 10 liradan 200 liraya kadar para cezası ödeyeceklerdi. 1950 seçimlerinden sonra Demokrat Parti, seçim beyannamesinde de yer alan ‘Ezanın aslına çevrilmesi’ için harekete geçmiştir. Yaklaşık bir aylık çalışmadan sonra 17 Haziran 1950’de ezanın aslıyla okunmasının serbest olduğuna dair kanun yürürlüğü girmiştir. Bu iki tarih arasında 18 yıllık bir süre, koyu bir hasret ve teessür vardır. Ezanın Aslıyla Okunması Gerekir Yukarıda da ifade ettiğimiz gibi ezan, şeâir-i İslâmiyedendir. Şiâr olması, aslıyla okunmasına bağlıdır. Bunun sebeplerini Bediüzzaman Hazretleri şöyle ifade etmektedir: “Elfâz-ı Kur’âniye (Kur’ân’ın lafızları) ve tesbîhât-ı Nebeviyenin lafızları, câmid (cansız) libâs (elbise) değil, cesedin hayatdâr cildi gibidir. Belki mürûr-u zamanla (zamanın geçmesiyle) cild olmuştur. Libâs değiştirilir, fakat cild değişse vücûda zarardır. Belki namazda ve ezandaki gibi elfâz-ı mübârekeler, ma‘nâ-yı örfîlerine alem ve nâm olmuşlar. Alem ve isim ise değiştirilmez.” Ezan gibi alem (özel isim) haline gelmiş mübarek lafızlar değiştirilse, nûrâniyetini kaybettiği gibi, bir süre sonra usanç vermeye başlar. Hâlbuki bu mübarek lafızların tekrarında bütün manevî duyguların hissesi vardır. Bu durumu bizzat tecrübe eden Bediüzzaman Hazretleri, “İşte kendim tecrübe ettiğim şu hâlet gösteriyor ki, ezan gibi ve namazın tesbîhâtı gibi ve her vakit tekrar edilen Fâtiha ve Sûre-i İhlâs gibi hakâikleri, başka lisan ile ifade etmek çok zararlıdır. Çünkü menba‘-ı daimî (esas kaynak) olan elfâz-ı İlâhiye ve Nebeviye kaybolduktan sonra, o daimî letâifin (güzelliklerin) daimî hisseleri de kaybolur. Hem her harfin lâakal (en az) on sevabı zayi‘ olması (kaybolması); ve huzur-u daimî bütün namazda herkes için devam etmediğinden, gaflet içinde, tercüme vâsıtasıyla insanların tabirâtı (tabirleri) ruha zulmet vermesi gibi zararlar olur” demektedir.  Elhâsıl: Zarûriyât-ı dîniye (dine ait değiştirilemez hükümler) mahfazaları (koruyucuları) olan elfâz-ı kudsiye-i İlâhiyenin yerine hiçbir şey ikame edilemez (konulamaz). Ve yerlerini tutamaz. Ve vazifelerini göremez. Ve muvakkat ifade etseler de, daimî, ulvî, kudsî ifade edemezler.

Abdülmelik YANGIN 01 Ocak
Konu resmiKelimelerin Kökenlerine Yolculuk
Kelimelerin Kökenkerine Yolculuk

سوكيلي عثمانليجه  دوستلري، ديلڭ ياپي طاشي اولان كلمه لرڭ دگيشيم و دونوشومني اينجه له ين، كوكنلريني آراشديران بيليم دالنه  ”اتيمولوژي“ دييورز. بو بيليم بر ياندن ديلڭ ديگر ديللرله  اولان ياقينلغنى اينجه لر. او ديلي قونوشان طوپليلقلرڭ كچمشدن بوكونه  ديگر طوپليلقلرله  اولان كولتورل ايليشكيلريني قونو آلان چاليشمه لر ياپار. بر باشقه  يوڭدن ده  بر كلمه نڭ كليشمه  سورجنى ايلك اورته يه  چيقيشندن اعتبارًا ايزليه رك، او كلمه نڭ نه  شكلده  ياييلديغني تثبيت ايدر و آناليزلرده  بولونور. اتيمولوژينڭ عربجه  اسمي ايسه  ”اشتقاق“ علميدر. بو اوزمانلره  ”اتيمولوغ“، ويا ”كوكن بيليمجي“ ويا ”اشتقاقجي“ دينمكده در. بو صاييمزده  ده  يڭي كلمه لريمزڭ كوكنلرينه  بر يولجيلق ياپاجغز. ايچنده  بولونديغمز رمضان بايرامڭزي تبريك ايدرك ايلك كلمه مز اولان ”اونور“ ايله  يولجيلغمزه  باشلايورز. Sevgili Osmanlıca dostları, dilin yapı taşı olan kelimelerin değişim ve dönüşümünü inceleyen, kökenlerini araştıran bilim dalına “Etimoloji” diyoruz. Bu bilim bir yandan dilin diğer dillerle olan yakınlığını inceler. O dili konuşan toplulukların geçmişten bugüne diğer topluluklarla olan kültürel ilişkilerini konu alan çalışmalar yapar. Bir başka yönden de bir kelimenin gelişme sürecini ilk ortaya çıkışından itibaren