تاريخ يازيجيلغي نه قدر اونملي ايسه ، اوقويابيلمك ده او قدر اونمليدريازمق هر دونمده أونملي اولمشدر. چونكه يازي قاليجيدر و آرقه دن كلنلر ايچون مراجعت ايديله جك أونملي قايناقلردر. عثمانليده منقبه و دستان ايله باشلايان آقتاريم ٢نجی مراد دورندن اعتبارًا أته كميگه بورونمش و اويله جه دوام ايتمشدر.يخشي فكیهڭ مناقب آل عثماني ايلك عثمانلي تاريخي صاييلير. كرمیانلي احمدي طرفندن قلمه آلينان اسكندارنامه صوڭنه اكلنن داستان تواريخ ملوك آل عثمان ايسه كونمزه اولاشان ايلك يازيلي قايناقدر.يازيلي حاله كلن تقويملردن - أوزللكله استانبولڭ فتحندن صوڭره خيز قازانان آنونيملره قدر يازيلي هر شي، كري يه دونوب باقیلديغنده مراجعت ايديله جك قايناقلر اولمشدر. بوكون ناصلكه ويري اڭ بويوك كوچ اولارق قبول ايديلييورسه ، او زمانه دائر هر بيلكي ده قيمتلي اولمشدر، اولاجقدر ده . زيرا هيچ كيمسه و طوپلوم كوكدن زنبيلله اينمدي، بوكونڭ انسانلري و ملّتلرينڭ كري يه باغلانان قوپماز ارتباطلري واردر. و ياريني انشا ايتمك، كچمشڭ بيلكيسي و ويريسي أوزرندن أونم قزانمقده در.كاتب چلبينڭ فذلكه سي اولماسه يدي ١٥٩١-١٦٣٩ تاريخلري آراسنده كي بيلكيلره تاريخجيلر ناصل اولاشاجقدي؟ منقبه لره آلينان بيلكيلر اولماسه يدي اولان بيتن حقّنده ناصل فكر ايدینه بيله جكدك؟هپسندن أوته تاريخ يازيجيلريمز و يازدقلري اولماسه يدي، شانلي بر تاريخدن و اوندن قوت بولاجق صاغلام بر كله جكدن ناصل بحث ايده جكدك؟بوراده أونملي بر خصوص داها وار، او ده تراكم ايدن تاريخي ويری يه هر بريمزڭ بالذّات مخاطب اولابيلمه سيدر. ذاتًا چوريلييور، نه دن زحمته كيره لم ديمك ايشڭ قولايجيلغي اولمقله برلكده ، عائديتڭ اولوشمسي أوڭنده كي اڭ بويوك انكل اولاجقدر.دنياده حاكميت پشنده اولوب ده انسانلري كندي قدیم ديللريني اوقويامايان هيچ بر ملّت يوقدر؛ ميوه ويروب ده طوپراغنه طوتونمايان هيچ بر آغاچ اولماديغي كبي…تاريخ يازيجيلغي نه قدر أونملي ايسه ، اوقويابيلمك ده او قدر أونمليدر. Yazmak her dönemde önemli olmuştur. Çünkü yazı kalıcıdır ve arkadan gelenler için müracaat edilecek önemli kaynaklardır. Osmanlı’da menkıbe ve destan ile başlayan aktarım 2. Murad devrinden itibaren ete kemiğe bürünmüş ve öylece devam etmiştir.Yahşi Fakih’in Menakıb-ı Âl-i Osman’ı ilk Osmanlı tarihi sayılır. Germiyanlı Ahmedi tarafından kaleme alınan İskendarneme sonuna eklenen Dasitan-i Tevarih-i Müluk-i Al-i Osman ise günümüze ulaşan ilk yazılı kaynaktır.Yazılı hale gelen takvimlerden -özellikle İstanbul’un fethinden sonra hız kazanan- anonimlere kadar yazılı her şey, geriye dönüp bakıldığında müracaat edilecek kaynaklar olmuştur. Bugün nasıl ki veri en büyük güç olarak kabul ediliyorsa, o zamana dair her bilgi de kıymetli olmuştur, olacaktır da. Zira hiç kimse ve toplum gökten zenbille inmedi, bugünün insanları ve milletlerinin geriye bağlanan kopmaz irtibatları vardır. Ve yarını inşa etmek, geçmişin bilgisi ve verisi üzerinden önem kazanmaktadır.Katip Çelebi’nin Fezleke’si olmasaydı 1591-1639 tarihleri arasındaki bilgilere tarihçiler nasıl ulaşacaktı? Menkıbelere alınan bilgiler olmasaydı olan biten hakkında nasıl fikir edinebilecektik?Hepsinden öte tarih yazıcılarımız ve yazdıkları olmasaydı, şanlı bir tarihten ve ondan kuvvet bulacak sağlam bir gelecekten nasıl bahsedecektik?Burada önemli bir husus daha var, o da teraküm eden tarihi veriye her birimizin bizzat muhatap olabilmesidir. Zaten çevriliyor, neden zahmete girelim demek işin kolaycılığı olmakla birlikte, aidiyetin oluşması önündeki en büyük engel olacaktır.Dünyada hakimiyet peşinde olup da insanları kendi kadim dillerini okuyamayan hiçbir millet yoktur; meyve verip de toprağına tutunmayan hiçbir ağaç olmadığı gibi…Tarih yazıcılığı ne kadar önemli ise, okuyabilmek de o kadar önemlidir.
(1) Medhalİslamiyet'in birinci asrında zapt-ı vukuata himmet edilmemiş idi. Ravilerin sudurunda ve şairlerin eş’arında mahfuz kalmış olan bu asrın vukuatı ikinci asırda sahaif-i tevarihe intikal etti, ravilerin rivayetlerinde görülen ihtilaf, vekayiin muhtelif suretlerde naklini intaç ettiğinden vekayi nüvisler rivayat-ı muhtelife ve mütehalifeyi eserlerine derç ederek ravilerin silsile-i rivayetini de kayda itina etmişlerdir. Müverrihin-i İslamiye bu meslekte üçüncü asır nihayetine kadar devam etmiş, ondan sonra bütün şarkta cari olan şuun-ı sinin usulüne müracaat edilmiştir.Osmanlıların evailinde dahi vekayi ravilere isnat olunuyorsa da Araplarda olduğu beyan ve pek ender olarak ismi ityan olunuyor.Devlet-i Osmaniye'nin teşekkülünden sonra mürur eden bir asırdan ziyadece bir müddette cereyan eden vukuat kaydedilmiş ve ancak ikinci asr-ı Osmanide tarih yazılmaya başlanmıştır. Vakıa Gelibolulu müverrih Âlî Künhü’l-Ahbar’ında Sultan Osman devri meşayihinden “Biri dahi vasıl-ı billah Aşık Paşa’dır ki mezbur Muhlis Paşa’nın ferzend-i hidayet-menendidir, merkad-i münevveri Kırşehir’de ziyaretgah-ı müslimin olup mazhar-ı icabet-i daavat idüğü mukarreredir. Türkî nazımla bir kitap telif edip usul-i makamat-ı salikini anda bir bir beyan etmişlerdir. Basit Türkî lisanla Tarih-i Âl-i Osman’ı yazmıştır. İfadesi avam ve havassa şamil olmasın irade kılmışlar. Bu hakire merkad-i pakini ziyaret (2) ve ol kitabı kıraat müyesser olmuştu[1]” diyorsa da okuduğunu beyan eylediği eser tarih olmayıp “Usul-i Makamat-ı Salikini” bildirdiği kitap olduğunu, birisinin tarih ve diğerinin kitap olduğunu beyanıyla sabittir. Yine Âli Rumeli'ye mürur vakasını yazdığı sırada “Ama merhum Âşık Paşa tarihinde bir gün Aydıncık’taki temaşalığı temaşa ederler iken[2]” diyor ise de türbesi üzerindeki manzum kitabeden 670’te tevellüd 733’te vefat ettiği müsbit olan Aşık Paşa'nın 758 senesinde vuku bulan Rumeli’ye mürur keyfiyetini yazamayacağını düşünemiyor. Aşık Paşa’nın ne tarihi ve ne de öyle bir şey yazdığı başka bir yerde görülmediğinden Aşık Paşa zadenin yahut daha doğru olmak üzere tarihinin balasında “Aşık Paşa Tarihi” ifadesi mündemiç olduğundan ailenin bundan yanıldığı ve o tarihi ona atfettiği müsteban oluyor.Tarih kitaplarında görülen kuyudata nazaran ilk müverrihlerimiz Oruç Bey ve Yahşi Fakih olduğu anlaşılıyor. Şu iki zattan Oruç Beyi yalnız Enderun tarihi müellifi Atabey, eserinin üçüncü cildinde “Lisan Türki-i kadim ile sultan Osman ve Orhan asrı vukuatını mübeyyin”dir diye mehazleri meyanında zikrediyor. Tayyar zadenin şu ifadesinden Oruç Beyin birinci ve ikinci padişahlar