Konu resmiBadıncan (Patlıcan)
Osmanlı Tıbbından

Metnin Transkripsiyonu Badıncan Solanum melongena Meşhûrdur. Şol miʻdeye kim taʻâmı istifrâğ ide, fâide ider. Evet başa ve göze yaramazdır. Demregüler ve bevâsıra ve göz ağrıları ve sevdâvî hastalıklara hâsıl ider. Evet ciğerin ve dalağın süddelerin açar. Kaçan haşlayalar ve şırluğan veya badem yağıyla kavurub yiseler zararın defʻ ider. Eğer sirkeyle kavursalar ıssı mizaclu kişiler ve ciğeri harâretlü olan kişiler yiseler zararın defʻ ide. Eğer badıncanın kabuğun soyub tuz saçsalar sovuk suda ıslatsalar bir nice zaman dursa ol suyu dökseler birkaç kere karşu suyun dökseler sonra kuru etle bişürseler ya buzağı ya tavuk ya oğlak etiyle yiseler ishâli kabz ider ve miʻdeyi kavî ider ve kanı kese. Eğer haşlanmış badıncan içinde on iki dirhem alsalar şarâb içinde çok ovsalar dahi içseler sidüğü yürüdür. Eğer göyündürseler kökünü sirkeyle karışdırub siğillere ursalar dağıda. Eğer badıncanın sarusın kabak yağıyla doldursalar fırına koysalar sonra yağını süzseler kulağa tamzursalar fiʼl-hâl ağrısını kese. Eğer uvacuğunu bişürseler azcuk tuzla su içinde ve ol suyu sıksalar ol su beraberi zeyt katsalar şol kadar kim su gidüb zeyt kalsa ol zeyti bişmiş badıncanla döğseler siğillere ursalar gidere. Evet gice erteye dek ve gündüz yağıyla döğüb girü uralar fâide ide. Mücerrebdir. Eğer saru badıncanı bezirle bişürseler ol bezire saru mum katsalar topuklar yarılmasına ve parmaklar arası yarılduğuna dürtseler fâide ide. Eğer badıncanın tohumunu acı bademle beraber katsalar döğseler benefşe yağıyla karışdırsalar bevâsıra dürtseler be-gâyet fâide ide. Metnin Güncel Çevirisi Patlıcan Patlıcan yenilince midede kusma yaparsa fayda verir. Başa ve göze faydalı değildir. Temriye hastalığı, basur, göz ve kan rahatsızlıklarına sebep olabilir. Ancak susam ve badem yağıyla kavrulup yenirse bu zararları giderir. Sirke ile kavrulur sıcak mizaçlı kimseler de yerse, bu zararlardan emin olur. Patlıcan ayrıca ciğer ve dalakta bulunan ödemleri söker ve kanalları açar. Eğer kabuğu soyulup tuzlandıktan sonra soğuk suda bir miktar bekletilip suyu dökülüp tekrar bu işlem tekrarlanır ve son olarak kurutulmuş et, tavuk veya buzağı etiyle pişirilip yenirse ishali ve hayız kanını keser, mideyi güçlendirir. Bir miktar patlıcan suda haşlanır ve o su süzüldükten sonra zeytin yağıyla karıştırılıp suyu bitene kadar kaynatılır ve kalan yağ da pişmiş patlıcan ile macun hale getirilip siğillerle sürülse siğilleri giderir. Eğer kavrulup veya patlıcan kökü ile sirke karıştırılarak siğillere sürülürse yine aynı şekilde siğilleri yok eder. Eğer haşlanmış kırk gram kadar patlıcan bir şerbet içinde yayılarak içilirse idrarı çoğaltır. Eğer sarı patlıcan, kabak yağıyla doldurulup fırında pişirilip sonrasında yağı süzülür ve kulak ağrıları için kullanılırsa derhal ağrılar kesilir. Yine sarı patlıcan, susam yağıyla pişirilip, balmumu karıştırılıp, topuk ve parmak arası yarıklarına sürülürse fayda eder. Eğer patlıcan tohumu, acı badem ile beraber dövülüp menekşe yağıyla karıştırılarak basur memelerine sürülürse de pek faydalı olur. Kelimeler: İstifrâğ : KusmaTaʻâm : YemekSüdde: ÖdemDemregü : Temriye hastalığıBevâsır: Basur hastalığı, hemoroidSevdâvî : Kan da bulunan siyah maddeŞırluğan : Haşhaş yağı, Susam yağıBadıncan: PatlıcanKavî : GüçlüGöyündür-mek : KavurmakTamzur-mak :Zeyt : Yağ, zeytin yağıMücerreb : Denenmiş, tecrübe edilmişBezir : Keten tohumuBenefşe : Menekşe

Mesut BUDAK 01 Ocak
Konu resmiTarihten Notlar
Tarihten Notlar

Arslan İle Kurt Kral Arslan Kurmel dağının eteğinde bulunan tahtının üzerine oturmuştu. Etrafında nazırı olan ayı ve onun etrafında dahi ormanların ahalisi duruyorlardı. Kralların tebaalarını huzurlarına kabul etmeleri de bu devirdeydi. İnek oğlunu evvelsi gece kapılan sevgili danasını istemeğe geldi. Arslan tebaasının çehrelerini teftiş ediyordu. Cinayet alelade caninin yüzünde tezahür eder. Kurt, “Zat-ı haşmetpenahınıza yemin ederim ki cinayeti işleyen ben değilim. Birkaç günden beri bir keyifsizlik beni perhize mecbur etmektedir. Hakikaten cani ben değilim” dedi. Arslan, “Sensin! Hiçbir kimse seni itham etmemekteyken sen kendini müdafaa ederek kendi kendini itham ediyorsun; danayı sen yedin. Şimdi ayı da yaptığının aynını sana yapacak” dedi. Artık başka yolda bir müdafaa ve muameleye hacet görülmeksizin kurt parçalandı ve öldükten sonra bağırsaklarının içinde çıkan dana etleri kendisinin filhakika mücrim olduğunu ispat etti. Arslan ile tilki Tilki bir gün Arslana, “Efendimiz! Size bir şey haber vermek mecburiyetinde bulunduğumdan dolayı müteessifim. Lakin daha ziyade bir müddet sükût edemeyeceğim. haberiniz var mı? Merkep zat-ı haşmetpenahınızı zem ediyor; sizi medh ettiğim vakit sizde büyük bulduğum şeyleri sizde görmediğini söyleyerek bana muhalefet ediyor. Sizin şecaatinizi, alicenabınızı hatta fark ve temyiz etmeksizin herkesi öldürür diyerek adaletinizi bile şüpheli göstermek istiyor. Nihayet kendisine kalırsa sizi medh edemeyeceğini söylüyor” der. Arslan bir dakika sükût ettikten sonra, “Tilki, o benim hakkımda istediğini söylesin. Bir merkebin sözlerinin bence ne ehemmiyeti olur?” cevabını verir. Şeytan ile fahiş faizci Bir faizci bir gün şeytan ile birlikte gidiyordu. Şeytan iğfâl edecek adamlar arıyordu. Faizcinin de faizcinin de tahsil edilecek alacakları vardı. Bir evin önünden geçerlerken çocuğuna darılmış olan bir valide ona, “Seni şeytan alsın götürsün” diyordu. Faizci şeytana, “İşitmiyor musun, seni çağırıyor işte; sana bir çocuk teslim ediyorlar, onu al” dedi. Şeytan cevaben, “Bu, oğluna söz söyleyen bir validedir; beni çağırması ciddi değildir, kalp ağzın söylediği şeyi düşünmez” dedi. Yolcular yollarına devam ediyorlardı, faizci bir borçlunun evine gelince ondan parasını istedi. Borçlu hiddetlenerek, “Seni ve paranı şeytan alsın götürsün” diye bağırdı. O vakit şeytan arkadaşına, “İşte bu halisane söylüyor, sen benimsin” dedi ve avını bulduğundan dolayı memnun olarak onu alıp cehenneme götürdü. Tuhaf Bir Teşekkür Pek zengin ve muhterem bir Çinli, mücevheratla müzeyyen bir libası taşıdığından dolayı pek müftehir idi. Fena elbiseli bir ihtiyar Budi Rahibi sokaklarda onun arkasından gidiyor, önünde yere kadar eğiliyor ve mücevherlerinden dolayı birkaç defa teşekkür ediyordu. Zengin ona, “Dostum, ben mücevheratımı hiçbir vakitte sana vermedim” dedi. Rahip cevaben, “Evet, doğru lakin sen bana onları görmek fırsatını verdin. Kendin de onlardan başka bir suretle istifade edemiyorsun. Binaenaleyh aramızda hiçbir fark yoktur. Yalnız sen onları taşımak ve saklamak için zahmet çekiyorsun, ben ise bu zahmetten azadeyim” dedi.

Ahmet ÇAKIL 01 Ocak
Konu resmiKelime Kökenlerine Yolculuk
Kelimelerin Kökenkerine Yolculuk