izleyerek, o kelimenin ne şekilde yayıldığını tespit eder ve analizlerde bulunur. Etimolojinin Arapça ismi ise “iştikak” ilmidir. Bu uzmanlara “etimolog”, veya “köken bilimci” veya “iştikakçı” denmektedir. Bu sayımızda da yeni kelimelerimizin kökenlerine bir yolculuk yapacağız. İçinde bulunduğumuz Ramazan bayramınızı tebrik ederek ilk kelimemiz olan “onur” ile yolculuğumuza başlıyoruz. ONUR: Fransızcadan dilimize geçen bir kelimedir. Aslı “honneur” olan bu kelime 19. yüzyıl ortalarında Kırım savaşı esnasında Türkçeye girmiş ve halk ağzında da kullanılmıştır; ancak dil devrimi sırasında Türkçe sanılarak “şeref” kelimesi karşılığı olarak teklif edilmiştir. Zamanla “Haysiyet, öz saygı, şeref, izzetinefis” manalarında kullanılmıştır. Halk ağzında ise farklı bir mana olarak “Kibir, gurur” karşılığı olarak istimal edilir. KARNE: Genel olarak Haziran ayında tüm öğrencilerin gündeminde olan bir kelimedir karne. Sevincin, üzüntünün sembolü olan bu kelime dilimize Fransızcadan geçmiştir. Fransızca “defter” anlamındaki “carnet” sözcüğünden köken almaktadır. Kelime asıl köken olarak ise, Latince “dörtlü, dörder” manasına gelen, özelde ise “bir yaprak kâğıdın ikiye katlanmasıyla oluşturulan dört yüzlü defter" anlamındaki “quaterni"  sözcüğünden değişerek “karnet” şeklini almıştır. Ayrıca dilimizde genelde “resmi defter, belge” anlamında kullanılan lakin bu kullanım şekilleri unutulan bazı değişik karne örnekleri de vardır. Mesela para ile alınan ve gerektiğinde zımbalı yaprakları koparılarak kullanılan bilet defterine  “Vapur karnesi” denirdi. Yine Tek parti döneminde halka devlet tarafından verilen  “Ekmek karnesi” vardı. Sonraki yıllarda ülkemizdeki  “Sağlık karnesi”ni hatırlayabiliriz. KUZİNE: Bu kelime dilimize İtalyancadan geçmiştir. Aslı “kuzina”dır. Yemek pişirmeye ve aynı zamanda ısınmaya da yarayan büyük sobalara bu isim verilirdi. Ayrıca gemi mutfaklarına da “kuzine” denirdi. BAYRAM: Eski Türkçeden köken alan bu kelimenin aslı “badram”dır. Zamanla “bayram” şeklinde söylenegelmiştir. Kelime Rusçaya, Kafkas ve Balkan dillerine de Türkçemizden geçmiştir. Milletçe sevinç içinde kutlanan, dinî veya millî bir anlam taşıyan kutsal günlere biz bayram diyoruz. Bayramlık, bayram harçlığı, bayram hazırlığı, bayram tebriki, bayram yeri gibi pek çok deyim dilimizde müstesna bir yere sahiptir. UÇ: Bu kelime Arapça kökenli bir kelimedir. Arapçada “evc” bir şeyin en yüksek noktası, doruk noktasına denir. Bu kelime “uç” olarak da okuna bildiği için dilimizde “uç” olarak telaffuz edilmiştir. Mesela ecdadımız, bir en yüksek erişilmesi zor zirve noktaya “evc- i a’la” derdi. GARSON: Fransızcadan Türkçeye gelen bu kelimenin aslı “garçon”dur. “Genç erkek, delikanlı; ergen” anlamlarına gelmektedir. Günümüzde ise lokanta, pastane ve kahvehanelerde müşterilere hizmet eden, yiyecek içecek götüren kimselere bu isim verilmektedir. Muhtemelen lokantalarda servis yapan genç delikanlılara zamanında Fransızlar, “oğlum” veya “genç bir baksana” diye sesleniyorlardı ki, kelime pek çok dillere bu söyleniş üzerine geçmiş olmalı. UKALA: “Akıl” kökünden türeyen bu kelime Arapçadan dilimize geçmiştir. “Akıllı insanlar, aklını kullanan kişiler” manasına gelmektedir.  Ne gariptir ki, bu kelime gerçek anlamından uzaklaşıp dilimizde negatif bir anlam yüklenip “akıllılık, bilgiçlik taslayan kimseler” için kullanılmıştır.

Mirza Ayhan İNAK 01 Ocak
Konu resmiSudan ve Sevakin'de İngiliz Bayrağı Yasağı
Biliyor muydunuz?