devrini idrak etmiş bir zat olacağı anlaşılıyorsa da şimdiye kadar hiçbir müverrih ve tezkire-nüvisin böyle bir eser ve müessirden bahsettiği görülmediği gibi, Enderun tarihinin ekser mehazleri Topkapı Saray-ı Hümayunundaki kütüphanelerde bulunan asar-ı tarihiyye olup oralarda da ne buna ben ne de böyle yalnız iki ilk padişah asrını gösterir bir esere henüz tesadüf edilmemiştir. Tevarih-i Osmaniye'de Süleyman Çelebi bendeganından bir Oruç (3) Bey zikrolunur. Eğer Ata Bey naklettiği eserin müellifi bu zat ise kitabını hiç olmazsa sultan Murad Hüdavendigar ahdi nihayetine kadar getirmek icab eder. Bundan üç dört ay evvel bir zat tarafından Ertuğrul sancağına mülhak ve İnegöl kazasına merbut Domaniç nahiyesinin merkezi olan Hisarköyü mescidinde Osman Gazi devri vukuatını havi yazma bir tarih bulunduğu haber verilmesi üzerine, bunun Oruç Bey’in eseri olacağı tahmin olunarak irsali Hüdavendigar vilayetine yazılmış idi. Vali Bey efendinin teşekküre şayan olan tahkikatı sayesinde kitap bulunup Tarih-i Osmani Encümeni’ne aldırılmıştı. Edilen muayenede kitabın Sultan Murad-ı Salis namına Zaim Muhammed Bey’in telif eylediği “Camiü’t-Tevarih” olduğu anlaşıldı. İstanbul kütüphanelerinde müteaddid nüshaları bulunduğu cihetle yerine iadesine karar verildi. İkinci müverrihe gelince Aşık Paşazade tarihinde Şeyh Yahşi Fakih diye zikrolunan zatın adının evvel ve ahirinde lakaplara bakılırsa hem ulema ve hem de meşayihden olduğuna hükmolunur. Aşık Paşazade tarihinde Çelebi Sultan Mehmed’in Rumeli’ne ikinci defa -ona nazaran birincidir- mürurunu beyan ederken “Orhan’ın imamı oğlu Yahşi Fakih’in evinde hasta oldum …” demesine nazaran o zaman bunun hayatta olup şimdi İzmid Sancağı dahilindeki Geyve kasabasında sakin olduğu ve Orhan Bey’in zamanından itibaren yaşadığı anlaşılıyor. Aşık Paşazadenin ifadesinden Yahşi’nin babası Orhan Gazi’nin imamı olduğu Katib Çelebi’nin Keşfü’z-Zünun’da bu imamın adı İlyas idüğü görülür.Yahşi Fakih’in yaşadığı asır meşveretle taayyün ettikten sonra bir tarih kitabı yazıp yazmadığının tedkiki icab eder. Katib Çelebi Keşfü’z-Zünun’da Aşık Paşazade tarihini beyan ederken: Bu tarih nüvisin tarihindeki vukuatı (4) Yahşi bin İlyas’ın kitabından ahz eylediğini ve onun İlyas’tan işittiği şeyleri oraya nakl ve tevdi ettiğini beyan eder. Halbuki Aşık Paşazade Yıldırım Bayezid Han’a gelinceye dek olan vukuatı “İmam oğlundan nakl ederin” diyor, Şeyh Yahşi Fakih’i ravi olmak üzere gösteriyor.Neşrî Cihannüma’sında Ertuğrul Gazi’nin Anadolu’ya vürudunda Selçukilerle Tatarlar arasında vukuuna rast gelip müdahalesiyle galibiyetin Selçukiler tarafında takarruru hakkındaki hikaye-i malumeyi beyan ederken: “Bazı sikattan işittim ki hatta kıdvetü’l-müttekîn Mevlana Ayas eytdi, ben Orhan’ın rakb darına buluştum, pir kişi idi, eytdi atamdan ve dedemden işittim…” diyor. Bundan Kâtip Çelebi’nin bu ismi İlyas diye zabt ve Aşık Paşzade’de ismi tasrih olunmayan Yahşi Fakih’in pederi zannetmiştir diye hatıra gelebilir. Mamafih Neşrî’nin zabt ettiği bu ismin evvelindeki elkaba göre Ayas’ın ulemadan takva ile mütearif bir zat olduğu anlaşılıyor. Neşrî’nin yaşadığı zamana nazaran gayet pir olan Orhan’ın rikabdarına yetişen bu kimsenin zamanını idrak edemeyeceğinden Ayas’ın bir tarih telif etmiş olması hatırlanabilir. Belki Mevlâna Ayas’ın yazdığı bu tarihi Katip Çelebi de görmüş ve Aşık Paşazade sarih bir surette ifade eylediği halde bile bundan zühul ederek ravi olan Yahşi Fakih’e isnad etmiştir.[3]Her halde şu iki tarih mevcud değildir. Birincisinin vücudu kavl-i mücerredden ibarettir. İkincisi ise -baladaki muhakemattan müsteban olduğuna (5) göre- mechuliyet perdesiyle örtülüdür. Binaenaleyh bu eserler bulunup meydana çıkarılıncaya kadar mevcudiyetlerinden şüphe ederiz. İlk evel vukuat-ı Osmaniyeye dair malumat veren “Ahmedi” ve Osmanlı tarihine dair kitap yazan “Hamzavi”dir.*Tarih-i Osmani Encümeni Mecmuası, 1 Nisan 1329, s. 41[1]. Âli, Künhü’l-Ahbar, c. 5, s. 40[2]. Âli, Künhü’l-Ahbar, c. 5, s. 45[3]. Keşfü’z-Zünun’un son İstanbul basmasında Yahşi diye gösteriliyor. Yahşi şarkta olduğu gibi Osmanlılarda da yazıcı manasına çok zamanlar kullanılmış bir lakabdır. Fakat yukarıda verdiğimiz tafsilattan bu kelimenin bir noktası düştüğü anlaşılmıştır. bir de Osmanlı ümerasından meşhur Timurtaş Paşazade Yahşi Bey vardır ki Sultan Murad Hüdavendigar devrinde Pravadi fethine memur olmuş ve 805 senesi Ankara vakasında şehid olmuştur.
عثمانلي تاريخ يازيجيلغيعثمانلي دولتنڭ ايلك دونمنه عائد بيلكيلر ويرن قايناقلر ١٥نجی يوز ييلدن اعتبارًا يازيلمه يه باشلانمشدر. بو باقيمدن ١٥نجی يوز ييلڭ ايكنجي ياريسي، بالخاصّه ٢نجی مراد دونمي ايچون عثمانلي تاريخجيلگنڭ باشلانغيجي اولارق سويلنه بيلير. آشاغيده بعض تاريخجيلري و اثرلري سزلر ايچون درله دك.١٥نجی يوز ييل عثمانلي تاريخجيلري و اثرلرياحمدي / داستان تواريخ ملك آل عثمان (اسكندرنامه )عثمانلي تاريخندن بحث ايدن اڭ اسكي اثر، حضرت آدم ايله باشلار، ماكدونيه قرالي بيوك اسكندرڭ حياتي و قهرمانلقلريني آڭلاتير. “داستان تواريخ ملوك آل عثمان” آدينى طاشييان ٣٤٠ بيتلك بو بولوم، ارطغرول غازيدن باشلايارق امر سليمانه قدر كلن ايلك ٢٠٠ ييللق عثمانلي تاريخي حقّنده بيلكي ويرر. شكراللّه افندي / بهجت التواريخ،١٤٥٦’ده باشلانان اثرڭ يازيمي ١٤٥٨’ده تماملانمش و صدر اعظم محمود پاشايه اتحاف ايديلمشدر. ١٣ قسمدن ميدانه كلن عمومي بر تاريخدر. صوڭ قسم، ٢نجی محمدڭ تخته چيقمه سنه قدر كلن عثمانلي تاريخندن بحث ايدر.كاشفي / غزانامۀ روماڭ اسكي غزواتنامه أورنكلرندندر. فارسجه اولارق قلمه آلينان اثر، ٢نجی مرادڭ يرينه اوغلي ٢نجی محمدي كچيرمسيله باشلار. وارنا صواشنی آيرينتيلي بر بيچيمده تصوير ايدر. ٢نجی مرادڭ تكرار تخته دعوت ايديلمه سنه قدر دوام ايدر. كونمزه اولاشان تك نسخه سي، استانبول أونيورسيته سي كتبخانه سي، فارسجه يازمه لرده قيدليدر. اوروج بن عادل الادرنوي (اوروج بك) / تواريخ آل عثمان،نثر طرزنده يازيلان اڭ اسكي عثمانلي تاريخيدر. ١٥٠٣’ه قدر كلن اولايلري آڭلاتير. فاتح سلطان محمد و ٢نجی بايزيد دورلري ايچون آنا قايناقدر. نشانجي (قره ماني) محمد پاشا / تواريخ السلاطين العثمانيه ايكي قسمدن اولوشان عربجه بر چاليشمه در. يالڭزجه عثمانلي تاريخندن بحث ايدر.عاشق پاشازاده / تواريخ آل عثمان١٥نجی يوز ييل عثمانلي تاريخي أونملي بر قايناقدر. قارشيلقلي قونوشمه طرزنده دوز يازي اولارق يازيلمش ايلك تركجه عثمانلي تاريخيدر. مؤلّف بوني ٨٦ ياشنده يازمشدر.