Değerli dostlar, bir yazar günlük hayatta kullandığımız kelimelerin üzerimizdeki etkilerini ifade etmek için şöyle der: “Hayatınızdan memnun değilseniz sözlerinizi bir yere dökmek iyi bir fikir olabilir.” Başka biri ise kelimelerin gücü hakkında şu çarpıcı ifadeleri kullanır: “Modern bilim henüz birkaç kelimenin gücü kadar etkili bir ilaç üretemedi.” Yani kullandığımız kelimeler gerçekten bizim iç dünyamızda olumlu-olumsuz çok farklı etkiler oluşturma potansiyeline sahip araçlardır. Mesela anne, ümit, umut, sevgi, şefkat, aşk, muhteşem, iman, imkân yapabilirim, harika, haydi gibi kelimeler ve ifadeler olumlu yönde düşüncelerimizi, duygularımızı, iç dünyamızı derinden etkileme gücüne sahiptir. Öyleyse kullandığımız kelimeleri seçerek özenle kullanalım. Kullanalım ki kelimeler bize bâr (yük) değil, yâr olsun! Evet, sevgili dostlar kökenlerine yolculuk yapacağımız ilk kelimemiz “hasbelkader” دگرلي دوستلر، بر يازار كونلك حياتده  قوللانديغمز كلمه لرڭ أوزريمزده كي اتكيلريني افاده  ايتمك ايچون شويله  دير: ”حياتڭزدن ممنون دگلسه ڭز سوزلريڭزي بر يره  دوكمك ايي بر فكر اولابيلير.“ باشقه  بري ايسه  كلمه لرڭ كوجي حقّنده  شو چارپيجي افاده لري قوللانير: ”مودرن بيليم هنوز برقاچ كلمه نڭ كوجي قدر اتكيلي بر علاج أورته مدي.“ يعني قوللانديغمز كلمه لر كرچكدن بزم ايچ دنيامزده  اولوملي- اولومسز چوق فرقلي اتكيلر اولوشديرمه  پوتانسييلنه  صاحب آراچلردر. مثلا آننه ، اميد، اوموت، سوگي، شفقت، عشق، محتشم، ايمان، امكان ياپابيليرم، خارقه ، هايدي كبي كلمه لر و افاده لر اولوملي يوڭده  دوشونجه لريمزي، دويغولريمزي، ايچ دنيامزي دريندن اتكيله مه  كوجنه  صاحبدر. أويله يسه  قوللانديغمز كلمه لري سچه رك أوزنله  قوللانالم. قوللانالم كه  كلمه لر بزه  بار (يوك) دگل، يار اولسون! اوت، سوگيلي دوستلر كوكنلرينه  يولجيلق ياپاجغمز ايلك كلمه مز ”حسب ا لقدر“ HASBELKADER: Bu kelime birleşik Arapça bir kelimedir. Aslı “haseb-el-kader”dir. İki parçadan oluşur. Kişinin kendi gayret ve çabasının üstünde farklı bir yönden “Kader gereğince, kader icabı” gibi manalara gelir. CAN HAVLİ: Bu tanıdık ifadeyi bir şeyden çekindiğimizde, korkarak kaçtığımızda söyleriz. “Can havliyle oradan uzaklaştım” gibi. Bu ifade Arapça “korku” anlamındaki “hevl” kelimesinden yapılmıştır. “Can havliyle” dediğimizde aslında “Can korkusuyla” demiş oluyoruz. YALI: Bu kelime Yunancadan dilimize geçmiş bir kelimedir. Aslı “yalos” olan kelime hançeremizde güzelleşip, kabalığından kurtulup “yalı” şeklini almıştır. “Yalı boyu”, “yalı ağası”  gibi ifadeler de dilimizde hala kullanılan güzel ifadelerdir. KAPLUMBAĞA: Bağa, kurbağa demektir. Eski hali “Kaplubağa” şeklindedir. Yani kurbağanın kabuklu olanı anlamındadır. Zamanla galat olarak kaplumbağa haline dönüşmüştür. “Taşbağa” kelimesi ise zamanla “tosbağa” şeklini almıştır. KELLİFELLİ: Bu ifade kelime farsça “kerr ü fer” yani “güçlü, kuvvetli” ifadesinden bozularak geçmiştir. Önce “kerli ferli” olan ifade zamanla “kelli felli” şeklinde dilimize yerleşmiştir. Bugün giyimi kuşamı gösterişli, itibarlı insanlar için kullanılan bir sıfattır. Mesela, Kerli ferli adamlar büroya geldiler. HÂKÎ: Bir renk ismi olan hâkî Farsçadan dilimize gelmiş “toprak” manasındaki “hâk” kelimesine Arapça mensubiyet eki olan “i” sesi takılmasıyla elde edilmiştir. Hâkî, “yeşile çalan toprak rengini” ifade eder. “Hâkî elbise”,“hâkî battâniye”, “hâkî üniforma” ifadeleri dilimizde çok kullanılır. Yine bir şeyin harap olup, toprakla aynı seviyeye geldiğini ifade eden “hâk ile yeksan olmak” deyimi de çok meşhurdur.   KISTAS: Bu kelime Arapça kökenli bir kelimedir. “Büyük terazi” manasındadır. Dilimizde ise, “ölçü, kriter” anlamında kullanılmaktadır. ADAM: Bu kelime Âdem (as)’ın isminden zamanla değişerek “insan, beşer” anlamında bu hali almıştır. Âdem (as) ilk insandır, ilk adamdır. Hakiki adam, Âdem (as) kişilik olarak ve ahlaken ne kadar yakınsa o kadar adam olur. Şairin dediği gibi; “Bu âdem dedikleri, El ayakla baş değil! Âdem manaya derler, Sûret ile kaş değil!”

Mirza Ayhan İNAK 01 Ocak
Konu resmiOsmanlıda Para Politikası
Belge Okumaları

Osmanlılar diğer Müslüman devletlerin yaptığı gibi, bir geçiş döneminin ardından hem bağımsızlık sembolü olduğundan hem de güçlü bir ekonomik sistem oluşturabilmek adına kendi sikkelerini bastırmış ve istikrarlı bir para sistemi geliştirmeye çalışmıştır. Osmanlı Devleti’nin klasik para düzeni, 16. yüzyıl ve öncesinde altın, gümüş, bakır madenlerini içeren sikkelere dayanmaktaydı. Balkanlar ve Anadolu’da temel para birimi gümüş akçeydi. Bilinen ilk Osmanlı akçesi 1326ʹda Orhan Gazi tarafından, ilk altın para da 1479ʹda Fatih Sultan Mehmed tarafından bastırılmıştır. Günlük hayattaki alışverişlerde daha çok mangır veya pul denilen küçük bakır sikkeler kullanılmış, gümüş akçeler belli başlı kentlerde kullanım imkânı bulmuştur. Sultanî (daha sonraları eşrefî) adı verilen altın sikkeler ise büyük ticari işlemlerde ve servetlerin korunmasında işe yaramıştır. Bunun yanı sıra ülke içerisinde diğer devletlerin paralarının dolaşımına da izin verilmiştir. Örneğin 17. yüzyıla kadar en yaygın olan yabancı para Venedik dükasıydı. Osmanlı İmparatorluğu’nda değişik zamanlarda farklı para politikaları uygulanmıştır. Devletin kuruluşundan 1479ʼda ilk altın paranın bastırılmasına kadar geçen dönemde ekonomi, tek madenî para olan gümüş akçeye dayalıdır. Orhan Gazi döneminde bastırılan ilk gümüş akçeden sonra, I. Murad döneminde de bozuk para ihtiyacını karşılamak için mangır ya da pul denilen bakır paralar piyasaya sürülmüştür. 1479’dan sonra ülkede gümüş akçe ve altın sikke olarak iki para birimi yürürlüğe girmiş, bununla birlikte merkeze uzak ve yeni fethedilen bölgelerdeki para birimleri de kullanılmıştır. Para sisteminin güçlü olduğu bu devirlerde Osmanlı Devleti genel bir politika olarak para girişini teşvik ederken para çıkışını engellemeye çalışmıştır. Ancak 16. yüzyılda Batı’dan büyük miktarlarda değerli madenlerin girmesi altın ve gümüş miktarının artmasına, dolayısıyla enflasyona neden olmuştur. Bununla birlikte ülke içindeki sorunlar da (Celali İsyanları, nüfusun çoğalması, ticaret yollarının değişmesi, savaş harcamaları ve merkezî ordu sayısının artırılması) fiyatları olumsuz etkilemiştir. 1585 yılından itibaren ise tağşiş yani parada ayar ve ağırlık değişikliği, ekonomik düzenlemelerde daha fazla başvurulan bir yöntem olmuştur. Tağşiş, dolaşımda olan altın ve gümüş sikkelerin toplatılıp içerisine bunları sertleştirmek için bakır katılması ve sikkedeki değerli madenlerin azaltılmasıdır. Tağşiş edilmiş paralar mağşuş (katışık) para veya züyuf akçesi (çürük akçe) olarak isimlendirilmiştir. Örneğin 1500 yılında darphanelerde 100 dirhem gümüşten 420 akçe kesilirken, 17. yüzyılın başlarında bu oran 1400 akçeye çıkmıştır. Devlette yaşanan para kıtlığı bu dönemde yabancı gümüş ve altınlarla, ayrıca Galata’daki Yahudi, Rum ve Ermeni sarraflarından yani Galata bankerlerinden alınan borçlarla (iç borçlanma) giderilmeye çalışılmıştır. Batı’dan gelen bakır sikkelerin artmasıyla enflasyonun hızla yükselmesi, 1691ʼde bakır sikkelerin tedavülden kaldırılmasını netice vermiştir. Bu dönemle birlikte artan para ihtiyacını karşılamak için hazinede tasarruf tedbirleri, yeni vergilerin konulması, narh uygulaması ve müsadere usulünün yaygınlaştırılması gibi önlemler alınmıştır. Tanzimat Fermanı’ndan sonra para, bankacılık ve faiz konularında daha serbest hareket edilerek Avrupai bir ekonomi sistemi benimsenmeye çalışılmıştır. Bu tarihten sonra sabit kura dayalı altın ve gümüş sistemine geçilip tağşişlerin kaldırılması ister istemez iç ve dış borçlanmaya sebep olacaktır. Artık devlet hazine bonoları (kaime, bir nevi kâğıt para) basacak, para sisteminde kuruş ortaya çıkarak 100 kuruş 1 altın liraya eşdeğer sayılacak, 1854 Kırım Savaşı’nda İngiltere ve Fransa’dan 5,5 milyon lira olmak üzere ilk dış borç alınacak, 1875ʼe gelindiğinde ise devlet dış borçlarının ancak yarısını ödeyebileceğini ilan edecek yani borç erteleme yoluna başvuracak, bir sonraki yıl da ödemeyi tamamen durduracaktır. Osmanlı maliyesinin iflası anlamına gelen bu gelişmeden sonra 1881 yılında, dış borçlara karşılık bazı gelir kalemlerinin doğrudan yabancı devletlerin hâkimiyetine bırakılması anlamına gelen Düyûn-ı Umûmiye İdaresi kurulmuştur. Eski borçların yapılandırılması demek olan bu idarenin tesisi Osmanlı Devleti’nin bir anlamda işine yaramış, Sultan II. Abdülhamid yapılan müzakereler neticesinde Batı’ya olan 252 milyon liralık borcun yaklaşık %58ʼini indirim olarak kabul ettirerek borcu 106 milyon liraya düşürtmüştür. Ayrıca bu sistemle maliye ciddi bir denetim altına alınmış, birikmiş olan borçlar kapatılarak alınan yeni borçlar sürekli azalmıştır. Ancak İttihat ve Terakki dönemi ve ardından sürüklenilen savaşlar Osmanlı’yı borç bataklığına bu kez daha fazla sürükleyecek, bu da devletin her alanda yıkımına sebep olacaktır. Ülkece büyük bir ekonomik imtihandan geçtiğimiz bugünlerde biz de dergiye benzer konulu bir arşiv vesikasını taşıyoruz. İnceleyeceğimiz belgeler, Meclis-i Mahsus tasnifine ait İrâde belgeleridir. Devletin ekonomik olarak iflasını ilan ettiği dönemden iki sene sonrasına yani II. Abdülhamid’in ikinci yılına (Aralık 1878) ait olan Rik’a hatlı vesikalar, kuruşun altın lira karşısında değer kaybına uğramasının ve bu sebeple ortaya çıkan enflasyonun halka yansıyabilecek zararlı tesirlerinin önlenmesi amacıyla alınması gereken tedbirleri içermektedir. Belgenin Özeti Normalde 100 kuruş olan 1 liranın 435 kuruşa yükselmesi yani altın fiyatının artmasının enflasyonu ve ekmek fiyatlarını etkileyeceği, bunun da halkın huzurunu ve asayişi bozacağı ihtimali söz konusu olduğundan; bu duruma çare olmak üzere Bakanlar Kurulu’nun (Meclis-i Vükelâ) toplanması ve gerekli tedbirlerin alınıp fırıncıların güvenliğinin sağlanmasının belediye, askeriye ve emniyet birimlerine tebliğ edilmesi; bu tedbirlerle ilgili bildirilerden Vakit gazetesine ilan verilerek halkın haberdar edilmesi ve bu süreçlerin takibi ile ilgili gerekli kurumlara mâbeyn başkâtibi tarafından padişah adına kaleme alınan iradeler (3-4 Muharrem 1296 / 28-29 Aralık 1878). Belgelerin Transkripsiyonu Bu gice akd buyurulmuş olan Meclis-i Husûsîʼnin müzâkerâtını mutazammın mazbata ile melfûfâtı vürûdunu müteʻâkiben huzûr-ı maʻâlî-mevfûr-ı pâdişâhîye arz olunduğu gibi Mâliye nâzırı atûfetlü efendi hazretlerinin teblîğâtı dahi biʼl-vâsıta teblîğ olunması üzerine böyle gice Meclis-i Husûsîʼnin akdini îcâb itdiren esbâb müstağnî-i taʻrîf ve tavzîh olmasına mebnî evrâk-ı mebʻûsa mündericâtı üzerine tasmîm buyurulduğu vechile bugün sâʻat beşde akd-i meclis olunarak biʼl-etrâf müzâkere-i maslahata hemân muʻâmelât-ı lâzımenin icrâsı ve her hâlde muhâfaza-i âsâyişe mübâderet ve müsâraʻat olunmakla beraber bugünkü meclisin netâyic-i karâr müzâkerâtının müsâraʻaten işʻâr ve inbâ buyurulması bâbında emr ü fermân hazret-i veliyyüʼl-emrindir. Fî 4 Muharrem sene 96 Bende Receb Müteʻallik buyurulan irâde-i seniyye-i hazret-i pâdişâhî üzerine bu gice inʻikâd iden Meclis-i Husûsîʼden kaleme alınan mazbata ve lâyiha ile fıkra-i iʻlâniye Mâliye nâzırı maʻrifetiyle şimdi dâire-i kitâbete gönderilmesiyle takdîm kılınan müşârun-ileyhin ifâdât-ı vâkıʻasına nazaran bugün sâʻat beş karârlarında yine Bâb-ı Âlîʼde bu husûs içün ictimâʻ olunarak her dürlü tedâbîr-i esâsiye ittihâz ve takdîr ve ahşâm üzeri hâk-i pâ-yı maʻâlî-ihtivâ-yı hazret-i şehinşâhîye arz olunacağı anlaşıldığı gibi ber-manzûr-ı irâde-i seniyye dâire-i kitâbetden dahi gice lâzım gelen mahallere teblîğât icrâ ve gazetelere tabʻ itdirilmek üzere sûret-i mahsûsada varaka-i iʻlâniye tanzîm ve isrâ kılınmış ve nâzır-ı müşârun-ileyh dâire-i kitâbetde müterakkıb-ı emr ü fermân-ı cenâb-ı veliyy-i niʻmet bulunmuşdur. Evrâk-ı maʻrûza mündericâtı muvâfık-ı irâde-i mülhemiyyet-i ifâde-i mülûkâne buyurulduğu hâlde Bâb-ı Âlîʼce akd olunacak meclisde esâs-ı müzâkere ittihâz olunmak içün iʻâdesi lüzûmu nâzır-ı müşârun-ileyhin cümleten teblîğâtından olduğu maʻrûzdur. Abd-i memlûk Receb BELGEDE GEÇEN BAZI KELİMELERİN YAZILIŞ ŞEKİLLERİ Kelimeler: Atebe-i ulyâ: Yüce eşikAtûfet: ŞefkatBâb-ı Âlî: Osmanlı hükûmetiBer-manzûr-ı irâde-i seniyye: Padişahın yüce iradesi tarafından görüldüğü, beğenildiği üzereBeyneʼn-nâs: İnsanlar arasındaCelîl(e): Azim, yüksekGûne: Tarz, yolHâk-i pâ-yı maʻâlî-ihtivâ: Yüceliği ihtiva eden ayak tozuHâme-pîrâ: Kalemin süslediğiHey’et-i ictimâʻiye: Toplantı heyetiHudâ-negerde: Allah göstermesinİfâdât: İfadelerİhzârât: Huzura getirmek, mahkeme celbiİnbâ: Haber vermeİnʻikâd: Akdetme, toplanmaİntibâh: Uyanıklık, göz açıklığıİrsâl: Göndermek İsrâ: Göndermekİstilzâm: Gerektirmekİşʻâr: Yazı ile bildirmekİttihâz: Edinmek, kabul etmekKitâbet: KâtiplikLedeʼl-arz: Sunulduğu andaLeffen: Beraber sararak, iliştirilerekMaʻâlî-mevfûr: Yüceliği çok olanMahâzîr: Mahzurlar, zararlarMaʻlûm-ı âlî-i âsafâne: Yüce vezirin bilgisiMaʻrûz: Arz edilmiş, sunulmuşMatviyyât: Dürülmüş nesnelerMebnî: -den dolayıMebʻûs(a): GönderilenMeclis-i Husûsî: Sadrazamın başkanlığında nâzırlardan oluşan ve Osmanlı hükümetini niteleyen meclis, Meclis-i Hâss-ı Vükelâ, Meclis-i MahsûsMedd-i inzâr: Uzunca bekletmekMelfûf(ât): Sarılı, bir şeyin içine konulmuş olan(lar)Melhûz(a): DüşünülebilenMukteziye: GerekenMutazammın: İçine alanMuzırrât: ZararlarMübâderet: Bir işe başlamakMülhemiyyet: Kalbe doğmaklık, ilhamMülûkâne: Padişahlara yakışır şekildeMündericât: İçinde bulunanlarMüsâraʻat: Bir işe süratle başlamakMüstağnî: Gerekli ve lüzumlu bulunmayanMüşârun-ileyh: Adı geçenMüteʻallik: AlakalıMüterakkıb: Gözleyen, bekleyenMüzâkerât: Müzakereler, görüşmelerNetâyic: NeticelerSadâret-penâh: Vezirliğin sığınağıSâmiye: Yüksek, yüceSeraskerlik: Genelkurmay BaşkanlığıŞehinşâhî: Padişahlar padişahına aitŞehremâneti: İstanbul BelediyesiŞifâhiye: Ağızdan, sözlüTabʻ: Basmak, yayımlamakTakayyüdât: Dikkatler, özen göstermelerTasmîm: İyice kararlaştırmakTavzîh: AçıklamakTedâbîr: TedbirlerTerakkî: Artmak, ilerlemek, yükselmekTesyâr: GöndermeTezâyüd: ArtmaVeliyyüʼl-emr: Emir sahibiVürûd: Gelme, gelişZabtiye Nezareti: Emniyet Genel Müdürlüğü