سودان و سواكنده  انكليز بايراغي ياساغي مصرڭ عثمانليلر طرفندن ١٥١٧ سنه سنده  فتحنڭ آردندن سودانه  چوق صاييده  عالم كوندريلدي. او صيره ده  سودانده  حكم سورمكده  اولان فونج سلطانلري، بو عالملره  چوق ايي داورانديلر. اونلرڭ سودانده  اسلامي يايابيلمه لري ايچون مادي امكانلريني سفربر ايتديلر. آيريجه  برچوق سودانلي كنج، الازهرده  علم تحصيل ايتمك ايچون مصره  كوندريلييوردى. بو سايه ده  سودانده  اسلام چوق خيزلي بر شكلده  ياييلمه يه  باشلادى. أوزللكله  طوغو سودانده  خرستيانلق كوچ غائب ايدركن، اسلام كوچ قازاندي. ١٨٢٠ سنه سنده  عثمانلي دولتنڭ مصر واليسي قواله لي محمد علي پاشا، سوداني الحاق ايتدي. لوزان آندلاشمه سنه قدر سودان، ملّتلرآراسي حقوقه  كوره  عثمانلي طوپراغيدي. سودانڭ طوغوسنده  و قيزيل دڭزڭ كنارنده كي سواكن آطه سي ايسه ، چوق قريتيك بر أونمه  صاحبدي. عثمانلي دولتي، سواكنده كي نفوذيني غائب ايتمه مك ايچون بيوك مجادله  ويرمشدي. سلطان ٢نجی عبدالحميد، سواكنده  انكليزلره  شيفره لي خبرلشمه  ياساغي كتيره رك كيزلي اويونلرڭ چوريلمه سني انكلله مه يه  چاليشييوردي. آيريجه  سواكنده  انكليز بايراغي آصيلمسي ده  ياساقلانمشدر. حجاز واليسي، بو قونوده كي هر كليشمه يي كوني كوننه  استانبوله  بيلديرييوردى. Mısır’ın Osmanlılar tarafından 1517 senesinde fethinin ardından Sudan’a çok sayıda âlim gönderildi. O sırada Sudan’da hüküm sürmekte olan Func Sultanları, bu âlimlere çok iyi davrandılar. Onların Sudan’da İslâm’ı yayabilmeleri için maddî imkânlarını seferber ettiler. Ayrıca birçok Sudanlı genç, El-Ezher’de ilim tahsil etmek için Mısır’a gönderiliyordu. Bu sayede Sudan’da İslam çok hızlı bir şekilde yayılmaya başladı. Özellikle Doğu Sudan’da Hristiyanlık güç kaybederken, İslam güç kazandı. 1820 senesinde Osmanlı Devleti’nin Mısır Valisi Kavalalı Mehmed Ali Paşa, Sudan’ı ilhak etti. Lozan Antlaşması’na kadar Sudan, milletlerarası hukuka göre Osmanlı toprağıydı. Sudan’ın doğusunda ve Kızıldeniz’in kenarındaki Sevakin Adası ise, çok kritik bir öneme sahipti. Osmanlı Devleti, Sevakin’deki nüfuzunu kaybetmemek için büyük mücadele vermişti. Sultan 2. Abdülhamid, Sevakin’de İngilizlere şifreli haberleşme yasağı getirerek gizli oyunların çevrilmesini engellemeye çalışıyordu. Ayrıca Sevakin’de İngiliz bayrağı asılması da yasaklanmıştır. Hicaz Valisi, bu konudaki her gelişmeyi günü gününe İstanbul’a bildiriyordu:   Belge no: Devlet Arşivleri Başkanlığı, A}MTZ(05)5-C-191/2-2-1 Tarih: 12 Safer 1320 (21 Mayıs 1902) Çarşamba (1)Hû (2)Bâb-ı Âlî (3)Dâire-i Sadâret-i Uzmâ (4)Mektûbî Kalemi (5)Aded (6)Hicâz Vilâyetinden vârid olan şifre telgrafnâme halli (7)Hartum’a Mısır ve İngiliz askerinin duhûl eyledikleri vakitde Devlet-i Aliyye ile İngiliz bandırasının müştereken keşîde (8)olunduğu mesmû’ olmuş idi bundan beş altı mâh mukaddem Sevakin’e yine Devlet-i Aliyye bandırasıyla İngiliz bandırası (9)keşîde olunarak iki gün sonra kaldırılmış idi bundan sekiz gün evvel Sevakin’e yine Devlet-i Aliyye bandırasının (10)yanına bir de İngiliz bandırası keşîde olunduğu Sevakin me’mûrumuzdan alınan haber üzerine berâ-yı ma’lûmât  (11)ma’rûzdur fermân fî 8 Mayıs sene 1318 (12)Hicâz Vâlisi (13)Râtib

Arif Emre GÜNDÜZ 01 Ocak
Konu resmiOsmanlı Devleti’nde Seçim İtirazları
Belge Okumaları

1876 tarihli Kanun-ı Esasi ile anayasal ve çoğunlukçu yönetim sistemine adım atan Osmanlı Devleti’nde seçimler iki dereceli seçim sistemine göre düzenlenirdi. İlk olarak seçim bölgelerinde belirli niteliklere haiz olanlar ikinci seçmenleri seçerdi. İkinci seçmenler de yine şartlara uygun adaylar arasında bir tercih yapardı. Kullanılan oyların bulunduğu zarflar kanuna uygun olarak sayılır, seçimi kazanan milletvekili adına mazbata düzenlendikten sonra Şehremaneti tarafından Şura-yı Devlet’e teslim edilirdi. Şura-yı Devlet usule uygun olarak tamamlanan seçim evraklarını inceleyerek seçilen kişileri tespit eder, ardından bu kişiler matbuat aracılığıyla halka ilan olunurdu. Görüldüğü üzere Osmanlı Dev­leti’nde seçim evraklarının nihai inceleme ve sonuçların ilan mercii Şura-yı Devlet’ti. Şura-yı Devlet; kanun ve nizamname tasarılarını hazırlama, mülkî işleri inceleme, kanun metinlerini yorumlama gibi görevleriyle şimdiki Danıştay kurumunun niteliklerini taşımaktaydı. Aynı zamanda Yargıtay kurumunun da niteliklerine haiz bir yüksek mahkeme olan Şura-yı Devlet, görüşülüp karara bağlanması gereken konuları Sadaret’in kendisine havale etmesiyle çalışmaya başlar, karar mazbatasını yine Sadaret makamına sunardı. Bu sayımızdaki belgelerimizin konusunu, 1919 yılında Şura-yı Devlet’e yapılan bir seçim itiraz başvurusu oluşturmaktadır. 