انوري / دستورنامۀ انوريمثنوي طرزنده يازيلان و ٣٧٣٠ بيتدن عبارت اولان اثر، اساس اولارق بر مقدّمه ايله أوچ آنا بولومدن اولوشمقده در. اڭ أونملي أوزللگي، آيدين اوغوللري تاريخنه دائر آيرينتيلي بيلكي ويرن يكانه اثر اولمسيدر. اثرڭ بوكونه اولاشان ايكي نسخه سي موجوددر. بونلردن ايلكي پاريس، ديگري ازمير ملّي كتبخانه ده در.محمد نشري (وفاتی١٥٢٠) جهاننماطورسون بك تاريخئ ابو الفتح سلطان محمد خانصاريجه كمال داستان علي عثمان (سلاطيننامه )بهشتي سنان چلبي١٦نجی يوز ييل عثمانلي تاريخجيلريادريس بتليسي / هشت بهشت (سكز جنّت)پادشاه امري أوزرينه يازيلان ايلك تاريخ كتابي اولوب، عثمانلي پادشاهلري هر بري برر دفتر تشكيل ايده جك شكلده “سكز جنّت” آديله قلمه آلينمشدر. فارسجەدر. ايكي دفعه تركجه يه چوريلمشدر. ٨ بیڭ بيتدن اولوشان اثر اون أوچ آيده تماملانمشدر.كشفي محمد چلبي (وفاتی ١٥٢٤) سليمنامه حديدي تواريخ آل عثمانكمال پاشا زاده (ابن كمال) (١٤٦٨-١٥٣٤) تواريخ آل عثماندونمنڭ اڭ أونملي تاريخجيسيدر. او ده اثرينى ٢نجی بايزيدڭ امريله قلمه آلمشدر. قانوني سلطان سليمان دونمنده شيخ الاسلاملغه كتيريلمشدر. ١٥٠٥’ده تماملانان بو اثر ده اون دفتردن اولوشور و هر پادشاه بر دفتري تشكيل ايدر. علمي تاريخجيلك كمال پاشا زاده ايله باشلار. صوڭنده كي “موخاچنامه ” مؤلّفڭ سفره بالذّات قاتيلمش اولمه سندن طولايي اثره آيريجه بر قيمت قزانديرمشدر.مطراقجي نصوح / بيان منازل سفر ايراقينمحيي الدین جمالي / تواريخ آل عثمان (شيخ الاسلام زنبيللي علي افندينڭ اوغليدر)رستم پاشا / تواريخ آل عثمانلطفي پاشا / تواريخ آل عثمانطاش كوپرولي زاده احمد / شقائق النعمانيه في العلماء الدولت العثمانيه عثمان غازيدن ١نجی سليمانه قدر ياشايان عالم و شيخلرڭ ترجمۀ حالنى محتوي اولوب عربجه قلمه آلينمشدر.زعیم مير محمد كاتب (وفاتی ١٥٩٢) جامع التواريخقوجه نشانجي (وفاتی ١٥٦٧) طبقات الممالك في درجات المسالكمحمد پاشا (كوچك نشانجي) (وفاتی ١٥٧١) تاريخ نشانجيفريدون احمد (وفاتی ١٥٨٣) منشآت السلاطينمصطفي جنابي (وفاتی ١٥٩٠) العيلم الظاهر ويا تاريخ جنابيخواجه سعدالدّين افندي / تاج التواريخ مشهور عالم ابوالسعود افندينڭ طلبه سيدر. اثري عثمان غازيدن ١نجی سليمڭ وفاتنه قدر اولان تاريخي ايچرير. ٥نجی جلدي دونمڭ متفكّر و سياستجيلرينڭ بيوغرافيلريني بارينديرمسي آچيسندن أونمليدر.كليبوليلي مصطفي علي (١٥٤١-١٥٩٩) كنە الاخباراثر، كنل تاريخ ماهيتنده اولوب درت قسمدن اولوشور. علمي تنقيدجي تاريخ آڭلايشيله قلمه آلينمشدر. پيغمبرلر تاريخي، اسلام تاريخي، ترك و مغول تاريخي و نهايت ١٥٩٦’ه قدر عثمانلي تاريخي آڭلاتيلير. سلانيكي مصطفي (وفاتی ١٥٩٩) تاريخ سلانيكسكتوار سفرينه قاتيلمش و كوردكلريني نقل ايتمشدر. ١٥٦٣-١٥٩٩ آراسي ايچون چوق أونمليدر. اثرده قبريسڭ فتحي، اینه بختي دڭز صاواشي و تونسڭ فتحي كبي أونملي حادثه لر واردر. آرشيو بلكه لريني بالذّات كوروب يازديغي ايچون برنجي ال قايناق اولارق كورولور.١٧نجی يوز ييل عثمانلي تاريخجيلريمحمد بن محمد (وفاتی ١٦٤٠) / نحبة التواريخ و الاخبارعيني علي (مؤذن زاده ) / قوانين آل عثمان و خلاصۀ مضامين دفتر ديوانمصطفي قوچي بك / رسالۀ قوچي بكسلطان ٤نجی مراد ايچون يازيلمشدر. ايلك باصقيسي احمد وفيق پاشا طرفندن ياپيلمشدر. يازمه نسخه لري برلین، ويانه ،مونيه، ست. پترسبورغ، قاهره و استانبول اسعد افندي كتبخانه سنده بولونمقده در.ابراهيم پچوي / تاريخ پچويپچوي تاريخي، ١٥٢٠-١٦٣٩ ييللري ايچون اڭ أونملي قايناقلردن بري قبول ايديلير. حادثه لري بالذّات ياشامش اولمسي، پادشاه و صدر اعظملرله كوروشمسي اثري برنجيل قايناق سويه لرينه طاشير. پچوي، يبانجي قايناقلردن ده استفاده ايدن ايلك عثمانلي تاريخ يازاريدر.كاتب چلبي (حاجي خليفه قلفه ) (١٦٠٩-١٦٥٧) فذلكۀ تاريخآلاننده چوقجه اثر تأليف ايتمشدر. فذلكۀ تاريخ: عربجه بر دنيا تاريخيدر (١٥٩٢-١٦٥٤) . كشف الظنون: اڭ بيوك اثري اولوب بيبلييوغرافيه قاموسيدر. تحفة الكبار في اسفار البحار: عثمانلي دڭز كوجي حقّنده در (١٦٥٦) . تقويم التواريخ (١٦٤٨) . جهاننما: ايلك و تك دنيا جغرافيه سيدر. بيتمه مشدر. سلطان الوصول الی طبقات الفحول: مشهورلرڭ بييوغرافيسيدر. قره چلبي زاده عبدالعزيز افندي / روضات الابرار سليماننامه صولاق زاده محمد همدمي / فهرست شاهان ويا صولاق زاده تاريخيصولاق زاده تاريخي اسميله طانينير. ٤نجی مراد دوري ايچون أونملي بر اثردر.اوليا چلبي / سياحتنامه منجّم باشي (احمد بن لطف الله) / صحائف الاخبارمصطفي نعيما / روضات الحسين في خلاصت اخبار الخافقین ايلك عثمانلي وقعه نويسيدر. نعيما تاريخي اولارق مشهور بر عثمانلي تاريخي يازمشدر. اولايلري سبب صوڭوچلري أوستندن ايضاح ايتمه مشدر. فندقليلي محمد آغا / سلاحدار تاريخيكاتب چلبينڭ فذلكه سنڭ دوامي اولارق يازيلمش بر عثمانلي تاريخيدر. بوستان زاده يحيي افندي / تاريخ صاف (تحفة الاحباب) وقعۀ سلطان عثمان خانايلك اون درت پادشاهڭ شمائللريني و أوزللكلريني، كچمشده كي اسلام حكمدارلريله قارشيلاشديرارق آڭلاتير. ١٨نجی يوز ييل عثمانلي تاريخجيلريمحمد راشد / تاريخ راشدسليمان بن شمعدان زاده (فندقليلي سليمان) / مرئ التواريخاحمد رسمي افندي / خلاصة الاعتباركوچك قاينارجه آندلاشمسني متعاقب طوپلومده كي و دولتڭ ايشله ييشنده كي آقصامه لرڭ نه دنلرينى و چوزوم يوللرينڭ قونو ايديلديگي رساله در. احمد واصف (وفاتی ١٨٠٦) محاسن الآثار و حقائق الاخباراحمد عاصم / برهان قاطع (تركجه چويريسي)حليم كيراي / كلبن خانانمفصّل قيريم تاريخيدر. كفه لي ابراهيم بن علي / تواريخ تاتار خان و طاغستان و موسقو و دشت قيپچاق ئولكه لريمحمد سعيد (فرائضي زاده ) / كلشن معارف١٩نجی يوز ييل عثمانلي تاريخجيلريخير الله افندي / تاريخ دولت عليۀ عثمانيه طب و الهيات عالمي عبدالحق ملّانڭ اوغليدر. اثرنده عثمانلي تاريخنى دنيا تاريخنڭ بر پارچه سي كبي آلمشدر. آتا بك / آتا تاريخي ٢نجی محمود و عبدالمجيد دوري ايچون أونمليدر.مصطفي نوري پاشا نتائج الوقوعات احمد وفيق پاشا / فذلكۀ تاريخ عثماني سلطان عبدالعزيزه قدر اولان عثمانلي تاريخنى محتويدر.احمد جودت پاشا / مجلّهOsmanlı Devleti’nin ilk dönemine ait bilgiler veren kaynaklar 15. yüzyıldan itibaren yazılmaya başlanmıştır. Bu bakımdan 15. yüzyılın ikinci yarısı, bilhassa 2. Murad dönemi için Osmanlı tarihçiliğinin başlangıcı olarak söylenebilir. Aşağıda bazı tarihçileri ve eserleri sizler için derledik.15. Yüzyıl Osmanlı Tarihçileri ve EserleriAhmedi / Dasitan-i Tevarih-i Mülük-ü Al-i Osman (İskendername)Osmanlı tarihinden bahseden en eski eser, Hz. Âdem ile başlar, Makedonya kralı Büyük İskender’in hayatı ve kahramanlıklarını anlatır. “Dâsitân-ı Tevârîh-i Mülûk-i Âl-i Osman” adını taşıyan 340 beyitlik bu bölüm, Ertuğrul Gazi’den başlayarak Emir Süleyman’a kadar gelen ilk 200 yıllık Osmanlı tarihi hakkında bilgi verir. Şükrullâh Efendi / Behcetü’t-Tevârîh,1456’da başlanan eserin yazımı 1458’de tamamlamış ve sadrazam Mahmut Paşa’ya ithaf edilmiştir. 