H. Halit ATLI 01 Ocak
Konu resmiŞarkımız Bizim
Okuma Metinleri

قيريلير ده بر كون بتون ديشليلردونر شانلي شانلي چرخمز بزمكوگدن بر ال ياشلي كوزلري سيلرشنلنير أويمز بارقمز بزم يوقوشلر غائب اولور چيقارز دوزهقاووشورز صوڭي كلمز كوندوزهصاپان طاشلرينڭ ياننده فوزهباشقه عالملرله فرقمز بزم قورتولور ديل، تاريخ، اخلاق و ايمانكورورلر ناصلمش، نه يمش قهرمانير و كوك صو ويرمم ديديگي زمانهر تارله يي صولر آرقمز بزم كيدرز نور يولي ايزده كيدرزطاش باغيرده ، صولر ديزده كيدرزبر كون آقشام اولور بزده كيدرزقالير طوداقلرده شرقيمز بزم Kırılır da bir gün bütün dişlilerDöner şanlı şanlı çarkımız bizimGökten bir el yaşlı gözleri silerŞenlenir evimiz barkımız bizim Yokuşlar kaybolur çıkarız düzeKavuşuruz sonu gelmez gündüzeSapan taşlarının yanında füzeBaşka âlemlerle farkımız bizim Kurtulur dil, tarih, ahlak ve imanGörürler nasılmış, neymiş kahramanYer ve gök su vermem dediği zamanHer tarlayı sular arkımız bizim Gideriz nur yolu izde giderizTaş bağırda, sular dizde giderizBir gün akşam olur bizde giderizKalır dudaklarda şarkımız bizim

Osmanlıca DERGİ 01 Ocak
Konu resmiDeğerlerimiz Tükenmesin!
Okuma Metinleri

دگرلريمز توكنمه سين! اقتصاد و قناعت جناب حقّڭ حكمتله  بو عالمه  يرلشديرديگي نظامه /دوزنه  مناسب و لايق حركت ايتمك ديمكدر. اڭ تمل دگرلريمزدن، قدیم مدنيتمزڭ كيلومتره  طاشلرندن اولان اقتصاد و قناعت يالڭزجه  خصوصي بر فضيلت دگل اهل ايمانڭ بر حيات فلسفه سيدر. اسلام طوپلومنڭ واز كچيلمز دگرلرندن بريسيدر. ياشاديغمز چاغڭ اڭ اساسلي پروبلملرندن بريسي ده  شبهه سز توكتيم چيلغينلغيدر. حسابسز، قورالسز و صينيرسز بر شكلده ، ديزگينلنه مه ين توكتيم فعاليتلرينڭ ايچريسنده  فرقنده  اولمادن مع الاسف پك چوق دگرلريمزي ده  توكتييورز. مجازي رزقڭ، حقيقي رزق شكلنده  دگرلنديريلمسي، كوره نك بلاسي، حياتي چكيلمز بر شكلده  آغير حاله  كتيرمكده در. يتينمك، اكتفا ايتمك، راضي اولمق، شكر ايتمك كبي كوزل خصلتلر بر طرفه  بيراقيلوب غير ضروري اولان احتياجلري تأمين ايتمه  و بريلرينه  يتيشمه  تلاشي ايله  عمر سرمايه سي تلف ايديلمكده در. حياتمز كيتدكجه  زورلاشييور، چونكه  فطرته  آيقيري حركت ايدييورز. يڭي دردلر ايدینييورز، چونكه  ياراتيليشه  ترس حركت ايدييورز. اوت، اسراف و صاوورغانلق فطرتمزه  و ياراتيليشمزه  اويمايان ضررلي و بلالي حركتلردر. İktisat ve kanaat Cenab-ı Hakkın hikmetle bu âleme yerleştirdiği nizama/düzene münasip ve layık hareket etmek demektir. En temel değerlerimizden, kadim medeniyetimizin kilometre taşlarından olan iktisat ve kanaat yalnızca hususi bir fazilet değil ehl-i imanın bir hayat felsefesidir. İslam toplumunun vazgeçilmez değerlerinden birisidir. *** Yaşadığımız çağın en esaslı problemlerinden birisi de şüphesiz tüketim çılgınlığıdır. Hesapsız, kuralsız ve sınırsız bir şekilde, dizginlenemeyen tüketim faaliyetlerinin içerisinde farkında olmadan maalesef pek çok değerlerimizi de tüketiyoruz. Mecazi rızkın, hakiki rızk şeklinde değerlendirilmesi, görenek belası, hayatı çekilmez bir şekilde ağır hale getirmektedir. Yetinmek, iktifa etmek, razı olmak, şükür etmek gibi güzel hasletler bir tarafa bırakılıp gayr-i zaruri olan ihtiyaçları temin etme ve birilerine yetişme telaşı ile ömür sermayesi telef edilmektedir. Hayatımız gittikçe zorlaşıyor, çünkü fıtrata aykırı hareket ediyoruz. Yeni dertler ediniyoruz, çünkü yaratılışa ters hareket ediyoruz. Evet, israf ve savurganlık fıtratımıza ve yaratılışımıza uymayan zararlı ve belalı hareketlerdir.