1919 seçimleri TBMM’nin açılışından önceki Osmanlı’nın son seçimleridir. Anadolu’da Millî Mücadele hareketinin güç kazandığı ve kongrelerin yoğun bir şekilde etkili olduğu bu dönemde, Sivas Kongresi’nden sonra İstanbul’da da Anadolu hareketiyle uyumlu bir hükûmet değişimi yaşanmış ve yeni sadrazam Ali Rıza Paşa olmuştur. 2 Ekim 1919’da kurulan bu hükûmetin onayıyla Anadolu’da seçimlerin yenilenmesi kararlaştırılmıştır. Ancak milletvekili seçimlerinin yapılması, Belediye meclis üyelerinin seçiminin tamamlanmasına ve bu meclis üyelerinden ve belediye başkanından meydana gelen heyet-i teftişiyenin bir başka deyişle seçim denetim kurulunun oluşturulmasına bağlıydı. Seçimlerin bürokratik işlemlerini ve güvenliğini yürütmekle görevli olan Belediye meclis üyelerinin seçimlerinde bir usulsüzlük varsa bu durum milletvekili seçimlerini de etkileyebilirdi. İşte belgelerimiz, Adapazarı Belediyesi meclis üyelerinin seçiminde usulsüzlük olduğu iddiasıyla yapılan itirazın sonucunda seçim yenileme kararına yapılan ikinci bir itirazı ve bu konudaki kararları ele almaktadır. Şura-yı Devlet’in, yeniden seçim kararının iptaline yönelik itirazına ilişkin kararı özetle şöyledir: İncelenen mevzu; seçimlere hile karıştırılmasından ötürü Adapazarı Belediye Heyeti’nin feshedilerek seçimlerin yenilenmesinin Kaza ve Liva İdare Meclislerince kararlaştırılması, buna mukabil seçilmiş üyelerin Şura-yı Devlet’e itiraz dilekçesi sunmaları, neticede de Şura-yı Devlet’in konu ile ilgili bir karar vermesine yöneliktir. Seçimlerin iptal edilerek yeniden seçim yapılmasına ilişkin Adapazarı İdare Meclisi’nin (bir nevi İlçe Seçim Kurulu) kararının özeti şudur: Belediye seçimlerine hile karıştığı yönündeki şikâyetler üzerine gerekli tetkikat yapılmış, iki seçmenin haber ve bilgisi olmaksızın adlarına oy kullanıldığı, seçim tarihinden bir sene önce vefat eden bir kişinin yerine de oy kullanıldığı ortaya çıkmış, bundan ötürü meclis üyesi seçimleri iptal edilmiş; bununla birlikte üyelikten istifa eden iki kişinin yerine bu görevlerin kendilerinden sonra en fazla oy alan ikinci kişilere verilmesi hükmü kabul edilmiş ve bu kararı İzmit Livası İdare Meclisi de (bir nevi İl Seçim Kurulu) tasdik etmiştir. Adapazarı ve İzmit İdare Meclislerinin seçimlerin feshine yönelik kararının iptaline ilişkin Şura-yı Devlet’e yapılan iptal başvurusunun özeti şudur: Vilâyât-ı Belediye Kanunu’na göre seçim sonuçlarına itiraz, on gün içinde Mahallî Bidâyet Mahkemesi’ne yapılmalıdır, bu süre geçtikten sonra yetkili merci olmayan Adapazarı İdare Meclisi’ne yapılan itiraz geçersizdir. Ayrıca bu itiraz yalnız üç oy üzerinden yapıldığından dolayı bütün seçimlerin iptali için müessir sebep sayılamaz, bunun yerine mezkûr üç oy geçersiz kabul edilerek kalan oylara göre netice belirlenmelidir. Dolayısıyla seçimlerin esasında bir sorun yoktur, iptal kararı kanuna aykırıdır. Bu iddia ve şikâyetler üzerine Şura-yı Devlet, Adapazarı Belediyesi meclis üyeliğini kimlerin kaç oyla kazandığına dair seçim mazbatasını incelemiştir. Neticede; seçimlerin iptaline konu olan usulsüzlüğün yalnızca üç oy olduğu anlaşılmış, bundan ötürü seçimlerin tamamının iptaline dair Kaza ve Liva İdare Meclislerince verilen kararın hukuken doğru olmadığına, bu üç oyun geçersiz sayılarak kalan oylara göre seçim sonucunun kabul edilmesi gerektiğine, üyelikten istifa eden iki kişi için ise Kanun’un 38. maddesindeki hükmün işletilmesine yani bu azalardan sonra en fazla oy alan ikinci kişilerin üyeliğe seçilmesine Şura-yı Devlet tarafından oy çokluğuyla karar verilmiştir. Şura-yı Devlet’in verdiği karardan anladığımız kadarıyla, seçimde yapılan hileler seçimin sonucuna