13 kısımdan meydana gelen umumî bir tarihtir. Son kısım, 2. Mehmet’in tahta çıkmasına kadar gelen Osmanlı tarihinden bahseder.Kaşifi / Gaza-name-i RumEn eski gazavat-name örneklerindendir. Farsça olarak kaleme alınan eser, 2. Murad’ın yerine oğlu 2. Mehmed’i geçirmesiyle başlar. Varna Savaşı’nın ayrıntılı bir biçimde tasvir eder. 2. Murad’ın tekrar tahta davet edilmesine kadar devam eder. Günümüze ulaşan tek nüshası, İstanbul Üniversitesi Kütüphanesi, Farsça Yazmalarda kayıtlıdır. Oruç b. Âdil el-Edrenevî (Oruç Beg) / Tevarih-i Al-i Osman,Nesir tarzında yazılan en eski Osmanlı tarihidir. 1503’e kadar gelen olayları anlatır. Fatih Sultan Mehmed ve 2. Bâyezid devirleri için ana kaynaktır. Nişancı (Karamani) Mehmet Paşa / Tevarihü’s-Selatinü’l-Osmaniyyeİki kısımdan oluşan Arapça bir çalışmadır. Yalnızca Osmanlı tarihinden bahseder.Aşıkpaşazade / Tevarih-i Al-i Osman15. yüzyıl Osmanlı tarihi önemli bir kaynaktır. Karşılıklı konuşma tarzında düzyazı olarak yazılmış ilk Türkçe Osmanlı tarihidir. Müellif bunu 86 yaşında yazmıştır.Enverî / Düstûrnâme-i EnverîMesnevi tarzında yazılan ve 3730 beyitten ibaret olan eser, esas olarak bir mukaddime ile üç ana bölümden oluşmaktadır. En önemli özelliği, Aydınoğulları tarihine dair ayrıntılı bilgi veren yegâne eser olmasıdır. Eserin bugüne ulaşan iki nüshası mevcuttur. Bunlardan ilki Paris, diğeri İzmir Milli Kütüphanededir.Mehmed Neşrî (ö.1520) CihannümaDursun Bey Tarihi-i Ebu’l Feth Sultan Mehmet HanSarıca Kemal Dasitan-ı Ali Osman (Selatin-name)Behiştî Sinan Çelebi16. Yüzyıl Osmanlı Tarihçileriİdris-i Bitlisi / Heşt bi-hişt (Sekiz cennet)Padişah emri üzerine yazılan ilk tarih kitabı olup, Osmanlı padişahları her biri birer defter teşkil edecek şekilde “sekiz cennet” adıyla kaleme alınmıştır. Farsçadır. İki defa Türkçeye çevrilmiştir. 8000 beyitten oluşan eser on üç ayda tamamlanmıştır.Keşfî Mehmed Çelebi (ö.1524) Selim-nameHadîdî Tevarih-i Âl-i OsmanKemal Paşa-zade (ibn-i Kemâl) (1468-1534) Tevârih-i âl-i OsmanDöneminin en önemli tarihçisidir. O da eserini 2. Bayezid’in emriyle kaleme almıştır. Kanuni Sultan Süleyman döneminde şeyhülislamlığa getirilmiştir. 1505’te tamamlanan bu eser de on defterden oluşur ve her padişah bir defteri teşkil eder. İlmi tarihçilik Kemal Paşa-zâde ile başlar. Sonundaki “Mohaç-nâme” müellifin sefere bizzat katılmış olmasından dolayı esere ayrıca bir kıymet kazandırmıştır.Matrâkçı Nasûh / Beyân-ı Menâzil-i Sefer-i IrâkeynMuhyiddin Cemali / Tevarih-i Âl-i Osman (Şeyhülislam Zenbilli Ali Efendi’nin oğludur)Rüstem Paşa / Tevarih-i Âl-i OsmanLütfi Paşa / Tevarih-i Âl-i OsmanTaşköprülüzade Ahmet / Şaka’ikü’n-Nu’maniye fi-Ulemai’d-Devletü’l-OsmaniyeOsman Gazi’den 1. Süleyman’a kadar yaşayan alim ve şeyhlerin terceme-i halini muhtevi olup Arapça kaleme alınmıştır.Za’îm mir Mehmed Kâtib (ö. 1592) Câmi’u’t-TevârîhKoca Nişancı (ö. 1567) Tabakatü’l-Memalik fi-Derecatü’l-MesalikMehmet Paşa (Küçük Nişancı) (ö.1571) Tarih-i NişancıFeridun Ahmet (ö.1583) Münşe’atü’s-SelatinMustafa Cenabi (ö.1590) el-Aylamü’z-Zahir veya Tarih-i CenabiHoca Sâdeddin Efendi / Tâcü’t-Tevârih Meşhur alim Ebussuud Efendi’nin talebesidir. Eseri Osman Gazi’den 1. Selim’in vefatına kadar olan tarihi içerir. 5. cildi dönemin mütefekkir ve siyasetçilerinin biyografilerini barındırması açısından önemlidir.Gelibolulu Mustafa Âlî (1541-1599) Künhü’l-AhbârEser, genel tarih mahiyetinde olup dört kısımdan oluşur. İlmi-tenkitçi tarih anlayışıyla kaleme alınmıştır. Peygamberler Tarihi, İslam Tarihi, Türk ve Moğol Tarihi ve nihayet 1596’a kadar Osmanlı Tarihi anlatılır. Selanikî Mustafa (ö.1599) Tarih-i SelanikZigetvar seferine katılmış ve gördüklerini nakletmiştir. 1563-1599 arası için çok önemlidir. Eserde Kıbrıs’ın Fethi, İnebahtı Deniz Savaşı ve Tunus’un Fethi gibi önemli hadiseler vardır. Arşiv belgelerini bizzat görüp yazdığı için birinci el kaynak olarak görülür.17. Yüzyıl Osmanlı TarihçileriMehmet bin Mehmet (ö.1640) Nuhbetü’t-Tevarih ve’l-AhbarAyni Ali (Müezzinzade) Kavanin-i Ali Osman ve Hülasa-i Mezamin-i Defter-i DivanMustafa Koçi Bey / Risale-i Koçi BeySultan 4. Murat için yazılmıştır. İlk baskısı Ahmet Vefik Paşa tarafından yapılmıştır. Yazma nüshaları Berlin, Viyana, Münih, St. Petersburg, Kahire ve İstanbul Esat Efendi Kütüphanesi’nde bulunmaktadır.İbrahim Peçevî / Tarih-i PeçevîPeçevi Tarihi, 1520-1639 yılları için en önemli kaynaklardan biri kabul edilir. Hadiseleri bizzat yaşamış olması, padişah ve sadrazamlarla görüşmesi eseri birincil kaynak seviyelerine taşır. Peçevi, yabancı kaynaklardan da istifade eden ilk Osmanlı Tarih yazarıdır.Kâtip Çelebi (Haci Halife Kalfa) (1609-1657) Fezleke-i TarihAlanında çokça eser telif etmiştir. Fezleke-i Tarih: Arapça bir dünya tarihidir (1592-1654). Keşfü’z-Zünun: En büyük eseri olup bibliyografya kamusudur. Tuhfetü’l-Kibar fi Esfari’l-bihar: Osmanlı deniz gücü hakkındadır (1656). Takvimü’t-Tevarih (1648). Cihannüma: İlk ve tek dünya coğrafyasıdır. Bitmemiştir. Sultanü’l-Vusul ila Tabakatü’l-Fühul: Meşhurların biyografisidir. Kara Çelebizade Abdülaziz Efendi / Ravzatü’l-Ebrar Süleyman-nameSolakzade Mehmet Hemdemi / Fihrist-i Şahan veya Solakzade TarihiSolakzade Tarihi ismiyle tanınır. 4. Murat devri için önemli bir eserdir.Evliya Çelebi / SeyahatnameMüneccimbaşı (Ahmet b. Lütfullah) / Sahaifü’l-AhbarMustafa Naima / Ravzatü’l Hüseyin fi Hülasat-ı Ahbarü’l-Hafikayn İlk Osmanlı vakanüvisidir. Naimâ Tarihi olarak meşhur bir Osmanlı tarihi yazmıştır. Olayları sebep-sonuçları üstünden izah etmmiştir. Fındıklılı Mehmet Ağa / Silahtar TarihiKâtip Çelebi’nin Fezleke’sinin devamı olarak yazılmış bir Osmanlı tarihidir. Bostan-zade Yahya Efendi Târîh-i Sâf (Tuhfetü’l-Ahbâb) Vak’a’-i Sultân Osmân Hânİlk on dört padişahın şemâillerini ve özelliklerini, geçmişteki İslâm hükümdarlarıyla karşılaştırarak anlatır. 18. Yüzyıl Osmanlı TarihçileriMehmet Raşid / Tarih-i RaşidSüleyman b. Şemdanizade (Fındıklılı Süleyman) Müri’t-TevarihAhmed Resmî Efendi / Hülasatü’l-itibarKüçük Kaynarca Antlaşması’nı müteakip toplumdaki ve devletin işleyişindeki aksamaların nedenlerini ve çözüm yollarının konu edildiği risaledir. Ahmet Vasif (ö.1806) Mehasinü’l-Asar ve Hakaikü’l-AhbarAhmet Asim Burhan-ı Katı (Türkçe çevirisi)Halim Giray / Gülbün-i HananMufassal Kırım tarihidir. Kefeli İbrahim b. Ali / Tevarih-i Tatar Han ve Dağıstan ve Moskov ve Deşt-i Kıpçak ÜlkeleriMehmet Said (Feraizî Zade) / Gülşen-i Maarif19. Yüzyıl Osmanlı TarihçileriHayrullah Efendi / Tarih-i Devlet-i Aliyye-i Osmaniyye Tıp ve ilahiyat alimi Abdülhak Molla’nın oğludur. Eserinde Osmanlı tarihini dünya tarihinin bir parçası gibi almıştır. Atabey / Ata Tarihi 2. Mahmud ve Abdülmecid devri için önemlidir.Mustafa Nuri Paşa Netayicü’l-Vukuat Ahmet Vefik Paşa / Fezleke-i Tarih-i Osmanî Sultan Abdülaziz’e kadar olan Osmanlı tarihini muhtevidir.Ahmet Cevdet Paşa / Mecelle