Osmanlıca DERGİ 01 Ocak
Konu resmiVazifemiz Hizmettir
Belge Okumaları

وظيفه مز خدمتدر ”بر قومڭ افنديسي، او قومه  خدمت ايدندر “سرنجه  افندي اولمه نڭ شرطي خدمت ايتمكدر. وظيفه  و خدمت كلمه لري بڭزر معنالرده  قوللانيلمقله  برابر، آرالرنده  بعض نوآنسلر بولونور. وظيفه ، بر مقام طرفندن ويريلن مسئوليت و مأموريتي؛ خدمت ايسه ، بو وظيفه يي ايفا نقطه سنده  چكيلن مشقّت و زحمتي افاده  ايدر. مثلا رسالت بر وظيفه  ايسه ، عبوديت و تبليغ رسالت وظيفه سنڭ خدمتي اولور. بوندن طولايي خدمتڭ اهمّيتي وظيفه نڭ قيمتنه ، وظيفه نڭ اهمّيتي ايسه  وظيفه يي ويرن مقامڭ بويوكلگنه  باقار. طولاييسيله  بويوك بر مقامدن ويريلن قيمتلي بر وظيفه نڭ خدمتي اهمّيتليدر، اجرتي بويوكدر. عين خدمتي، بلكه  داها فضله  بر خدمتي، وظيفه سزبري ياپسه  او اجرتي قازاناماز. وظيفه  ويريلمه سنده  اڭ أونملي نقطه  وظيفه  ويريلن كيشينڭ استعداد و لياقتيدر. استدادي اولمايان برينه  أونملي بر وظيفه  ويريلديگنده ، بويوكلنمه  ايچنه  كيرر. بويوكلنمك ايسه ، انسانلر آراسنده كي اويومي بوزارق فساده  سبب اولور. بونڭ ايچون هركسي استدادي نسبتنده وظيفه لنديرمك و ترفيع ايتديرمك لازمدر. *** وظيفه لنديرمه ده  ديگر أونملي وصف ايسه لياقتدر. ساده جه  وظيفه يه  و اوندن كله جك مقام و منفعته  طالب اولوب خدمتدن اوزاق طورمق، يرنده  بر افنديلك و ليدرلك دگلدر. تام عكسنه  خدمته  طالب اولمق، اجرت و مكافات ايسته مه مك بويوك بر كمالدر. بو وصفلر اعتباريله  وظيفه يه  لايق اولونمق واردر. افندي ساده جه  امير ويرن، قونترول ايدن، كناره  چكيلوب ايشي تعقيب ايدن دگلدر. بالعكس خدمتي يوكلنن، صوڭره  بو خدمتي حقّيله  ياپمق و كنيشلتمك ايچون كندينه  اوموزداش بولارق او خدمتي پايلاشاندر. افندي و ليدرڭ أوڭ چكمديگي، باشلاتمديغي بر خدمتڭ يورومه  و انكشاف ايتمه  احتمالي چوق آزدر. بو نقطه ده  وظيفه  آلان و خدمتي ياپان كيشينڭ صاحب اولمسي كركن اڭ أونملي وصفلر ايسه ، انتصاب (باغليلق) و اطاعتدر. كيشي اطاعت و انتسابنڭ أولچوسنده  وظيفه يه  لياقت قازانير. خدمتنڭ حكّنى ويره رك، قولايلق و لطفلره  مظهر اولابيلير. قارشيلاشديغي زحمت و مشقّتلره ، وظيفه  ويرن ذاته  انتصابندن كلن معنوي كوچله  طايانابيلير. ”مأموريت و انتسابدن ايلري كلن بر قوتله  و قولايلقله ، قارينجه ، فرعونڭ سراينى باشنه  ييقار، باش آشاغي آتار. سينك، نمرودي كبرتوب جهنّمه  آتار. بر ميكروپ، اڭ جبّار بر ظالمي قبره  صوقار.“ *** بوراده  انتسابڭ درجه سي ايسه اخلاص و صداقت يعني صميميت و طوغريلقله  علاقه ليدر. اخلاص و صميميتي نه  درجه  زياده  ايسه ، موفّقيتي او درجه  زياده  اولور. وظيفه  و خدمتڭ قيمتنى آڭلامه ده  و حقّنى ويرمه ده  ديگر أونملي نقطه  ايسه ، وظيفه  شعوري و فرقنده لقدر. چونكه  هر وظيفه  صاحبي، بر وقت صوڭره  كلفت و مشقّتلرله  يورولارق و غفلت باصارق وظيفه نڭ اهمّيتنى اونوتمه يه ، جناب حقّڭ خدمت ايچنه  قويديغي لذتي حس ایتمه يه  باشلار. اكسيك، نقصان و صيقينتيلي نقطه لرله  مشغول اولارق منفي بر نظرله  وظيفه دن صوغومه يه  طوغري كيده بيلير. بوندن طولايي عشق و شوقله  خدمت ايتمك ايچون دائما وظيفه نڭ اهمّيتنى ذهنلرده  تازه  طوتمق و سوه رك خدمت ايتمك كركير. *** افنديمز (ع ص م)، ”هپڭز چوبانسڭز و هپيڭز سوروڭزدن مسئولسڭز“ حديثيله  ده  ليدرلگڭ انسانلره  خدمت ايتمه  مقامي اولديغني افاده  ايتمشدر. سورونڭ اداره سنده  چوبان، أوڭه  كچه رك سورو ايچنده  كنديسني ديڭله ين و ليدر وصفه  صاحب اولان برينى پشندن چاغيرير. سورو ده  كنديلرندن ليدر برينڭ حركتلنمسيله  قولايلقله  حركته  كچر. اما سورونڭ عرقه سنه  كچه رك صوپه  قوللانارق، اجبار ايدرك سورويي حركته  كچيرمك، هم زور و زحمتلي هم ده  موفّقيتي آزدر. بونڭ ايچون ليدر بر خدمت ياپاجقسه  أوڭجه  كنديسي بر آديم آتاجق، بونڭله  برابر ‏ياننه  ده  سوز ديڭله ين- ممكنسه  ليدر وصفلي- برينى آلارق خدمتنه  باشلاياجقدر. آرقه سندن ديگرلري ده  زحمتسز بر شكلده  هم ده  كوڭللي اولارق قاتيليرلر، داهاسي صاحبلنيرلر. بو عمومي بر قاعده در. سوركلي ياپديغمز ايشلرده  ده  كچرليدر. مثلا بر يرده  اوتوران بر غروبي نمازه  قالديرمق ايستييورز. اون كره  سويله سه ك دوشوك بر احتمالدركه  قالقوب جماعت اولوشسون. اما اگر بر كز دعوت ايدوب صوڭره  سوزيمزي ديڭله ين برينى قالديرارق نمازه  باشلاسه ق هركس حركتلنير. عادتا فعلي بر مداخله وار كبي حركته  كچه رك نمازه  قالقارلر. بونڭله  برابر انسان فطرتًا خدمت ايدن و چاليشان ليدرينى سور. سورسه  سوزيني ديڭلر و اونڭ يولندن كيدر. سومك و سويلمك سوزڭ تأثير ايتمه سنده ، فعلياته  دونوشمه سنده  چوق أونمليدر. افنديمز (ع ص م) رسالت وظيفه سني انسانلره  تبليغ ايدركن، أوڭجه  كوزل اخلاقيله  انسانلرڭ قلبلريني قازانمشدر. بونڭ نتيجه سنده  ابو سفيانڭ افاده سيله ، نه  روم قيصرينڭ نه  ايران كسراسنڭ اولاشامدیغي بر حرمت و اطاعت كورمشدر. حضرت ابو بكرڭ (ر ض) اڭ أونملي صفاتلرندن بري اولان؛ جهاد زماننده  ميدانده  قوشديرمق، غنيمت طاغيتيليركن سسسزجه  غائب اولمقدر. عادت اللّٰه و سنّت سنيه يه رعايت ايدرك قوللق وظيفه مزي اخلاصله  و استقامتله  ياپمق، مسئولي بولونديغمز انسانلري خيره  و حقّه  كوزلجه  دعوت ايتمكدر. “Bir kavmin efendisi, o kavme hizmet edendir”[1] sırrınca efendi olmanın şartı hizmet etmektir. Vazife ve hizmet kelimeleri benzer manalarda kullanılmakla beraber, aralarında bazı nüanslar bulunur. Vazife, bir makam tarafından verilen mesuliyet ve memuriyeti; hizmet ise, bu vazifeyi ifa noktasında çekilen meşakkat ve zahmeti ifade eder. Mesela risalet bir vazife ise, ubudiyet ve tebliğ risalet vazifesinin hizmeti olur. Bundan dolayı hizmetin ehemmiyeti vazifenin kıymetine, vazifenin ehemmiyeti ise vazifeyi veren makamın büyüklüğüne bakar. Dolayısıyla büyük bir makamdan verilen kıymetli bir vazifenin hizmeti ehemmiyetlidir, ücreti büyüktür. Aynı hizmeti, belki daha fazla bir hizmeti, vazifesiz biri yapsa o ücreti kazanamaz. Vazife verilmesinde en önemli nokta vazife verilen kişinin istidat ve liyakatidir. İstidadı olmayan birine önemli bir vazife verildiğinde, büyüklenme içine girer. Büyüklenmek ise, insanlar arasındaki uyumu bozarak fesada sebep olur. Bunun için herkesi istidadı nisbetinde vazifelendirmek ve terfi’ ettirmek lazımdır. *** Vazifelendirmede diğer önemli vasıf ise liyakattir. Sadece vazifeye ve ondan gelecek makam ve menfaate talip olup hizmetten uzak durmak, yerinde bir efendilik ve liderlik değildir. Tam aksine hizmete talip olmak, ücret ve mükâfat istememek büyük bir kemaldir. Bu vasıflar itibariyle vazifeye layık olunmak vardır. Efendi sadece emir veren, kontrol eden, kenara çekilip işi takip eden değildir. Bilakis hizmeti yüklenen, sonra bu hizmeti hakkıyla yapmak ve genişletmek için kendine omuzdaş bularak o hizmeti paylaşandır. Efendi ve liderin ön çekmediği, başlatmadığı bir hizmetin yürüme ve inkişaf etme ihtimali çok azdır. Bu noktada vazife alan ve hizmeti yapan kişinin sahip olması gereken en önemli vasıflar ise, intisab (bağlılık) ve itaattir. Kişi itaat ve intisabının ölçüsünde vazifeye liyakat kazanır. Hizmetinin hakkını vererek, kolaylık ve lütuflara mazhar olabilir. Karşılaştığı zahmet ve meşakkatlere, vazife veren zata intisabından gelen manevi güçle dayanabilir. “Memuriyet ve intisabdan ileri gelen bir kuvvetle ve kolaylıkla, karınca, Firavunun sarayını başına yıkar, baş aşağı atar. Sinek, Nemrut’u gebertip cehenneme atar. Bir mikrop, en cebbar bir zalimi kabre sokar.”[2] *** Burada intisabın derecesi ise ihlas ve sadakat yani samimiyet ve doğrulukla alakalıdır. İhlas ve samimiyeti ne derece ziyade ise, muvaffakiyeti o derece ziyade olur. Vazife ve hizmetin kıymetini anlamada ve hakkını vermede diğer önemli nokta ise, vazife şuuru ve farkındalıktır. Çünkü her vazife sahibi, bir vakit sonra külfet ve meşakkatlerle yorularak ve gaflet basarak vazifenin ehemmiyetini unutmaya, Cenâb-ı Hakk’ın hizmet içine koyduğu lezzeti hissetmemeye başlar. Eksik, noksan ve sıkıntılı noktalarla meşgul olarak menfi bir nazarla vazifeden soğumaya doğru gidebilir. Bundan dolayı aşk ve şevkle hizmet etmek için daima vazifenin ehemmiyetini zihinlerde taze tutmak ve severek hizmet etmek gerekir. *** Efendimiz (asm), “Hepiniz çobansınız ve hepiniz sürünüzden mesulsünüz”[3] hadisiyle de liderliğin insanlara hizmet etme makamı olduğunu ifade etmiştir. Sürünün idaresinde çoban, öne geçerek sürü içinde kendisini dinleyen ve lider vasfa sahip olan birini peşinden çağırır. Sürü de kendilerinden lider birinin hareketlenmesiyle kolaylıkla harekete geçer. Ama sürünün arkasına geçerek sopa kullanarak, icbar ederek sürüyü harekete geçirmek, hem zor ve zahmetli hem de muvaffakiyeti azdır. Bunun için lider bir hizmet yapacaksa önce kendisi bir adım atacak, bununla beraber yanına da söz dinleyen -mümkünse lider vasıflı- birini alarak hizmetine başlayacaktır. Arkasından diğerleri de zahmetsiz bir şekilde hem de gönüllü olarak katılırlar, dahası sahiplenirler. Bu umumi bir kaidedir. Sürekli yaptığımız işlerde de geçerlidir. Mesela bir yerde oturan bir grubu namaza kaldırmak istiyoruz. On kere söylesek düşük bir ihtimaldir ki kalkıp cemaat oluşsun. Ama eğer bir kez davet edip sonra sözümüzü dinleyen birini kaldırarak namaza başlasak herkes hareketlenir. Adeta fiili bir müdahele var gibi harekete geçerek namaza kalkarlar. Bununla beraber insan fıtraten hizmet eden ve çalışan liderini sever. Severse sözünü dinler ve onun yolundan gider. Sevmek ve sevilmek sözün tesir etmesinde, fiiliyata dönüşmesinde çok önemlidir. Efendimiz (asm) risalet vazifesini insanlara tebliğ ederken, önce güzel ahlakıyla insanların kalplerini kazanmıştır. Bunun neticesinde Ebu Süfyan’ın ifadesiyle, ne Rum kayserinin ne İran kisrasının ulaşamadığı bir hürmet ve itaat görmüştür. Hz. Ebu Bekir’in (ra) en önemli sıfatlarından biri olan; cihat zamanında meydanda koşturmak, ganimet dağıtılırken sessizce kaybolmaktır. Adetullaha ve sünnet-i seniyyeye riayet ederek kulluk vazifemizi ihlasla ve istikametle yapmak, mesulü bulunduğumuz insanları hayra ve hakka güzelce davet etmektir. [1] Kenzü’l-Ummal, c. 6, Hn: 17517, 17518 [2] Mektubat 1 s. 105 [3] Sahih-i Buhari, Kitabu’l-Ahkâm, Bab 1