müessir olamayacağı için seçimlerin yenilenmesi yerine hileli oyların geçersiz sayılarak çıkan neticenin kabul edilmesi kararı benimsenmiştir. Dikkatimizi çeken bir husus da şudur, itirazda belirtilen, önceki itirazın zaman ve usul bakımından geçersiz olduğu iddialarını da Şura-yı Devlet değerIendirmeye almamıştır. Burada şu hususa açıklık getirmemiz yerinde olacaktır: Günümüzde Şura-yı Devlet kurumunun muadili olarak seçimlere ilişkin idare, denetim ve yargı kontrolünü sağlayan Yüksek Seçim Kurulu’nun 31 Mart 2019 Mahalli İdareler Seçimlerinde İstanbul’daki seçimlerin yenilenmesi kararını vermesi, incelediğimiz belgedeki iptal kararıyla karıştırılmamalıdır. Zira belgemizde geçen Belediye meclis üyelerinin yani bir nevi seçim ve sandık denetim kurul üyelerinin yeterliliklerinde bir sıkıntı gözükmemekte, sadece oy kullanımında yapılan usulsüzlükten ötürü seçim sonuçları tartışmaya açılmaktadır. Ancak İstanbul seçimlerini iptale götüren etkenler; sandık kurullarının kanuna aykırı bir şekilde oluşturulması, kurul başkan ve üyelerinin yeterliliklerinin olmaması ve söz konusu kurulların sorumluluğunda olan sandıklarda oy sayım ve döküm cetvellerinin kayıp, usulsüz veya eksik olmasıdır. Belgemizde geçen 3 hileli oy, seçimlerin sonucunu sayısal olarak değiştiremeyeceğinden Belediye meclis üyeliği seçimlerinin iptali için yeter şartı oluşturmamıştır. İstanbul seçimlerinde ise kurul üyelerinin yeterliliğinin olmaması, bu yetersiz üyelerin hazırladığı tutanakların usulsüz olması ve aynı anda bu iki usulsüzlüğün yaşandığı sandıklardaki sayısal oranın, iki aday arasındaki oy farkının çok üzerinde olması seçimlerin sonucuna doğrudan etki edebileceğinden, bu durum seçimlerin iptaline yeter şartı oluşturmuştur. 1. Vesika İzmit Mutasarrıflığı’ndan Dâhiliye Nezareti’ne tahrirat (22 Eylül 1919) 1 numaralı vesikamız “İzmit Mutasarrıflığı” çıkışlıdır ve Dâhiliye Nezareti’ne yazılmıştır, dolayısıyla şehirlerarası alttan üste bir yazışma olan tahrirat niteliğindedir. Tahriratta; 1919 Adapazarı belediye meclis seçimlerine hile karıştırılmasından ötürü Kaza İdare Meclisi’nin, Adapazarı Belediye Heyeti’ni feshederek seçimlerin yenilenmesi kararını verdiği, bu kararın ayrıca İzmit Livası İdare Meclisi’nce de onaylandığı zikredilmekte, ancak bu hükümlere itiraz edilerek Kaza ve Liva Meclislerinin kararlarının ve itiraz dilekçesinin Temyiz Mahkemesi (Yargıtay) niteliğindeki Şura-yı Devlet’e gönderildiği belirtilmektedir. Belgenin sonunda tarih, imza ve mühür yer almakta, en altta da belgenin işlem gördüğü daire ve tarih belirtilmektedir. Hüve / İzmit Mutasarrıflığı / Dâhiliye Nezâret-i celîlesine / 823 (1) Devletlü efendim hazretleri (2) Esnâ-yı intihâbda fesâd karışdırılmış olmasından dolayı Adapazarı Belediye Hey’eti’nin feshiyle intihâbâtın yeniden icrâsı hakkında Mahallî Meclis-i İdâresi’nce (3) virilen karâr Meclis-i İdâre-i Livâ tarafından istînâfen bi’t-tedkîk tasdîk olunmuş idi. Livânın ikrârına dahi bu kerre iʻtirâz idildiğinden Meclis-i İdâre-i (4) Kazâ ve Livâ mukarrerâtı sûretleriyle bu bâbda virilen lâyiha-i iʻtirâziye Şûrâ-yı Devlet’e li-ecli’t-tevdîʻ leffen takdîm kılınmışdır. Ol bâbda emr ü fermân hazret-i (5) men lehü’l-emrindir. Fî 26 Zi’l-hicce sene [1]337 ve fî 22 Eylül sene [1]335 (İmza) İzmir Mutasarrıfı Vekîli (Mühür) Umûr-ı Mahalliye Müdîriyet-i aliyyesine, fî 24 minhu. Kaleme, fî 28 minhu. (DH.UMVM.00087.00062.001) 2. Vesika İzmit Mutasarrıflığı’ndan Dâhiliye Nezareti’ne şifreli telgrafname (28 Ekim 1919) 2 numaralı belgede yine İzmit Mutasarrıflığı Dâhiliye Nezareti’ne şifreli bir telgrafname göndererek şunları söylemiştir: Seçim esnasında hile karıştırılmasından ötürü Adapazarı Belediye Heyeti feshedilerek seçimlerin yenilenmesi Kaza ve Liva İdare Meclislerince kabul edilmiş, bu kararlara itiraz edilerek Şura-yı Devlet’e başvurulmuştur. Şura-yı Devlet’in seçimlerin yenilenmesi kararını iptal edebileceği yönünde bir duyum alınmıştır. Ancak Şura-yı Devlet’in kararı geç vermesi milletvekili seçimlerini de erteleyebilir. Zira belediye meclisi seçim kararı sürüncemede kalırsa, belediye meclis üyelerinden oluşan ve milletvekili seçimlerini organize eden teftiş heyeti tesis edilemediği için milletvekili seçimleri de geçersiz olabilir. Ayrıca belediye meclis üyeliği seçimleri iptal edilmezse, bu seçimlere katılmayan Rum ve Ermenilerin mecliste üyelerinin olmaması da sıkıntı oluşturacaktır, Şura-yı Devlet bu ciheti de nazar-ı dikkate alarak bir an önce karar vermelidir. Belge antetli bir kâğıda yazılmıştır. 