يعني هر خير، اونڭ النده در. هر ياپديغڭز خيرات، اونڭ دفترينه كچر. هر ايشله ديگڭ اعمال صالحه ، ياننده قيد ايديلير. ايشته شو كلمه ، جن و انسه ندا ايدوب مژده ويرييور، دييوركه : اي بي چاره لر! مزارستانه كوچديگڭز زمان، “ايواه! مالمز خراب اولوب، سعيمز هبا اولدي، شو كوزل و كنيش دنيادن كيدوب، طار بر طوپراغه كيردك” ديمه يڭز. فرياد ايدوب، مأيوس اولمايڭز. چونكه سزڭ هر شيئڭز محافظه ايديلييور. هر عملڭز يازيلمشدر. هر خدمتڭز قيد ايديلمشدر. خدمتڭزڭ مكافاتنى ويره جك و هر خير النده و هر خيري ياپابيله جك بر ذات ذو الجلال سزي جلب ايدوب، ير آلتنده موقّتا طورديرور. صوڭره حضورينه آلديرير. نه موتلو سزلره كه ؛ خدمتڭزي و وظيفه ڭزي بيتيرديڭز. زحمتڭز بيتدي. راحته و رحمته كيدييورسڭز. خدمت مشقّتي بيتدي. اجرت آلمه يه كيدييورسڭز.Yani her hayır, onun elindedir. Her yaptığınız hayrât, onun defterine geçer. Her işlediğin a‘mâl-i sâliha, yanında kaydedilir. İşte şu kelime, cin ve inse nidâ edip müjde veriyor, diyor ki: Ey bî-çâreler! Mezaristana göçtüğünüz zaman, “Eyvâh! Mâlımız harâb olup, sa‘yimiz hebâ oldu, şu güzel ve geniş dünyadan gidip, dar bir toprağa girdik” demeyiniz. Feryad edip, me’yûs olmayınız. Çünki sizin her şeyiniz muhâfaza ediliyor. Her ameliniz yazılmıştır. Her hizmetiniz kaydedilmiştir. Hizmetinizin mükâfâtını verecek ve her hayır elinde ve her hayrı yapabilecek bir Zât-ı Zülcelâl sizi celb edip, yer altında muvakkaten durdurur. Sonra huzuruna aldırır. Ne mutlu sizlere ki; hizmetinizi ve vazîfenizi bitirdiniz. Zahmetiniz bitti. Rahata ve rahmete gidiyorsunuz. Hizmet meşakkati bitti. Ücret almaya gidiyorsunuz. ... (Osmanlıca Beş Risale. s. 17)1. Beyitهر كيشی جام جزا ایچسه كرك خیر و شر اكدوگنی بيچسه كركHer kişi câm-ı cezâ içse gerekHayr u şer ekdügini biçse gerekNabi (6)*Câm-ı cezâ: Cezâ kadehi*Elbette, bir mahkeme-i kübrâ bizi bekler. Hayır hasenat dolu defter hazırlayana ne mutlu!2. Beyitسن خیره مظهر اولمغه باق شردن ایت حذرحكم قدرله كرچه ایدر خیر و شر ظهورSen hayra mazhar olmaga bak şerden it hazerHükm-i kaderle gerçi ider hayr ü şer zuhûrKeçecizade İzzet Molla (5)*Elbette, şer ve hayırların ortaya çıkması ilahi kaza iledir. Cüz’i iradesini hasenat defterine hayırlar yazmakta kullanana ne mutlu!*Hazer ekmek: Sakınmak3. Beyitآدم اولانك خیر اولور آدملره قصدیانسانلغه انسانده بودر ايشته دلالتÂdem olanın hayr olur âdemlere kasdıİnsânlığa insânda budur işte delâletZiya Paşa (8)*Elbette, insan kalbindeki hayra kabiliyet insanlığa en büyük delildir. Anlayabilen abd-ullah’lara ne mutlu!4. Beyitبيلورمسنكه ندر بوصحایف انعام (ایّام٭) عمللرك یازاسین دیو الده دفتردر Bilür misin ki nedir bu sahâyif-i en’âm (eyyâm)‘Amellerin yazasın deyu elde defterdirİshak Çelebi (4)*En’âm: Bu sure ile, çok okunan diğer bazı kısa Kur’ân surelerinin bir araya getirilmesinden meydana gelen, genellikle cepte taşınacak küçük boyda kitapçıkEyyâm: Günler٭: Farklı bir kaynakta “en’âm” kelimesi yerine rastlanmıştır.*Elbette, ister cüz sayfasından okuyarak ister günlerin sayfasında işleyerek hayırlar (salih ameller) yazarsın. Defterine şükürle sahip çıkabilenlere ne mutlu!5. Beyitدنیا ایچون هرنه قيلسك جمله سی لغو اولیسرآخرتچون اشلر ایسك بآقیآت الصالحاتDünyâ içün her ne kılsan cümlesi lağv olısar Âhiretçün işler isen bâkıyâtü’s-sâlihât Kuloğlu İlyas (3)*Lağv: Ortadan kaldırma, hükümsüz bırakma, feshetme*Elbette, fani için olan fenaya baki için olan bekaya gider. Ne mutlu, elindeki fırsatı ganimet bilip işlediği hayırlarla salih amellerini Baki-i Zü’l-kemâl’in huzuruna taşıyanlara! 6. Beyitاجرای صواب ایلر ایكن ایتمه ترددİcrâ-yı savâb eylerken itme tereddüd Mehmed Re’fet (7)*Savâb: Doğruluk, doğru olan şey (hatanın zıddı)*Elbette, hizmet meşakkati bitince ücret bizi bekler. Ne mutlu, zayi görmez nazarla elinden gelen hayrı diriğ etmeyen hayırhahlara!7. Beyitصاغر اشتمز سوزی كیجه صانوركوندزیكوزدر منكرلر كوزی عالم منوّر ایسهSağır işitmez sözi gice sanur gündüziGözdür münkirler gözi ‘âlem münevver iseÂşık Yunus (2)*Elbette, hayrı görmek ve işitmek için (balçıkla sıvanmaz) hakikatin gözü ve kulağına sahip olmak gerektir. Ne mutlu imanının verdiği nurla şerrin ve şerirlerin tasallutlarından, karanlıklarından muhafaza edilenlere!Kaynakça1. BEDİÜZZAMÂN, Saîd Nursî, (2007), Osmanlıca Beş Risale, İstanbul: Altınbaşak Neşriyât2. Divan-ı Âşık Yunus, (1327), Süleymaniye Yazma Eser Kütüphanesi, Cahit Öztelli, No: 00360-001 (s. 144)3. Divan-ı Hümayun, Beyazıt Yazma Eser Kütüphanesi, No: B3596 (v. 40A)4. Divan-ı İshak, İstanbul Üniversitesi Nadir Eserler Kütüphanesi, No: TY2800 (v. 27A)5. Divan-ı İzzet, Süleymaniye Yazma Eser Kütüphanesi, Esad Efendi, No: 2671 (v. 144A)6. Hayrinâme, Süleymaniye Yazma Eser Kütüphanesi, Aşir Efendi, No: 324 (v. 26B)7. Mehmed Re’fet Efendi, (1289), Mecmua-i Eş’âr-ı Re’fet Efendi, İstanbul: Şeyh Yahya Efendi Matbaası (s. 12)8. Terkib-i Bend, Süleymaniye Yazma Eser Kütüphanesi, Hoca Ali Rıza Bey, No: 59 (s. 4)9. https://kulliyat.risale.online/10. http://lugatim.com/11. https://portal.yek.gov.tr/