Muhammed BOSTAN 01 Ocak
Konu resmiBir Darbe Destekçisinin Af Talebi
Biliyor muydunuz?

Sultan Abdülaziz’in tahttan indirilmesi ve ardından intihar süsü verilerek şehid edilmesi, tarihimizdeki kara lekelerden birisidir. Sultan, kendi atadığı paşalarından ve askerlerinden kesinlikle böyle bir darbeyi beklemediği bir anda tarihin gördüğü en büyük ihanetlerden birine uğramıştır. Üstelik Dolmabahçe Sarayının etrafını saran askerlerin durumdan haberleri dahi yoktur. Onlar, Sultan Abdülaziz’e düzenlenebilecek bir suikast girişimine karşı tedbir aldıklarını zannediyorlardı. Hatta Dolmabahçe Sarayının önüne gelerek demirleyen Osmanlı donanması da aynı bahaneyle getirtilmişti. Sultan, annesi Pertevniyal Valide Sultan, eşleri ve çocukları, Dolmabahçe Sarayının önünde bekleyen kayıklara bindirilerek Topkapı Sarayına götürüldüler. Sultan, askerlerin darbeden haberleri olmadığını bilmiyordu. Hatta denir ki, Sultan Abdülaziz kayığa bindirilirken hemen yakınında demirli donanmanın askerlerine seslenerek kaçırıldığını söylese, darbe başarısızlığa uğrayabilirdi. Darbeden beş gün sonra 4 Haziran 1876 günü sabah Fer’iye Sarayındaki Sultan Abdülaziz’in odasına giren altı katil, Sultan’ı şehid etmişlerdir. Bu cinayetin emrini veren Hüseyin Avni Paşa, 15 Haziran 1876 günü Sultan Abdülaziz’in kayınbiraderi Binbaşı Çerkez Hasan Bey tarafından öldürüldü. Darbeci paşanın saltanatı sadece 16 gün devam edebilmişti. 1881 senesinde Sultan II. Abdülhamid, amcası Sultan Abdülaziz’in tahttan indirilerek şehid edilmesi hadisesine karışanları Yıldız Sarayında kurdurduğu mahkemede yargılatmıştır. Bu mahkeme sonucunda Sultan Abdülaziz’in şehid edilmesi hadisesine karıştığı tespit edilerek idamına karar verilenlerdin birisi de Sultan II. Abdülhamid’in kız kardeşi Cemile Sultan ile evli olan Rodosluzade Damat Mahmud Celaleddin Paşa’dır. Sultan, mahkemenin Mahmud Paşa hakkında çoğunluk oyu ile aldığı idam hükmünü, ömür boyu hapis cezasına çevirerek Taif’e sürülmesine karar vermiştir. Mahmud Paşa, Taif’teki sürgününün üçüncü yılında 7 Mayıs 1884’te gece yarısında boğduruldu ve Taif’te gömüldü. Mahmud Paşa’nın 1881 senesinde Yıldız Mahkemesinde hakkında verilen idam kararının ardından kayınbiraderi Sultan II. Abdülhamid’den af talep ettiği mektubu, bir darbe destekçisi hainin pişmanlık ifadeleri olarak kayıtlara geçmiştir. Söz konusu mektubu; “Ağlayarak köleleri Mahmud” diye bitiren Paşa, suçu bir önceki padişah Sultan V. Murad’ın üstüne atarak özetle; aynı günümüzdeki eş değerleri gibi emirleri yerine getirdim, suçum yoktur, demektedir:   بر ضربه  دستكجيسنڭ عفو طلبي سلطان عبدالعزيزڭ تختدن اينديريلمسي و آردندن انتحار سوسي ويريله رك شهيد ايديلمسي، تاريخمزده كي قره  لكه لردن بريسيدر. سلطان، كندي آتاديغي پاشالرندن و عسكرلرندن كسينلكله  بويله  بر ضربه يي بكله مديگي بر آنده  تاريخڭ كورديگي اڭ بيوك اهانتلردن برينه  اوغرامشدر. أوسته لك طولمه باغچه  سراينڭ اطرافنى صاران عسكرلرڭ طورومدن خبرلري دخي يوقدر. اونلر، سلطان عبدالعزيزه  دوزنلنه بيله جك بر سوء قصد كيريشيمنه  قارشي تدبير آلدقلريني ظنّ ايدييورلردي. حتّی طولمه باغچه  سراينڭ أوڭنه  كله رك دميرله ين عثمانلي طونانمسي ده  عين بهانه يله  كتيرتيلمشدي. سلطان، آننه سي پرتونيال والده  سلطان، اشلري و چوجقلري، طولمه باغچه  سراينڭ أوڭنده  بكله ين قاييقلره  بينديريله رك طوپ قاپي سراينه  كوتورولديلر. سلطان، عسكرلرڭ ضربه دن خبرلري اولماديغني بيلمييوردي. حتّی دينيركه ، سلطان عبدالعزيز قاييغه  بينديريليركن همن ياقيننده  دميرلي طونانمه نڭ عسكرلرينه  سسلنه رك قاچيريلديغني سويله سه ، ضربه  باشاريسزلغه  اوغرايابيليردي. ضربه دن بش كون صوڭره  ٤ حزيران ١٨٧٦ كوني صباح فرعيه  سراينده كي سلطان عبدالعزيزڭ اوطه سنه  كيرن آلتي قاتل، سلطاني شهيد ايتمشلردر. بو جنايتڭ امرينى ويرن حسين عوني پاشا، ١٥ حزيران ١٨٧٦ كوني سلطان عبدالعزيزڭ قاينبرادري بيڭباشي چركس حسن بك طرفندن ئولديرولدي. ضربه جي پاشانڭ سلطنتي ساده جه  ١٦ كون دوام ايده بيلمشدي. ١٨٨١ سنه سنده  سلطان ٢نجی عبدالحميد، عمجه سي سلطان عبدالعزيزڭ تختدن اينديريله رك شهيد ايديلمسي حادثه سنه  قاريشانلري ييلديز سراينده  قورديرديغي محكمه ده  يارغيلاتمشدر. بو محكمه  صوڭوجنده  سلطان عبدالعزيزڭ شهيد ايديلمسي حادثه سنه  قاريشديغي تثبيت ايديله رك اعدامنه  قرار ويريلنلردن بريسي ده  سلطان ٢نجی عبدالحميدڭ قيز قرداشي جميله  سلطان ايله  اولي اولان ردوسليزاده  داماد محمود جلال الدّين پاشادر. سلطان، محكمه نڭ محمود پاشا حقّنده  چوغونلق اويي ايله  آلديغي اعدام حكمني، عمر بويي حبس جزاسنه  چويره رك طائفه  سورولمه سنه  قرار ويرمشدر. محمود پاشا، طائفده كي سوركوننڭ أوچنجي ييلنده  ٧ مايس ١٨٨٤’ده  كيجه  ياريسنده  بوغديرولدي و طائفده  كومولدي. محمود پاشانڭ ١٨٨١ سنه سنده  ييلديز محكمه سنده  حقّنده  ويريلن اعدام قرارينڭ آردندن قاينبرادري سلطان ٢نجی عبدالحميددن عفو طلب ايتديگي مكتوبي، بر ضربه  دستكجيسي خائنڭ پشيمانلق افاده لري اولارق قيدلره  كچمشدر. سوز قونوسي مكتوبي؛ ”آغلايارق كوله لري محمود“ دييه  بيتيرن پاشا، صوچي بر أوڭجه كي پادشاه سلطان ٥نجی مرادڭ أوستنه  آتارق أوزتله ؛ عين كونمزده كي اش دگرلري كبي امرلري يرينه  كتيردم، صوچم يوقدر، ديمكده در: Belge no: Devlet Arşivleri Başkanlığı, Y.EE, 19/39-2 Tarih: 1881 (1) Hû (2) Veliyy-i ni’metim bî-minnetim benim istinâdım evvel ve âhir efendimizin merhamet ve şefkat-i şâhânelerindedir adâlet eliyle ihkâk-ı hak buyuruldu mahkemenin vermiş (3) olduğu karârın temyîzi hâkipâ-yı şâhâneleri ve zât-ı hümâyûnlarından başka mahkeme olamaz bugün kanun benim başımı kıymıyor efendimize olan (4) köleliğim muâf ediyor aman Pâdişâhım merhamet göster aman başın için olsun hemşîreniz Cemîle Sultan câriyenizin zerre kadar hâtırı için olsun (5) merhamet et ihsân eyle mürüvvet buyur kânunun efendimize bırakmış olduğu mesâğı ihsân et bu vak’a-i fecîanın vukû’u günü Murâd Efendi (6) makâmda idi her bir emr ve nehyi ve nehiy ve tehdîdi eder isterse olur kanunun ta’rîf etdiği sıfat hâiz idi muhâkemeden (7) önce bizlere gelen ithâmnâmede bizim âmir-i mücbir olduğumuz îrâd eden adliye me’mûrları olduğumu ma’lûm-ı şâhâneleridir Murâd Efendi emr etdi (8) Ben de bugün mahkemenin karârı ve hükmüyle mahkûm oldum aman Padişahım aman veliyy-i ni’metim beni çaresiz bırakma cezamı tahfif buyur Allah aşkına (9) Muhammed aşkına merhamet buyur hâlimi görenler arz edeceğinden bu arz-ı hâlin sertâpâ kusûrlu olduğunu çok olmadığını söyleyeceklerinden emînim (10) her hâlde ve kâffe-i ahvâlde emr u fermân Padişah-ı adâlet-küster efendimizindir (11) Ağlayarak köleleri Mahmûd