3 numaralı vesikamızda da Dâhiliye Nezareti’ne gönderilen bu telgrafnamenin meali nezaret tarafından Şura-yı Devlet’e iletilmiştir (30 Ekim 1919). Şehir içi yazışmalara tezkire, nezaretler tarafından yazılanlara da tezkire-i aliyye diyoruz. Belgenin müsveddesini okuduğumuz için bazı yerlerdeki kelime ve cümlelerin silik mürekkeple tamamlandığını görmekteyiz. (3 numaralı vesika ve transkripsiyonu görmek için QR kodu okutabilirsiniz.) Hüve Bâb-ı Âlî Dâhiliye Nezâreti Şifre Kalemi Şifre telgrafnâme Mahreci: İzmit Târîh-i keşîdesi: 28 Teşrîn-i Evvel sene [13]35 Kaleme vürûdu: 28/29 minhu. (1) Esnâ-yı intihâbda fesâd karışdırılmış olmasından dolayı Adapazarı Belediye Hey’etinin feshi hakkında Meclis-i İdâre-i Kazâ ve (2) Livâ’ca ittihâz olunan mukarrerâta iʻtirâz idilmesi üzerine ol bâbdaki evrâk Şûrâ-yı Devlet’e li-ecli’t-tevdîʻ (3) 22 Eylül sene [13]35 târîh ve 823 numerolu arîza ile makâm-ı devletlerine takdîm kılınmış idi. Mesmûʻât ve şâyiʻâta göre (4) temyîzen mes’eleyi tedkîk iden Şûrâ-yı müşârun-ileyhânın kazâ ve livâ meclis-i idâresi tarafından virilen karârları nakz (5) itmek üzere olduğu anlaşılmakdadır. Bunun tûl-i müddet sürüncemede kalması mebʻûsân intihâbâtını (6) te’hîr ideceği ve karâr nakz idilirse hâl-i hâzırda teşekkül idecek belediye hey’eti vâsıtasıyla yapılacak olan (7) meb’ûsân intihâbâtının infisâhını îcâb itdireceği gibi anâsır-ı gayr-ı müslimenin avdetinden evvel hiçbir Ermeni veya (8) Rum aʻzâsı bulunmayan bir hey’etin mevcûdiyeti aksi te’sîr yapmakda ve bu intihâbâta Rum ve Ermenilerin de (9) iştirâki hasebiyle hey’et miyânında bunlardan aʻzâ bulunması elzem görülmekde olduğu Adapazarı Kâimmakâmlığından (10) işʻâr olunmuş olmağla bu cihetlerin Şûrâ-yı Devlet’in ehemmiyetle nazar-ı dikkatine vazʻına ve mes’elenin bir gün evvel (11) netîcelendirilmesine müsâʻade buyurulması müsterhamdır. Fî 28 Teşrîn-i Evvel sene [13]35 İzmit Mutasarrıfı Ali Suad *** Serîʻan taharrî ve ifâde 29 Teşrîn-i Evvel 1335 (DH.UMVM.00087.00062.003) 4 Numaralı Vesika Şura-yı Devlet’in, yeniden seçim kararının iptaline yönelik itirazına ilişkin kararı (22 Kasım 1919) Mazbata, bir mecliste veya resmi bir toplantıda konuşulanların neticesini bir makama göstermek üzere kaleme alınan elkâbsız yazılardır. Son dönemde mazbatalar meclis, vilayet, idare ve belediye meclisleri gibi kurumlardan çıkmıştır. Genellikle mazbataların üst kenarında, müzakerelerin nerede, ne zaman ve kimler arasında yapıldığını belirten yazılar bulunurdu. Belgenin altında üyelerin mühürleri bulunur, sol başta da meclis reisinin mührü yer alırdı. Ancak 4 numaralı vesika olan mazbatada yalnızca Mektubi Kalemi ve Sadrazamın mührü bulunmaktadır. Şura-yı Devlet, İzmit Mutasarrıflığından gönderilen yazılara ve yeniden seçim kararının iptaline yönelik itirazlara ilişkin değerlendirmede bulunmuş, neticede seçimlerin yenilenmesi kararını oy çokluğuyla iptal etmiştir. Şura-yı Devlet mazbataları sadece sadarete sunulmaktaydı. Bundan dolayı karar sadrazamın onayından geçmiş ve onun buyuruldusuyla Dâhiliye Nezareti’ne tebliğ edilmiştir. Şura-yı Devlet’in değerlendirmesi 20 Ekim’den 22 Kasım’a kadar sürmüş, yani itiraz başvurusu yaklaşık bir ay sonra sonuçlandırılmıştır. Mazbatamız 22 Kasım’a tarihlendirilmekle birlikte, Dâhiliye Nezareti’ne tebliğ edilmek üzere yazılan zeyl ve buyuruldu tarihleri 11-13 Ocak 1920’dir. Buyuruldu kısmı divani hattıyla yazılmıştır. 5 numaralı vesikamızda da, Şura-yı Devlet’in seçim iptaline yönelik aldığı karar ayrıca Sadaret tarafından İzmit Mutasarrıflığı’na 20 Ocak 1920 tarihinde bir şukka ile tebliğ edilmiştir. Şehirlerarası üstten alta yazıldığı için bu belge türü şukkadır. Yazışmalar Eylül-Ocak aylarında yapılmış yani toplam işlem süresi 4 ay sürmüştür. (5 numaralı vesika ve transkripsiyonu görmek için QR kodu okutabilirsiniz.)   