قيمتلي دوستلر، قرآن لساني اولان عربجه دن كوكن آلان آشاغيده كي طبّي اسملر صوڭ دونمه قدر حكيم معاينه تابلالرنده كورديگمز اسملردي. أويله كه ، ياشي اللينڭ أوزرنده اولانلر “داخليه ، خارجيه ، عصبيه ، عقليه ، نسائيه ، انتانيه ، بوليه ، جلديه ، اطفال، متحصصي” كلمه لريني يا بيلير يا دويمشدر… اوت، ايلك كلمه مز “داخليه”.Kıymetli dostlar, Kur’an lisanı olan Arapçadan köken alan aşağıdaki tıbbî isimler son döneme kadar hekim muayene tabelalarında gördüğümüz isimlerdi. Öyle ki, yaşı ellinin üzerinde olanlar “Dahiliye, Hariciye, Asabiye, Akliye, Nisaiye, İntaniye, Bevliye, Cildiye, Etfal, Mütahassıs,” kelimelerini ya bilir ya duymuştur… Evet, ilk kelimemiz “dahiliye”.DAHİLİYE: Günümüzde tıp bilimleri 3 temel, kök kısma ayrılır. Bunlar; dahili bilimler, cerrahi bilimler, temel tıp bilimleridir. Dahiliye denilince iç hastalıklarıyla ilgili hastahâne bölümü ve hekimlik kolu anlaşılır. Bu bölüm ufak tefek cerrahi girişimler dışında ameliyat yapmaz. İç hastalıkları üzerinde ihtisâsı olan doktora, iç hastalıkları uzmanı “dahiliyeci” denir. Şu an dahiliye bölümü kendi içinde pek çok bölümlere ayrılmıştır. Mesela kalple ilgilenen “kardiyoloji”, akciğer hastalılarına bakan “göğüs hastalıkları”, karın boşluğundaki organların (mide, pankreas, bağırsak vb.) hastalıkları ile uğraşan “gastroenteroloji” dahiliye bölümünden doğmuştur.HARİCİYE: Ameliyatla tedavi edilen hastalıklarla ilgilenen tıp kısmıdır. Osmanlı döneminde bu bölüm cerrahi olarak hastaya müdahale eden, ameliyatlar yapan bir bölümdü. Bu bölüm “Emrâz-ı hâriciyye” denilen ameliyatla şifa bulacak, tedavi edilecek hastalıklarla uğraşırdı. Günümüzde en temelde “genel cerrahi” bölümü hariciye manasını ifade eder. “Hariciye servisi” dendiğinde “ameliyat olmuş ve olacak hastaların yattığı servis” anlaşılır. Mesela, Peyami Safa’nın, dizinden ameliyat olacak bir gencin duygu durumunu anlatan “Dokuzuncu Hariciye Koğuşu” romanı çok meşhurdur.ASABİYE: Arapçada “asab” sinir demektir. “Asabîye” ise nisbet eki ile “sinirlerle alakalı hastalıkları” ifade eder. Günümüzdeki “nöroloji” bilimine karşılık gelir. Mesela 1914’te kurulan “Osmanlı Tababet-i Akliye ve Asabiye Cemiyeti” günümüzde ismini Nöropsikiyatri Derneği adıyla devam ettirmektedir. 1914 yılında dönemin Toptaşı Bimarhanesi baştabibi Avni Mahmud’un çağrısı ile bir araya gelen dönemin “nöropsikiyatrisleri” tarafından başlatılmıştır. AKLİYE: Akıl kökünden türeyen bir kelimedir. Osmanlı döneminde akıl hastalıklarıyla alakalı tıp bölümünü ifade ediyordu. Günümüzdeki psikiyatristlere o günlerde “akliyeci” deniyordu.NİSAİYE: “Nisâ” kelimesi mukaddes kitabımız Kur’an’da geçen bir sure ismidir. Nisâ “kadınlar” anlamındadır. Nisâiye, kadın hastalıkları ve doğum bölümünü ifade etmektedir.İNTANİYE: Bu kelimede “intan” kelimesinden nisbet ekiyle türetilmiştir. Aslı “pis kokan” anlamındaki “netn” kökünden gelen kelime “intan” şeklinde olunca mana olarak “pis kokan, mikroplu” demektir. Ecdadımız intaniyeyi “mikroplardan kaynaklanan bulaşıcı hastalıkları” tedavi eden ilim dalı için kullanmıştır. Günümüzde “Enfeksiyon Hastalıkları ve Mikrobiyoloji” bölümüne karşılık gelmektedir.BEVLİYE: Bu kelime idrar anlamındaki “bevl” kelimesinden türetilmiştir. “İdrar yolları ve böbrek hastalıkları” ile alakalı hastalıkları ifade etmektedir. Mesela bu mesleğin uzmanı olan doktorlara “bevliye mütehassısı” denirdi. CİLDİYE: Adı üzerinde “cilt, deri hastalıkları” ile uğraşan tıp bölümüdür. Günümüzde deri “dermataloji” bölümü olarak isimlendirilmektedir. Cildiye doktorlarına “cildiyeci” veya “cildiye mütehassısı” denirdi.ETFAL: Etfal “çocuklar” demektir. Arapça “çocuk” anlamındaki tıfılın çoğuludur. Osmanlı coğrafyasında “hastane-i etfal” olarak isimlendirilen pek çok çocuk hastanesi vardı. Mesela en meşhurlarından biri günümüzdeki adıyla Şişli Etfâl Hastanesidir. Bu hastaneyi, bir hastalıktan dolayı küçük yaşta vefat eden kızının hatırasına, “Benim çocuğum kurtulamadı. Kim bilir fakir fukaranın çocukları nasıl bakılıyor. Hiç olmazsa bir hastane yaptıralım da benim gibi birçok babaların kalbi yanmasın” diyerek cennet mekân Sultan Abdülhamid Han Hazretleri yaptırmıştır. Bu güzel hastahane bu coğrafyadaki ilk çocuk hastanesidir. “Hamidiye Etfal Hastahane-i Âlisi” ismiyle 1899’ da açılan bu şifa yuvası halen hizmet vermeye devam etmektir.MÜTEHASSIS: Arapça “has, mahsus olmak” kökünden türeyen bir kelimedir. “Tehassus” uzmanlaşmak demektir. Uzmanlaşan kişiye de “mütehassıs” denilir. Tıp ilminde “bir hekimin bir alanda uzmanlaşarak bir bölüme tahsis edilmesini” ifade etmektedir.
كيره سون، عثمانلي دولتنده طرابزونه باغليدي. قره دڭزده ياپيلان تجارتڭ أونملي مركزلرندن بريسي ايدي. ديگر ئولكه لرله ياپيلان تجارتدن طولايي كيره سونه يبانجي مأمورلر و تجّارلر كلمكده و اقامت ايتمكده يديلر. او ييللرده كي كيره سون حكومت قوناغي ايسه اسكيمشدي. كيره سونڭ كوسترديگي كليشمه قارشيسنده يترسز قالييوردي. بو سببله حكومت قوناغنڭ ييقيلوب يڭيدن ياپيلمه سنه قرار ويريلمشدي. مختلف دائره لرده كي مأمورلر، فرقلي بنالره نقل ايديله رك، حكومت قوناغي ييقديريلير. آنجق يڭي بنانڭ ياپديريلمسي كجيكمكده در. كيره سون قائممقامي، او كونلرده استانبوله يوك اولمادن يڭي بنايي ياپديرمه نڭ يولني دوشونور. كونمزده ده حالا كيره سونڭ اڭ أونملي أورتيم و تجارت مالي اولان فندقله بو ايشي حلّ ايده بيله جكدر. ياپديغي حسابله فنديغڭ كيلوسندن ياريم پاره ويركي آلينارق، حكومت قوناغنڭ انشا ايديله بيله جگني حسابلامشدر. چيزيلن پروژه يه كوره حكومت قوناغنده بر مسجد، يگرمي بش اوطه و ايكي صالون بولوناجقدي. فينانسمانڭ صاغلانمه سنڭ آردندن حكومت قوناغنڭ انشاآتي تماملانارق، ١٨٩٢ سنه سنڭ آغستوسنڭ صوڭنده (رومي: ١٩ آغستوس ١٣٠٨) سلطان ٢نجي عبدالحميدڭ تخته چيقيشنڭ ييل دونومنده خدمته آچيلمشدر.Giresun, Osmanlı Devleti’nde Trabzon’a bağlıydı. Karadeniz’de yapılan ticaretin önemli merkezlerinden birisi idi. Diğer ülkelerle yapılan ticaretten dolayı Giresun’a yabancı memurlar ve tüccarlar gelmekte ve ikamet etmekteydiler. O yıllardaki Giresun Hükümet Konağı ise eskimişti. Giresun’un gösterdiği gelişme karşısında yetersiz kalıyordu. Bu sebeple hükümet konağının yıkılıp yeniden yapılmasına karar verilmişti. Muhtelif dairelerdeki memurlar, farklı binalara nakledilerek, hükümet konağı yıktırılır. Ancak yeni binanın yaptırılması gecikmektedir. Giresun Kaymakamı, o günlerde İstanbul’a yük olmadan yeni binayı yaptırmanın yolunu düşünür. Günümüzde de hala Giresun’un en önemli üretim ve ticaret malı olan fındıkla bu işi halledebilecektir. Yaptığı hesapla fındığın kilosundan yarım para vergi alınarak, hükümet konağının inşa edilebileceğini hesaplamıştır. Çizilen projeye göre hükümet konağında bir mescid, yirmi beş oda ve iki salon bulunacaktı. Finansmanın sağlanmasının ardından hükümet konağının inşaatı tamamlanarak, 1892 senesinin