Arif Emre GÜNDÜZ 01 Ocak
Konu resmiTarihte Bu AY
Tarihte Bu Ay

١ اكيم / ١نجی محمودڭ تخته  چيقيشي (١٧٣٠) ١ اكيم / هوا حرب اوقولنڭ آچيليشي (١٩٥١) ٢ اكيم / استانبولڭ متّفق قوتلرنجه  بوشالتيلمسي (١٩٢٣) ٣ اكيم / ايكي آلمانيه نڭ برلشمسي (١٩٩٠) ٦ اكيم / شكري نائلي پاشا قوموته سنده كي ترك برلكلرينڭ استانبوله  كيرمسي. استانبولڭ قورتولوشي (١٩٢٣) ٦ اكيم / مصر دولت باشقاني انور ساداتڭ سوء قصد صوڭوجي ئولديرولمسي (١٩٨١) ٧ اكيم / اینه بختي دڭز صاواشي (١٥٧١) ٨ اكيم / بالقان صاواشنڭ باشلامسي (١٩١٢) ١١ اكيم / ملّي سلامت پارتيسي قورولدي (١٩٧٢) ١١ اكيم / مودانيه  متاركه سنڭ امضالانمسي (١٩٢٢) ١٣ اكيم / آنقره نڭ باش كنت اولمه سنه  ايليشكين أوڭركه نڭ بيوك ملّت مجلسنجه  قبول ايديلمسي (١٩٢٣) ١٧-١٩ اكيم / قوصوه  صاواشي (١٤٤٨) ١٧ اكيم / تركيه نڭ ناطويه  قاتيلمسيله  ايلكيلي پروطوقول، لوندره ده  امضالاندي (١٩٥١) ١٧ اكيم / ايلك ترك توغاينڭ قوره يه  چيقيشي (١٩٥٠) ١٩ اكيم / آنقره  طب فاكولته سنڭ آچيليشي (١٩٤٥) ١٩ اكيم / ٢نجی مرادڭ قوصوه  ظفري (١٤٤٨) ٢٢ اكيم / ١نجی خاچووه  صاواشي (١٥٩٦) ٢٣ اكيم / آلمانيه نڭ ناطويه  كيريشيله  ايلكيلي پاريس آندلاشمسي (١٩٥٤) ٢٤ اكيم / برلشمش ملّتلر أوركوتنڭ قورولوشي (١٩٤٥) ٢٥ اكيم / چين خلق جمهوريتنڭ برلشمش ملّتلره  آلينيشي (١٩٧١) ٢٦ اكيم / بالقان ميثاقنڭ قبولي (١٩٣٢) ٢٩ اكيم / جمهوريتڭ اعلاني (١٩٢٣) ٣٠ اكيم / سلطان ٣نجی عثمانڭ ئولومي و ٢نجی مصطفينڭ تخته  چيقمسي (١٧٥٧) ٣٠ اكيم / موندروس آندلاشمسي (١٩١٨) 1 Ekim / I. Mahmut’un tahta çıkışı (1730). 1 Ekim / Hava Harp Okulu’nun açılışı (1951). 2 Ekim / İstanbul’un Müttefik Kuvvetlerince boşaltılması (1923). 3 Ekim / İki Almanya’nın birleşmesi (1990). 6 Ekim / Şükrü Naili Paşa komutasındaki Türk birliklerinin İstanbul’a girmesi. İstanbul’un kurtuluşu (1923). 6 Ekim / Mısır Devlet Başkanı Enver Sedat’ın bir suikast sonucu öldürülmesi (1981). 7 Ekim / İnebahtı Deniz Savaşı (1571). 8 Ekim / Balkan Savaşı’nın başlaması (1912). 11 Ekim / Milli Selamet Partisi kuruldu (1972). 11 Ekim / Mudanya Mütarekesi’nin imzalanması (1922). 13 Ekim / Ankara’nın başkent olmasına ilişkin önergenin Büyük Millet Meclisi’nce kabul edilmesi (1923). 17-19 Ekim / Kosova Savaşı (1448). 17 Ekim / Türkiye’nin NATO’ya katılmasıyla ilgili protokol, Londra’da imzalandı (1951). 17 Ekim / İlk Türk Tugayı’nın Kore’ye çıkışı (1950). 19 Ekim / Ankara Tıp Fakültesi’nin açılışı (1945). 19 Ekim / II. Murat’ın Kosova Zaferi (1448). 22 Ekim / 1. Haçova Savaşı (1596). 23 Ekim / Almanya’nın NATO’ya girişiyle ilgili Paris Antlaşması (1954). 24 Ekim / Birleşmiş Milletler Örgütünün kuruluşu (1945). 25 Ekim / Çin Halk Cumhuriyeti’nin Birleşmiş Milletlere alınışı (1971). 26 Ekim / Balkan Misakının kabulü (1932). 29 Ekim / Cumhuriyet’in ilanı (1923). 30 Ekim / Sultan III. Osman’ın ölümü ve III. Mustafa’nın tahta çıkması (1757). 30 Ekim / Mondros Antlaşması (1918).

Osmanlıca DERGİ 01 Ocak
Konu resmiMüslümanları İttihâda Da’vet
Okuma Metinleri

Vadiden Bir Sayha Vahdet-i İslâmiyye fikrinin en harâretli mürevviclerinden olan el-Belâğ cerîde-i İslâmiyyesi bâlâdaki unvan ile yazmış olduğu başmakalesinde Müslümanların uyuşmuş olan kanlarını harekete getirmek için pek müessir kelâmlar sarf ediyor; diyor ki: “Artık Müslümanları vifâk ve ittihâda, yekdiğerleriyle kaynaşmaya da’vet eden feryâdlar, âlâm ve meşakkatin tedavisi için sütun dolusu yazılan yazılar ne oldu? O feryâdlar aks-i sadâdan başka bir şey yaptı mı? O yazılar Müslümanların derdine çâre-sâz olabildi mi? Müslümanlar, günden güne üzerlerine çöken kâbûs-ı belâyı idrâk ederek bu mesâib ve mehâlikten kendilerini muhafaza edebiliyorlar mı?... Ellerinden bu kadar memleketleri çıkmış, istiklâlleri izâle olunmuş, ecdâdlarının feth etmiş olduğu yerleri mahv u harâb edilmiş; camileri, kabirleri delik deşik edilmiş, cemiyetleri parça parça edilerek kelimeleri tefrikaya uğramış iken Müslümanlar azimlerine dağları bile hâil tutmayacak, lekedâr edilen âr ve namuslarını kan ile yıkayacak bir surette mütenebbih oldular mı? Müslümanların mütenebbih olduklarını, ba’de-mâ hayır ve sadetleri için müttefikan çalışacaklarını gösteren bir emare var mı? Müslümanlara ne oluyor ki: Felâket bu kadar tekarrub etmişken yine mütenebbih olmuyorlar?.. Bunlar düşmandan rahmet, yahud semadan sayhaya mı intizar ediyorlar?.. Müslümanlar serîr-i gaflette pûyân oldukları hâlde ulüvv ü râhat, izz ü şeref mi ümîd ediyorlar?.. Müslümanların saçlarını ağartan, bunca havâdis-i eyyâmdan, meserretlerini hüzün ve mâteme tebdîl eden bu kadar âlâm ve musîbetten, bârân-ı belâ gibi başlarından eksik olmayan bu kadar felâketten sonra hâlâ ibret-bîn olmayacaklar mı?.. Ey Müslümanlık Âlemi! Siz uzun müddet durgunluk ve atalet içinde pûyân olurken düşmanlarınız sizi ne sûretle mahv edeceklerini düşünüyorlar, sizin hilminizi zaafa, sabrınızı havfa haml ederek üzerinize hücûm ediyorlardı; siz bunları anladınız mı? Yoksa kalblerinizin körlüğü buna mâni’ mi oluyor? Siz kendi memleketlerinizde dininizi muhafaza edemiyorsunuz, muhalifleriniz ise kendi memleketinizde üzerinize imtinân ediyorlar, siz kendi fâidenizi bırakmışsınız da onların fâidesine çalışıyorsunuz!! Acaba bundan büyük daha ne gibi zül tasavvur olunur? Bu kadar sabırdan ise kabre girmek daha kolay değil mi?.. Ey maâşir-i Müslimîn! Sizi bu sûretle intibâha davetten maksadımız sizi heyecâna getirmek, metbûunuz olan hükûmât-ı ecnebiyyeye isyân ettirmek, onların tâbiiyetini silkip attırmaya teşvik etmek değildir; biz ancak sizi ittifâk ve ittihâda davet; dini, şeref ve haysiyeti, memleketi muhafazaya teşvik etmektir. Evet, biz sizi ittifâk ve ittihâda, izzet-i nefsinizi muhafazaya, istiklâlinizi turuk-ı meşrûa ile –olmadığı takdîrde turuk-ı meşrûanın gayri turuk-ı mevzûa ile– hıfz etmek peşinde var kuvvetiniz ile sa’y etmeye davet ediyoruz. İşte size söylemek istediğimiz şey budur. Kulaklarınıza bugün rûzgâr ile gidecek olan bu kelâm, yarın demir çiviler ile gidecektir. “ (والسالم على من اهتدى وهدى، وخشى عواقب الردى)