Hüve Bâb-ı Âlî Sadâret-i Uzmâ Mektûbî Kalemi Şûrâ-yı Devlet-i Mülkiye ve Maʻârif Dâiresi’nin 28 numerolu mazbatası sûretidir. (1) Dâhiliye Nezâretinin Şûrâ-yı Devlet’e havâle buyurulan 20 Teşrîn-i Evvel sene [1]335 târîhli ve bin beş yüz otuz iki numerolu tezkiresiyle melfûfâtı Mülkiye ve Maʻârif Dâiresinde mütâlaʻa ve tedkîk olundu. (2) Tezkire-i mezkûrenin hülâsa-i müfâdı; intihâba fesâd karışdırılmış olmasından dolayı Adapazarı Belediye Hey’etinin feshiyle intihâbın yeniden icrâsı lüzûmuna dâir Adapazarı Meclis-i (3) İdâresi’nden virilüb İzmit livâsı Meclis-i İdâresi’nce de tasdîke iktirân iden karâr aleyhinde aʻzâ-yı müntehabe tarafından iʻtirâz idildiğinden bahisle keyfiyetin Şûrâ-yı Devlet’çe de (4) bi’t-tedkîk bir karâr-ı kânûnîye rabtı lüzûmunu muhtevî ve bu husûsa müteferriʻ evrâkın irsâl kılındığını mübeyyindir. (5) Evrâk-ı mersûleden Adapazarı-i Meclis-i İdâresi karârının zübde-i meâli; Adapazarı belediye intihâbına fesâd karışdırıldığından bahisle vâkiʻ olan şikâyet üzerine (6) icrâ kılınan tedkîkât netîcesinde müntehiblerden Latif oğlu İsmail ile Alicic oğlu Hüseyin nâmlarına kendülerinin ilm ü emirleri lâhık olmaksızın re’y pusulası (7) virildiği ve kezâlik bundan bir sene evvel vefât itmiş olan Karayakalı Ali içün dahi oğlunun ismi dahi Ali olması vesîlesiyle bilâ-me’zûniyet re’y iʻtâ (8) olunarak intihâba fesâd karışdırıldığı tahakkuk itmesine binâen intihâb-ı vâkıʻın feshiyle gerek yeniden intihâbı lâzım gelen aʻzâlar içün gerek bu defʻa istiʻfâ iden Murtaza (9) Efendi ile İbrahim Bey’den inhilâl iden mahaller içün tekrâr intihâb icrâsına karâr virildiğini mutazammın ve İzmit livâsı Meclis-i İdâresi karârının netîce-i mazmûnu dahi muvâfık-ı (10) usûl görülen Meclis-i İdâre-i Kazâ karârının tasdîk olduğunu muhtevîdir. (11) Evrâk-ı mevdûʻadan İsmail Hakkı ve Nazifzâde İbrahim ve Aʻyânzâde İsmail ve Andon imzâlarıyla iʻtirâzâtın hülâsa-i meâli; Latif oğlu İsmail ve Alicic oğlu (12) Hüseyin nâmlarına kendülerinin ilm ü emirleri munzam olmaksızın re’y pusulası virilmiş olmasından ve intihâbda re’y virenler miyânında Karayakalı Ali nâmında bundan bir sene (13) evvel vefât itmiş bir şahsın dahi ismi bulunmasından dolayı Meclis-i İdârece intihâb-ı vâkıʻın feshine karâr virilmiş ise de intihâbâta âid iʻtirâzât Vilâyât-ı Belediye (14) Kânûnu’nun yirmi beşinci ve yirmi altıncı mâddeleri mûcebince on gün zarfında Mahallî Bidâyet Mahkemesi’ne arz olunmak lâzım gelüb müddet-i mezkûrenin mürûrundan sonra (15) merciʻ-i kânûnîsi olmayan Meclis-i İdâre’ce bu gibi iʻtirâzâtın tedkîk ve kabûlüne mesâğ olmadığından ve bâ-husûs iʻtirâz-ı vâkıʻ yalnız üç şahsın intihâbına münhasır (16) olmasına nazaran yalnız bunların re’yleri intihâbdan hâric bırakılarak bakıyye-i ârânın nazar-ı iʻtibâra alınması lâbüdd iken umûm intihâbın feshine karâr virilmesi bi’l-külliye hilâf-ı (17) kânûn idüğünden bahisle tedkîkât-ı mukteziye bi’l-icrâ muvâfık-ı usûl ve kânûn olan intihâbın tasdîkine karâr virilmesi talebini hâvîdir. (18) Görülen lüzûm üzerine mahallinden celb olunan intihâb mazbatasında dahi müddetleri münkaziye olan Adapazarı Belediyesi aʻzâlığı içün Vilâyât-ı (19) Belediye Kânûnu’nun otuz dördüncü mâddesine tevfîkan icrâ kılınan intihâb netîcesinde Aʻyânzâde İsmail Çavuş’un yüz sekiz ve Hacı Nazifzâde İbrahim Efendi’nin (20) yüz iki ve Boyacı Andon Ağa’nın doksan ve İsmail Ağazâde Hakkı Efendi’nin yetmiş sekiz re’y kazanarak ihrâz-ı ekseriyet itmiş olduklarını mutazammındır. (21) Îcâbı teemmül olundu: Fesh-i intihâba esâs olan fesâdın yalnız müteveffî Ali ile emr-i intihâbda re’y ü ilimleri munzam bulunmayan Hüseyin ve İsmail nâmlarına re’y virilmesinden ibâret (22) olduğu tedkîkât-ı vâkıʻadan nümâyân olmasına ve böyle ârâ-yı kesîreden birkaçına taʻalluk iden fesâdın bakıyye-i ârânın dahi fesâdını müntic add idilmesini müstelzim bir sened-i kânûnî (23) mevcûd olmamakla