Ağustos’unun sonunda (Rûmî: 19 Ağustos 1308) Sultan II. Abdülhamid’in tahta çıkışının yıldönümünde hizmete açılmıştır. Transkripsiyonu: Belge tarihi: Rûmî 21 Teşrinisani 1308 (3 Aralık 1892)(1)Hû (2)Ma’rûz-ı bende-i dürr-i müfîdeleridir(3)Trabzon vilâyetinde Giresun Kasabasının letâfet ve ehemmiyet-i sevkiiyesinden başka Bahr-i Siyahda ikinci derecede (4)merkez-i ticâret olmasından dolayı ma’mûriyet ve ticâret-i mahalliye gün güne kesb-i vüs’at ve o cihetle bir çok da ecnebî me’mûr (5)ve tüccârı ikâmet etmekte olup kasaba-i mezbûre hükûmet dâiresinin harâbiyetinden nâşî müceddeden yaptırılmak üzere (6)eslâf-ı çâkerânem zamanında hedm edildiği ve me’mûrîn-i mahalliyenin müteferrik mahallerde îfâ-yı vazîfe etmekte oldukları (7)bidâyet-i vukû’ me’mûriyet ve muvâsalat-ı âcizânemde müşâhede olunarak bu sûret-i yâr u ağyâra karşı muvâfık-ı hâl (8)olmadığından kasaba-i mezbûrenin ehemmiyet-i mevkiiyesiyle mütenâsib bir bâb-ı dâire-i hükûmetin inşâsı ve me’mûrîn-i mahalliyenin (9)işlerinde düçâr oldukları müşkilâttan kurtarılması lüzûm-ı sahîh tahtında görünmüş olup îcâbı lede’t-teemmül (10)hangi bir me’mûr hulûs-ı niyetle bir emr-i nâfiin husûlüne teşebbüs eylemiş olsa ol-hâlde tevfîkât-ı Rabbânî ve teveccühât-ı (11)füyûzât-ı gâyât-ı cihândârî meded-res olacağı meczûm olmakla binâenaleyh şu hâlde dahî gönlümde hâsıl olan (12)inşirâha i’timâden bu abd-i âciz dahî hazîne-i celîleye bâr olmamak üzere husûl-ı matlab-ı iâne-i ahaliye mürâcaatla (13)teyessür-nümâ-yı mir’ât-ı şühûd olacağı ve bu kazânın başlıca mahsûlâtı fındıktan ibâret olarak dâhil ve hâriç (14)memâlike nakl ve irsâl olunacak fındığın beher kıyyesinden yarımşar para alındığı hâlde kimseye bâr olmayacağı anlaşıldığından (15)sûret-i hâl ol-bâbda teşkîl kılınan meclis-i umûmîde bi’t-tensîb verilen karar üzerine geçen üç yüz beş senesi içinde (16)emr-i inşaâta ve komisyon-ı mahsûs tarafından iâne-i mezkûrenin ahz ve istihsaline besmele-keş-i ibtidâr olunarak dâire-i (17)mezkûre evvelce tersîm ettirilen harîta veçhile fevkânî ve tahtânî bir bâb-ı mescid ve yirmi beş oda ve iki salondan ibâret (18)olduğu hâlde mededkârî-i teveccühât-ı kudsiyet-âyât-ı cenâb-ı Hilâfetpenâhî ile mükemmelen inşâ kılınmış olmasıyla geçen Ağustos’un (19)on dokuzuna şeref-bahş-ı tesâdüf eden cülûs-ı meyâmin-me’nûs-ı cihânbânî rûz-i mes’adet bürûzunda teyemmünen resm-i (20)küşâdı icrâ kılınmışidi dâire-i mezkûrenin cesâmetiyle beraber elhak mi’mârîye muvâfık sûrette pek metîn (21)ve rasîn ve dilnişîn olmak üzere inşâ kılınmış ve sâye-i hümâ-vâye-i hazret-i cihândârîde kasabanın dahî şeref (22)ve meziyetini bir kat daha tezyîde vesîle olmuş olmasına mebnî manzûr-ı âlî buyurulur mülâhazasıyla bu kere fotoğraf ile aldırılan (23)resmî mahfaza-i mahsûsaya vaz’an ve olunan iâne ve sarfiyâtın mikdârını mübeyyin komisyonundan alınan musaddak (24)hesâb-ı icmâlî ve bu bâbda fiilen ve nakden îfâ-yı hüsn-i hizmet ve ibrâz-ı me’ser-i sadâkat edip sezâvâr-ı âtıfet (25)bulunan zevâtın esâmî pusulaları matviyyen takdîm olunmuş ve bu sûret-i husûl-i umrân ve saâdet-i mülk ve millet (26)için min-kable’l-halk kuvve-i faâle yer olmuş olan veliyy-i ni’met-i bî-minnetimiz Padişah-ı umrânperver ve şehinşâh-ı adâlet-küster (27)efendimiz hazretlerinin mahzâ âsâr-ı muvaffakiyet-i celîleleri cümle-i cemîlesinden olduğundan maa'l-iftihâr arz-ı şükrân (28)ve tahmîdâta mücâseret kılınmış olmağın ol-bâbda emr u fermân hazret-i men lehü’l-emrindir (29)Fî 21 Teşrinisani sene 1308 (30) Bende Giresun Kaymakamı (31)(Mühür)
Osmanlı Devleti’nde ilk müstakil tarih eserleri 15. yüzyıla uzanmaktadır. Bu eserler Fatih Sultan Mehmed ve II. Bayezid zamanında “Şehnâme”, Yavuz Sultan Selim döneminde “Selimnâme”, Kanuni devrinde “Süleymannâme” gibi isimlerle anılmıştır. Bununla beraber resmî tarihçilik için Kanuni devrinde “Şehnâmecilik” sonraki dönemlerde ise “vakanüvislik” müessesesi kurulmuştur.Osmanlı tarihinin yakın geçmişini edebî şekilde tasvir veya rapor etmek amacıyla yazılan kronikler, ilmî anlayış ve yazım tekniği bakımından İslâm tarih yazıcılığı usulüne bağlı kalmıştır. Bu tarihçiler arasında bilgiyi sistematik ve analitik bir şekilde aktaranlardan biri de Kâtip Çelebi’dir. 17. yüzyılda yaşayan Çelebi’nin Osmanlı siyasi tarihi ile ilgili iki meşhur eseri vardır. Bunlar Arapça ve Türkçe Fezlekelerdir.Kâtip Çelebi’nin Tarih-i Kebir olarak zikrettiği Fezleketü Akvâli’l-Ahyâr fî İlmi’t-Târîh ve’l-Ahbâr eseri Arapçadır ve bir mukaddime, üç usul, bir hatimeden oluşmaktadır. Bir dünya tarihi olan Arapça Fezleke’nin giriş kısmında tarihin anlamı, konusu, yararı, bu konuda yazılan kitapların alfabe sırasına göre isimleri, tarihçinin uyması gereken kurallardan bahsedilmektedir. İlk iki bölümde yaratılış, peygamberler, dört halife, hükümdarlar, asiler, insanlığın genel uğraşları, iklimler, milletler, kabileler ve yaşamış seçkin kişilerin isimleri anlatılmakta, son bölümde hicretten Kâtip Çelebi zamanına (1591/92) kadar olan olaylar kronolojik olarak sıralanmakta, eserin Osmanlı kısmı ise IV. Murad’ın ölümüne (1639) kadar devam etmektedir. Arapça Fezleke 1642 tarihinde tamamlanmıştır. Çelebi’nin bir diğer Fezleke’si ise Türkçedir ve Arapça Fezleke’nin bir devamı olarak yazılmıştır. Bu eser 1591-1655 tarihleri arasındaki tarihî olaylardan bahsetmektedir. Her yılın sonunda, o yıl ölen devlet adamları ve meşhur kişilerin hayatını özetlenmiştir. Kâtip Çelebi bu eseri İstanbul halkının dilinden dolayı Türkçe yazdığını söylemektedir. Bizler de bu sayımızda Türkçe Fezleke’nin son sayfalarını sizlerle paylaşıyoruz. Vesika Târîh-i Fezleke / Kâtip Çelebi(1) Dervîş Mehmed PaşaÇerkesiyyüʼl-(2)asıldır. Tabanıbüyük Mehmed Paşa kethüdâsı iken Şâm eyâleti virilüb (3) kapusı mükemmeldir deyü Bağdâd fethinden sonra eyâlet Hasan Paşaʼdan sonra (4) mezbûra virilmişidi. Birkaç sene anda hükûmet ve muhâfaza idüb baʻdehû (5) Anadolu ve Haleb ve Bosna ve Silistre eyâletlerine mutasarrıf oldukdan sonra (6) kapudân iken vezîr-i aʻzam olub Kılıç Ali ile sâhib-i ferâş (7) ve maʻlûl olmağla mühr-i hümâyûn alınub mansıbdan ferâğ-ı gam istîlâ-i ʻillete (8) imdâd idüb bir aydan sonra Rebîʻüʼl-evvel