Osmanlıca DERGİ 01 Ocak
Konu resmiTaburcu Olmak
Deyimlerimiz ve Hikayeleri

طابورجي اولمق بزم مملكتمزده  حكيملر خسته لريني اييلشديردكدن صوڭره  ’طابورجي‘ ايدرلر؟ طابورجي آليشاكلديگمز بر كلمه  اولسه  ده  بو كلمه نڭ حزنلي بر حكایه سی واردر. شويله كه  ١نجی دنيا و چاناق قلعه  صواشلري صيره سنده  ئولكه نڭ طب اگيتيمي ويرن تك قورومي واردر. اسمي ده  مكتب طبّيۀ عدليۀ شاهانه در. صواش زماني و ألي سلاح طوتان هركسه  احتياج دويولان زمانلردن كچيلمكده در. حال بويله  اولنجه  بو مكتب ده  خواجه لرينى و أوگرنجيلريني مجبورًا جبهه يه  يوللار. اگيتيمه  آرا ويرمك زورنده  قالينير. بناسي ايسه  تمامًا خسته خانه يه  دونوشديرولور. ئولكه ده  هركس عسكردر، ألي سلاح طوتان توم ارككلر صاواشده در. كرچك معناده  تك خسته خانه  واردر، توم حكيملر ايسه  مملكتڭ فرقلي جبهه لرنده  صوبايدر، عسكردر. بالوسيله  ياره لانوب خسته خانه يه  كلن عسكرلر اييلشديريلير، طبيب قوموتان صيره يله  خسته لريني طولاشير. خسته خانه ده ، قيشله ده ، رويرده ، جبهه ده ، چاديرده ، صواشده  قيامت قوپمقده در. طبيب صوباي اييلشنلري، احتياجه  بناءً تكرار سلاح طوتابيله جكلري صواشه ، يعني طابورلرينه  يوللار، قيصه جه سي طابورجي ايدر. يعني اييلشنلر اوه  كيتمز، طابورلرينه  كيدر.  باشقه  هيچ بر ملّتڭ، ئولكه نڭ خسته خانه سنده ، خسته لر اييلشدكلرنده  طابورينه  يوللانماز، طابورجي ايديلمز. بعض دگرلري، حياتڭ ايچنه  بويله سنه  ير ايتمش باشقه  بر ملّت داها يوقدر. اللّٰه ملّتمزه  و دولتمزه  زوال ويرمه سين. Bizim memleketimizde hekimler hastalarını iyileştirdikten sonra ‘taburcu’ ederler? Taburcu alışageldiğimiz bir kelime olsa da bu kelimenin hüzünlü bir hikayesi vardır. Şöyle ki 1. Dünya ve Çanakkale Savaşları sırasında ülkenin tıp eğitimi veren tek kurumu vardır. İsmi de Mekteb-i Tıbbiye-i Adliye-i Şahanedir. Savaş zamanı ve eli silah tutan herkese ihtiyaç duyulan zamanlardan geçilmektedir. Hal böyle olunca bu mekteb de hocalarını ve öğrencilerini mecburen cepheye yollar. Eğitime ara vermek zorunda kalınır. Binası ise tamamen hastaneye dönüştürülür. Ülkede herkes askerdir, eli silah tutan tüm erkekler savaştadır. Gerçek manada tek hastane vardır, tüm hekimler ise memleketin farklı cephelerinde subaydır, askerdir. Bilvesile yaralanıp hastaneye gelen askerler iyileştirilir, tabip komutan sırayla hastalarını dolaşır. Hastanede, kışlada, revirde, cephede, çadırda, savaşta kıyamet kopmaktadır. Tabip subay iyileşenleri, ihtiyaca binaen tekrar silah tutabilecekleri savaşa, yani taburlarına yollar, kısacası taburcu eder. Yani iyileşenler eve gitmez, taburlarına gider.  Başka hiçbir milletin, ülkenin hastanesinde, hastalar iyileştiklerinde taburuna yollanmaz, taburcu edilmez. Bazı değerleri, hayatın içine böylesine yer etmiş başka bir millet daha yoktur. Allah milletimize ve devletimize zeval vermesin.

Osmanlıca DERGİ 01 Ocak
Konu resmiKanaat Ve Üretim
Baş Muharrir

قناعت و أورتيم هر ايشڭ باشنده  اخلاص، صميميت، ايمان و اراده  أونملي اولمقده در. بر آووچ اينانمش انسانڭ اللّٰهڭ اذنيله  ياپاماياجغي شي يوقدر. زمان ايلرله دكجه  و ايشلر بويودكجه  مادي آڭلامده  ده  قالقينمق بيوك أونم عرض ايده جكدر. قوانين عادت اللّٰه بو شكلده  جاريدر. عثمانلي دولت عليسي درت يوز چاديرلق اينانمش انسانڭ اخوّت، محبّت، ايمان و اتّحاده بناءً جناب حقّڭ احسان ايتديگي بر دولتدر. چاديرده  ياشايان انسانلرڭ اعلاي كلمة اللّٰه مقصديله  آلدقلري يولده  عنايت الهي ايله  كوكلشن و يرلشن بر مدنيتي اورته يه  قويمه لريدر. نه  واركه  دنيا امتحان دنياسي. ضعيفلغنى بيله رك قدرت الهيه یه  استناد ايدن ترقّي ايدركن، ضعفيت كوستروب آلدانان ده  نفسنه  اعتماد ايدرك تدنّي ايده جكدر. اللّٰه بو حالدن جمله مزي محافظه  بويورسون. بزه  دوشن، تراكم ايدن تاريخي تجربه  ايله  برلكده  ترقّي يه  مدار اولان مادي معنوي يوڭلري فرق ايدرك حركت ايده بيلمكدر. ضعفلردن ده  اولابيلديگنجه  اوزاق قالمقدر. مملكتمزڭ هر آلانده  نه  قدر ستراتژيك بر قونومده  اولديغني بزدن چوق دشمانلريمز بيلمكده درلر. تاريخ بوينجه  بو قونوده  صيقينتي ويرمكدن ده  اوزاق طورمامشلردر. ياقين زمانده  ياشاديغمز ١٥ تموز ده  بونلردن بريسيدر. شيمديلرده  ده  اقونوميك اولارق صيقينتي ويرمه يه  چاليشمقده درلر. بوڭا باغلي آلينابيله جك تدبيرلر محقّق وار و بونلري مخاطبلري ياپمقده درلر. فقط تمل آڭلاميله  باقيلديغنده  هر فرد كندي شخصنده  متيقّظ اولمق و كندي تدبيرينى بتوني دوشونه رك آلمق مجبوريتنده در. بونلرڭ باشنده  غائب اولان دگرلريمزدن و اولمازلريمزدن بري اولان اقتصادي أوگرنمك و ياشامقدر. باتي فلسفه سنڭ بزه  طاياتدقلرندن قورتولوب اللّٰهڭ رزقمزڭ كفيلي اولديغنه  ايمان ايتمكدر. ديگري ايسه ، توكتيجي اولمقدن قورتولوب أورتن اولمه يه  چاليشمقدر. اللّٰه رزقمزه  كفيلدر البته ، فقط بز ده  أوزريمزه  دوشني ياپمقله  مكلّفز. بو آي بلكه لر قسمنده  عثمانلي صوڭ دونمده كي پاره  قريزلري ايله  ايلكيلي بر بلكه يي پايلاشدق. هم عثمانليجه مزي ايلرلتمه يه  هم ده  او كونكي طورومدن خبردار اولمه يه  وسيله  اولور. بو آراده  اسكي دركي يازيلريني اوريژينالندن پايلاشييورز. بعض سيليك و اكسيك اولان يرلر ده  اولابيلييور. فقط بو طرز پايلاشمڭ فائده لي اولديغنه قانعز. ان شاء اللّٰه استفاده يه  مدار اولور. ديگر قسملر ده  دوام ايدييور. عثمانليجه  أوگرنمه  قونوسنده  عزملي اولانلرڭ دركي حقّنده  فكر و دگرلنديرمه لري ده  بزي ممنون ايدييور. اميد ايدرم داها فائده لي و كوزل چاليشمه لر ياپمه يه  موفّق اولورز. Her işin başında ihlas, samimiyet, iman ve irade önemli olmaktadır. Bir avuç inanmış insanın Allah’ın izniyle yapamayacağı şey yoktur. Zaman ilerledikçe ve işler büyüdükçe maddi anlamda da kalkınmak büyük önem arz edecektir. Kavanin-i adetullah bu şekilde caridir. Osmanlı Devlet-i Alisi dört yüz çadırlık inanmış insanın uhuvvet, muhabbet, iman ve ittihad binaen Cenab-ı Hakkın ihsan ettiği bir devlettir. Çadırda yaşayan insanların i’la-yı kelimetullah maksadıyla aldıkları yolda inayet-i İlahi ile kökleşen ve yerleşen bir medeniyeti ortaya koymalarıdır. Ne var ki dünya imtihan dünyası. Zayıflığını bilerek kudret-i İlahiye istinad eden terakki ederken, zafiyet gösterip aldanan da nefsine itimat ederek tedenni edecektir. Allah bu halden cümlemizi muhafaza buyursun. Bize düşen, teraküm eden tarihi tecrübe ile birlikte terakkiye medar olan maddi manevi yönleri fark ederek hareket edebilmektir. Zaaflardan da olabildiğince uzak kalmaktır. Memleketimizin her alanda ne kadar stratejik bir konumda olduğunu bizden çok düşmanlarımız bilmektedirler. Tarih boyunca bu konuda sıkıntı vermekten de uzak durmamışlardır. Yakın zamanda yaşadığımız 15 Temmuz da bunlardan birisidir. Şimdilerde de ekonomik olarak sıkıntı vermeye çalışmaktadırlar. Buna bağlı alınabilecek tedbirler muhakkak var ve bunları muhatapları yapmaktadırlar. Fakat temel anlamıyla bakıldığında her ferd kendi şahsında müteyakkız olmak ve kendi tedbirini bütünü düşünerek almak mecburiyetindedir. Bunların başında kaybolan değerlerimizden ve olmazlarımızdan biri olan iktisadı öğrenmek ve yaşamaktır. Batı felsefesinin bize dayattıklarından kurtulup Allah’ın rızkımızın kefili olduğuna iman etmektir. Diğeri ise, tüketici olmaktan kurtulup üreten olmaya çalışmaktır. Allah rızkımıza kefildir elbette, fakat biz de üzerimize düşeni yapmakla mükellefiz. Bu ay belgeler kısmında Osmanlı son dönemdeki para krizleri ile ilgili bir belgeyi paylaştık. Hem Osmanlıcamızı ilerletmeye hem de o günkü durumdan haberdar olmaya vesile olur. Bu arada eski dergi yazılarını orijinalinden paylaşıyoruz. Bazı silik ve eksik olan yerler de olabiliyor. Fakat bu tarz paylaşımın faydalı olduğuna kaniiz. İnşallah istifadeye medar olur. Diğer kısımlar da devam ediyor. Osmanlıca öğrenme konusunda azimli olanların dergi hakkında fikir ve değerlendirmeleri de bizi memnun ediyor. Ümit ederim daha faydalı ve güzel çalışmalar yapmaya muvaffak oluruz.