beraber bu sûret muvâfık-ı mantık dahi görülmemesine binâen fesh-i intihâb hakkında Adapazarı ve İzmit Meclis-i İdâresi’nce ittihâz olunan karârlarda (24) isâbet görülemediğinden mezkûr karârların feshiyle emr-i intihâbın hilâf-ı usûl olduğu anlaşılan mevzûʻ-ı bahis üç re’yin tayy ve ihrâcı sûretiyle hâsıl olacak netîceye göre (25) taʻyîni muktezî olduğunun ve bu kere istiʻfâ iden aʻzâdan Murtaza Efendi ile İbrahim beylerin yerleri içün Vilâyât-ı Belediye Kânûnu’nun otuz sekizinci mâddesi mûcebince muʻâmele (26) îfâsı lâzım geleceğinin arzı tezekkür ve keyfiyetin bir kere de Hey’et-i Umûmiye’ce tedkîki tensîb olundu. Ol bâbda emr ü fermân hazret-i men lehü’l-emrindir. Fî 28 Safer sene [1]338, Fî 22 Teşrîn-i Sânî sene [1]335 Hey’et-i Umûmiye’den yazılan zeyl sûretidir (1) Mülkiye ve Maʻârif Dâiresi’nin işbu mazbatası Hey’et-i Umûmiye’de kırâat olundu. (2) Îcâbı lede’t-teemmül dâire-i müşârun-ileyhâca ittihâz olunan karâr ekseriyetle musîb görüldü. Ona göre îfâ-yı muktezâsının Dâhiliye Nezâreti’ne teblîği tezekkür kılındı. Emr ü fermân hazret-i (3) men lehü’l-emrindir. Fî 19 Rebîʻü’l-âhir sene [1]338, Fî 11 Kânûn-ı Sânî sene [1]336 Aslına mutâbıkdır. Mühür (Mektûbî-i Sadr-ı Âlî) Mukâbele olundu. (İmza) Mühür (Vezîr-i Aʻzam Ali Rıza) (1) Şûrâ-yı Devlet Mülkiye ve Maʻârif Dâiresi’nin ve Hey’et-i Umûmiyesi’nin sûretleri bâlâda (2) muharrer mazbataları mûcebince Dâhiliye Nezâret-i celîlesinden îfâ-yı muktezâsına himmet buyurulmak BUYURULDU. Fî 21 Rebîʻü’l-Âhir sene [1]338, Fî 13 Kânûn-ı Sânî sene [1]336 *** Hukûk Müşâvirliği’ne baʻde’l-irâde Umûr-ı Mahalliye Müdîriyet-i Aliyyesi Fî 17 Kânûn-ı Sâni sene [1]336 Kaleme, fî 20 minhu. (DH.UMVM.00087.00062.006) Kelimeler: Addetmek: Saymak, itibar etmekAliyye: YüceAnâsır: UnsurlarÂrâ: Oylar, reylerArîza: Resmî dilekçeAvdet: DönüşBâb: KonuBâ-buyuruldu: Buyuruldu ileBaʻde’l-irâde: Emirden sonraBâ-husûs: ÖzellikleBakıyye-i ârâ: Kalan oylarBâlâ: Üst, yukarıBi’l-icrâ: İcra edilerekBi’l-külliye: TamamenBi’t-tedkîk: AraştırılarakBilâ-me’zûniyet: İzin alınmaksızınCelîle: YüceElzem: Çok gerekliEmr: İşHilâf: AykırıHülâsa-i müfâd: Özet manaÎfâ-yı muktezâ: Gereğinin yapılmasıİhrâz: Kazanma, elde etmeİktirân: Ulaşmakİnbâ: Haber vermeİnfisâh: Fesholma, hükümsüz kalmaİnhilâl: Kadronun boşalmasıİntâc: Sonuçlanmaİntihâb(ât): Seçimlerİntihab: Seçimİrsâl: Göndermekİstînâf mahkemesi: İlk derece mahkemeleri ile temyiz mahkemeleri arasındaki mahkemeİstînâf:  İlk derece mahkemelerinin verdiği kararı kabul etmeyerek ikinci derecede yüksek mahkemeye götürmeİstîzân: İzin istemekİşʻâr: Yazı ile bildirmekİʻtâ: Vermekİttihâz: Almak, kabul etmekİzbâr: YazmaKeyfiyet: Durum, hâlKezâlik: Aynı şekildeLâbüdd: Mutlaka, çok lazımLâyiha-i iʻtirâziye: İtiraz raporuLede’t-teemmül: Ele alınarakLeffen: Ek olarakLi-ecli’t-tevdîʻ: Verilmesi içinMazmûn: Mana, mefhumMebʻûsân: MilletvekilleriMen lehü’l-emr: Emir sahibi olan kişiMersûle: GönderilenMesâğ: İzin, ruhsatMesmûʻât: İşitilenlerMinhu: Ondan (tarihlendirme için)Miyân: AraMûcebince: GereğinceMuhtevî: İçeren, içine alanMukarrerât: KararlarMuktezî: Gerekli, gerekenMunzam: Katlanmış, eklenmişMusîb: İsabetli, uygunMutazammın: İçine alanMübeyyin: AçıklayanMünkaziye: Bitmiş, sona ermişMüntehabe: Seçilmiş kişiMüntehib: SeçmenMüntic: Netice verenMürûr: GeçmekMüstelzim: Lüzumlu, gerektirenMüsterham: İstirham edilmişMüşârun-ileyhâ: Adı geçenMüteferriʻ: Dallanan, ekMüteveffî: Ölü (erkek)Müttehaz: Kabul edilen, alınanNakz: Yok sayma, bozmaNümâyân: GörünenRabt: BağlamakRâygân: Karşılıksız, ikram, pek çokSâmî: YüceSebk etmek: GeçmekSerîʻan: Hızlı bir şekildeŞâyiʻât: SöylentilerTaʻalluk: İlgili olmaTaharrî: AraştırmaTayy: Silme, yok etmeTebyîz: Temize çekmeTeemmül: Uzunca düşünmeTemyîz: İlk ve ikinci derece mahkemelerince verilen kararın yasa ve usul yönünden üst mahkeme tarafından incelenmesiTensîb: Uygun görmeTevfîkan: Uygun olarakTezekkür: Ele alınma, üzerine görüşmeTûl-i müddet: Uzun müddetUzmâ: Çok büyükVârid: Gelen, ulaşanVazʻ: Koyma, konulmaVürûd: Ulaşma, gelmeZeyl: EkZübde-i meâl: Özet mana

H. Halit ATLI 01 Ocak