Metin UÇAR 01 Ocak
Konu resmiYolunu Değiştirmeden
Poster

Osmanlıca DERGİ 01 Ocak
Konu resmiİslâm Diyarında Ecnebî İfsâdâtı
Okuma Metinleri

Şuûn Sebîlürreşâd سوف ترى اذا انجلى الغبار أ فرس تحتك ام حمار؟ Tercümesi: Hele şu ortadaki toz duman bir kere sıyrılsın, altındaki at mıdır, yoksa eşek mi o zaman anlarsın Suriye: İslâm Diyarında Ecnebî İfsâdâtı Ecnebiler yalnız Müslümanların toprağını, servetini, tarihini gasb etmiyorlar. Belki Müslümanların akaidini, dinini, ahlâk ve âdâtını dahi mahv etmeye çalışıyorlar. İslâmların hayat-ı milliyyeden bigâne, safvet-i dîniyyeden ârî bir kitle-i meyyite olmaları, İslâm diyarında ticâret ve neşr-i maârifden ziyâde tervîc-i [silik bir kelime] çalışan ecnebîlerin yegâne arzusudur. Avrupalılara Müslümanları terakkiden, te’âlîden, kendi müşahhasât-ı dîniyyelerinden uzak düşürmek, hâsılı şu’ûr-ı hayâtiyyelerini ibtâl etmek için yalnız top tüfenk isti’mâl etmiyorlar. Topun kârgîr olmadığı yerlerde mazarrât-ı ahlâkıyyesi topun tahrîbât-ı maddiyyesinden daha ziyade Müslümanları mahva sevk eden dînî cem’iyetler, desîsekâr dâ’îler vâsıtasıyla makāsıd-ı seyyielerinin tervîcine çalışıyorlar. Bugün Fransızların Beyrut’ta ve Suriye’nin birçok nikātında neşr-i maârif nikāb-ı[silik!] riyâkârânesi altında İslâmları iğfâle çalışan ve onların İslâmlık düşüncelerini, Müslümanlık hislerini envâ’-ı desîseler ile hatalara, şübhelere ilkā eden dînî cem’iyyetleri ve misyonerleri vardır. Fransızların bu dinî cem’iyyetlerin, bu mutaassıp misyonerlerin zîr-i idaresinde Beyrut’ta, Şam’da, Suriye’nin diğer nikātında Fransız dinini, Fransız mübâlâtsızlığını, Fransız dilini, Fransız hissini, Fransız nüfuzunu Müslüman evlâdının tâ küçüklüğünden zihnine tenkīh edecek, mektepten ziyade fesâd ve mübâlâtsızlık ocağı tesmiyesine şâyân birçok müesseseleri vardır. Bu mektepler, bu cem’iyetler ve bunların İslâm diyarında ettiği tahrîbât-ı ahlâkıyye yalnız hükûmetimizi değil, ulemamızı, dinî pîşvâlarımızı düşündürecek bir derecededir. Suriye matbûâtında bu Hıristiyanlık dâ’îlerinin ifsâdâtı mu’tâd bir hâdise-i dâhiliyye gibi ekseriyâ tesadüf edilen havâdisdendir. Efsûs ki bugüne kadar ulemamızın fikrini en az işgal eden bir hâdise varsa o da budur. Yine Suriye gazetelerinde okunduğuna göre Beyrut’ta papazlardan, misyonerlerden Fransız mektepleri müessislerinden, muallimlerinden müteşekkil bir cem’iyet teşekkül etmiş. Bu cem’iyet Fransız lisanını, ahlâkını, maarifini Suriye’de neşr edecekmiş, maarif neşrinden ziyade mefâsid neşrine, dil tervîcinden ziyade din tervîcine çalışan bu gibi dînî cemiyetlerin, husûsiyle Fransızların fevc fevc i’zâm ettikleri misyonerlerin ifsâdâtı Suriye’de günden güne artıyor. Suriye matbûâtıyla beraber biz de hükûmetin nazar-ı dikkatini celb eder ve bu gibi ihtilâlât ve ifsâdâta bir nihâyet verilmesini istirhâm ederiz

Osmanlıca DERGİ 01 Ocak
Konu resmiOsmanlıca Yazabiliyorum
Osmanlıca Yazabiliyorum

Sonbahar Fâni ömür biter, bir uzun sonbahar olur.Yaprak, çiçek ve kuş dağılır, tarumar olur.Mevsim boyunca kendini hissettirir veda;Artık bu dağdağayla uğuldar deniz ve dağ.Yazdan kalan ne varsa olurken haşır neşir;Günler hazinleşir, geceler uhrevileşir;Teşrinlerin bu hüznü geçer ta iliklere.Anlar ki yolcu, yol görünür serviliklere.Dünyanın ufku, gözlere gittikçe târ olur, Her gün sürüklenip yaşamak ruha bâr olur.İnsan duyar yerin dile gelmiş sükûtunu;Bir başka musikiye geçiş farz eder bunu;Teslim olunca vadesi gelmiş zevaline,Benzer cihana gelmeden evvelki hâline.Yaprak nasıl düşerse akıp kaybolan suya,Ruh öyle yollanır uyanılmaz bir uykuya,Duymaz bu anda taş gibi kalbinde bir sızı:Fark etmez anne toprak ölüm maceramızı. Yahya Kemâl Beyatlı                 Ç Ö Z Ü M        صوڭ بهار فاني عمر بيتر، بر اوزون صوڭ بهار اولور.ياپراق، چيچك و قوش طاغيلير، تار مار اولورموسم بوينجه  كنديني حس ايتديرير وداع؛آرتيق بو دغدغه يله  اوغولدار دڭز و طاغ.يازدن قالان نه  وارسه  اولوركن حشر نشر؛كونلر حزينلشير، كيجه لر اخرويلشير؛تشرينلرڭ بو حزني كچر تا ايليكلره .آڭلاركه  يولجي، يول كورونور سرويلكلره .دنيانڭ افقي، كوزلره  كيتدكجه  تار اولور، هر كون سوروكلنوب ياشامق روحه  بار اولور.انسان دويار يرڭ ديله  كلمش سكوتني؛بر باشقه  موسيقي يه  كچيش فرض ايدر بوني؛تسليم اولنجه  وعده سي كلمش زوالنه ،بڭزر جهانه  كلمدن أوّلكي حالنه .ياپراق ناصل دوشرسه  آقوب غائب اولان صويه ،روح أويله  يوللانير اويانيلماز بر اويقويه ،دويماز بو آنده  طاش كبي قلبنده  بر صيزي:فرق ايتمز آننه  طوپراق ئولوم ماجرامزي.

Osmanlıca DERGİ 01 Ocak
Konu resmiOsmanlıdan Yemek Tarifleri
Osmanlıdan Yemek Tarifleri

Soğan Böreği Miktar-ı kifaye(Yeteri kadar) soğanı hurde( Küçük) doğrayıp badehu cüz’î tuz ile suda bir iki taşa kaynatıp süzdükten sonra iki üç kaşık yağ ile tavada tekrar suyu gidince pişirdikten sonra indirip dört beş yumurtayı çalkayıp iyice onu dahi alıştırıp ve cüz’î dahi pişirip fevk ve tahtına pak açılmış ince yufkalardan konulup cüz’î yağ dahi üzerine koyup fırında yahut sacda kor üstünde tabh oluna (Pişirile). Kurabiye Bundan A’lâ Olmaz Nısf (Yarım) vukıyye (640 gram) rugan-ı sade (Sade yağ) ve üç yüz dirhemden (962 gram) eksik dakîk-i hâs (İnce un) bir tencerede gaziler helvası miyânesi (Unla yağ karışımının pişmiş hali) gibi pişirip indireler. Gereği gibi soğuya. Ondan sonra mezbûr miyâneyi bir kebir kaşık ile çalkaya ki, beyaz köpük ola. Badehu bir vukıyye şekeri sahk edip ve içine iki tane cevz-i bevvâyı dahi sahk edip karıştıralar ve mezbûr ağarmış ve köpük gibi olmuş miyânenin içine şekeri.

Osmanlıca DERGİ 01 Ocak
Konu resmiBulmaca
Bulmaca

Aşağıdaki manaların Latin harfli kelime karşılıklarını sırasıyla aşağıdaki boşluklara yazınız. Daire içine alınan işaretli harflerden sırasıyla yerleştirmek suretiyle ortaya çıkan cümlenin Osmanlıcasını 25 Ekim’e kadar mektup@osmanlicadergi.com posta adresine gönderiniz. Doğru cevabı gönderenler arasında yapılacak kur’a ile ilk beş takipçimize “Osmanlıca Lügat Kartları (1001 Lügat)” hediye edilecektir.                    Ç Ö Z Ü M      

Osmanlıca DERGİ 01 Ocak
Konu resmiHüsn-i Hat Çalışmaları
Hüsn-i Hat Çalışmaları

Bu sayımızda öğrendiğimiz harflerden “ن ” (Nun)’un diğer harflerle birlikte nasıl yazılacağını göreceğiz. Harfleri yazarken, daha  önce öğrendiğimiz başlama ve bitiş şekillerini unutmayalım.

Mesut HIZARCI 01 Ocak
Konu resmiKitabe Okumaları
Kitâbe Okumaları

Emin Paşa Camii Kitabesi / Prizren, Kosova Sahibü’l-hayrât ve’l-hasenât PrezrinîTahir Paşazâde Muhammed Emin PaşaYesserallahu Teâlâ külle ma fi’d-dâreyn mâ yeşâ(Allah dilediği gibi iki dunyadaki herseyi kolaylaştırsın)Fî sene seb’a ve erbaîn ve mieteyn ve elf(Bin ikiyüz kırk yedi senesinde)Sene 1247 صاحب الخيرات والحسنات پرازرینيطاهر پاشازاده  محمّد امين پاشايسراللّه تعالي كل  ما في الدارين ما يشاءفي سنه  سبع  و اربعين و مائتين و الف سنة١٢٤٧ Kelimeler: Sahibü’l-hayrât ve’l-hasenât: Hayır ve hasenat sahibiPrezrinî: PrizrenliPaşazâde: Paşa oğlu Üsküp Yiğit Paşa Camii Avlusunda Çeşme Kitabesi وَجَعَلْنَا مِنَ الْمَاء كُلَّ شَيْءٍ حَيٍّ بِسْمِ اللّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ Çeşme-i âb-ı hayat oldu revân gel su içŞükür edüb kıl duâ Paşa Yiğit BeğeYapusu sıhhatnümâ âdeme ömr-i şifâÂb içün oldu binâ bu çeşme-i cedîdŞakir Tara ve ihvân ve etfâl ve esbâtTarafından ecdâdının hayrı içün 1436 چشمۀ آب حيات اولدي روان كل صو ايچشكر ايدوب قيل دعا پاشا ييگيت بكه ياپوسي صحّت نما آدمه  عمر شفاآب ايچون اولدي بنا بو چشمۀ جديدشاكر طرا و اخوان و اطفال و اسباططرفندن اجدادينڭ خيري ايچوون ١٤٣٦ Kelimeler: Âb-ı hayat: Hayat suyuRevân: Akıp gidenSıhhatnümâ: SıhhatliCedîd: Yeniİhvân: KardeşlerEtfâl: ÇocuklarEsbât: TorunlarEcdâd: Dedeler, atalar

Osmanlıca DERGİ 01 Ocak