evâilinde âhirete gitdi. (9) Sinni altmışa karîb idi. Dikilitaş dibinde güzergâha defnolunub (10) bin yüz kîse nakdi ve sâir raht u bahtı mirîye alındı. Kesret-i mâl (11) ve ricâlle akrânına gâlib idi.Sene Hamse ve Sittîn ve Elf(12) Mısırʼda ağır vazîfe sâhibi Arablar ve iç ağaları çoğalub hazîne (13) umûruna müzâyaka görünmekle mısır kulu ittifâkile bunları İbrimʼe sürüb (14) Taşyatar Ali Ağa âsitâne tarafına firâr ve şekvâ itdikde (15) iç ağaları elimizde oldılar lâkin asır müdârâ asrı olmağla mezâ (16) mâ-mezâ deyü sükût iktizâ eyledi. Ve Habeş paşası mütesellimi taʻâddî (17) itmekle urbân hurûc ve nefy eylediler. Paşa dahi şerîfden istimdâd ile (18) varub cenk oldukda bozılub Sevâkin kalʻasın urbân zabt itmiş (19) idi. Paşa bir zamân Mekkeʼde eğlenüb girü yerine vardı.Ahvâl-i (20) Hareket-i İbşir PaşaÇün İbşir nice zamândır âdem cemʻ idüb itâʻat (21) sûretinde zûr-ı bâzû ile geçinüb eyâletlere ve umûm üzere öteyakaya (22) musallat şeklinde olub beri tarafın resmine uymaz idi. Zâhirde ʻasker (23) taʻyîn olunacak bir hâli yoğidi. Tedbîr ile sadra gelmek evlâ olub (24) lâkin kabûl ve adem-i kabûl husûsunda nice erâcîf olub Saferʼde mühr (25) ile göndermeğin mîrâhûr gelüb İbşir Paşa sadâreti kabûl idüb (26) çıkduğını iʻlâm eylemekle bezr-i müsâvîye fütûr geldi. Paşa-yı mezbûr (27) hengâm-ı şitâdır deyü bedv üzere hareket idüb Abaza Hasan Ağa dahi (28) yanına varmış idi. Sâir diyâr kethüdâlarına mektûblar ve âdemler gönderüb (29) yanınca bile gelmek fermân eyledi. Ve sâbıkan Eskişehir cemʻiyyetinde daʻvâ (30) olunan veledeş mâddesi bu defʻa icrâ olunur deyü vaʻdeler ile ümîdi (31) olanları başına üşürdü. Ve Şâm eyâletini Şehsüvâroğlu Şâh Gâzî (32) Beyʼe telhîs idüb geldikde Taşyatar Ali Ağa kendi gelince teʼhîr (33) itdirmeğe saʻy idüb musâhib Hazînedâr Ali Ağa maʻkûl görmeyüb (34) bir âdemin hareketi kīl üzerinde gelmemeğe ednâ bahâne yeter, telhîs dönerse (35) kendi dönmeğe bâʻis olur deyü ne telhîs itdi ise tutuldı. (36) Katırcıoğlu ile irâde muhâlefet-i sâbıkası cihetinden bürûdet var idi. (37) İstikbâl ve çayda ziyâfet idüb bile geldi. Mukaddemâ Hasan Ağaʼya (38) hîle iden Helvacı Mehmed Konyaʼda ahz ve Ilgınʼda katl olunub teʼennî eyleye. (39) Temmet et-Târîhüʼl-Fezleke bi-ʻavnillâh.Kelimeler:Bedv: Çöl, bozkırErâcîf: Yalan sözler, uydurmalarMezâ mâ-mezâ: Olan oldu, gelen geçtiMüdârâ: DalkavuklukRaht: Ev eşyası ve süslerŞerîf: Mekke emiriTaʻaddî: Zulmetme, haddi aşmaTelhîs: Sadrâzam veya daha alt makamlardan pâdişâha iznini, görüşünü yâhut emrini almak için yazılan ve konunun özetini içeren yazıTemmet: TamamlandıUrbân: Çöl Arapları, bedevilerVeledeş: (Onun oğlu), Osmanlı Devleti’nde Yeniçeri Ocağı ileri gelenlerinin ocağa kaydettirdikleri evlat ve akrabaları hakkında kullanılmıştır.Zûr-ı bâzû: Kol kuvveti, güç /
Silik harflerin üzerinden geçerken dikkatle yazmaya ve acele etmemeye çalışalım. Elinizin alışması ve yazınızın güzelleşmesi için bu dikkat ve sabır önemli olacaktır.
Dergiyi takip edenler, yazmanın da zevkine ulaşıyorlar. Her ay ilerlediğinizi sizler de fark ediyorsunuz. Her işte olduğu gibi, bu işte de bizzat kendimizin gayret göstermesi önemli olacaktır. Aşağıdaki metni Kur’an hattı ile yazınız. Aşağıdaki kelimeler hem konuyu anlamaya hem de yazmaya yardımcı olacaktır. Onun için dikkatle okumanız önemlidir.Hikayât ve NakliyyâtHikayât ve nakliyyâtın baz ı defa tarih için fâideli olduğunu inkâr etmek mümkün değildir. Mamafih bu rivâyât ve nakliyyât, eski zamanlara ne kadar ait ve râci olursa, onların vusûk ve ehemmiyeti de o derece azalır, çünkü zaman ilerledikçe ağızdan ağıza nakledilen bu rivâyât büsbütün tagayyür eder; şekilden şekle girer. Vakit ve zamanıyla zapt olunmadığı taktirde -bu nakliyyâtın esası doğru ve hakîkate muvâfık olsa bile- sonraları kendisine pek çok lüzumsuz şeyler ilave olunduğundan tarih nokta-i nazarından tamamıyla ehemmiyetten düşer. ÇÖZÜM
Teʻâlîm-i sittenin taʻlîm-i sânîsinde bir fasıl beş sifr vardır. Sifr-i evvelde sekiz bâb, sifr-i sânîde altı bâb, sifr-i sâlisde beş bâb, sifr-i râbiʻde altı bâb, sifr-i hāmisde yedi bâb vardır.Fasıl: Kavâʻid-i ilm-i tıbbı beyân ider. İmdi maraz, beden-i insânînin hey’etine dirler şol nesne ki, ihdâs-ı zarar fiʻl ide, bunlardan hāric değildir. Bu ahvâl kuvâ-yı selâse, hayvânî ya nefsânî ya tabîʻîdir ki, anların efʻâlindendir. Ve bu efʻâl üç kısımdır. Tağayyürdür ve noksāndır ve butlândır. Meselâ tağayyür oldur ki, bâsıra baʻzı nesne idrâk ide ki, hāricde ol nesnenin vücûdu olmaya. Noksān odur ki, bâsıra baʻzı nesneyi görmeye. Hâlbuki anın vücûdu mevcûd ola. Ve butlân ol nesnedir ki, hiç görmeye aʻmâ gibi. Ve maraz oldur ki, bî-vâsıta zarar fiʻl ide. Eğer hudûs-ı zarar vâsıtasıyla oldu ise sebeb dirler, havâ gibi, müteʻaffin ola ve hılt-ı fâsid peydâ ola. Ol ufûnet sebeb-i maraz ola, hummâ gibi. Ve afen oldur ki maraz anın sebebi ola, sudâʻ gibi ki andan hummâ hâsıl olur. Araz oldur ki sudâʻ müştaʻil ola, ol vakit maraz olur. Eğer sudâʻ hılt-ı dimâğı fâsid ve rakīk kıla, sebeb-i nüzûl olur. Bu mebhas üç mukaddimenin beyânını muktezīdir ki tabîbe anı bilmek lâzımdır. Mukaddime-i ûlâda üç vech vardır. Vech-i evvel, emrâz üç cins olduğun beyân ider. Cins-i evvel, sû-i mizâcdır ki yedi nevʻdir. Cins-i sânî, terkîb-i emrâzdır ki yedi nevʻdir. Birisi şekl-i marazdır. Şekil oldur ki efʻâle muzır ola. Nevʻ-i sânî maraz-ı mecârî ve cevfdir ki muktezâ-yı tabîʻat üzere küşâde olmaya, ziyâde açıla yahud mesdûd ola. Nevʻ-i sâlis cevf-i evʻiyye-i menî ve miʻdedir ki bir nesne vâkiʻ olmağla ârâm virmişdir, miʻde ve kîs-i hāya-i insânî gibi. Mecârî-i viʻâ ve kîs teng ve tar olmuşdur. Bu maʻnâ butūn-ı dimâğ ve tecâvîf-i kalbde katı zāhirdir. Nevʻ-i râbiʻ, emrâz-ı safâihdir, sath-ı uzuv haşin olmağla mecârî yapışmış ola ve miʻdenin sathı gibi ki iʻtidâlden güzer itmekle mûcib-i zarar ola. Yahud riyenin mecârîsi haşin ve dürüşt olmakdır, suʻâl îcâb eylemesi gibi. Ya miʻdenin sathı sıyrıncak olmağla gıdâyı imsâke kādir olmaya. Nevʻ-i hāmis maraz-ı uruzdur [vazʻdır]. Bu dört kısımdır. Birisi kebedin mevziʻinden ayrılmasıdır. Eğer yerine gele, inziʻâc dirler. Eğer gelmeye, halʻ dirler. Barmak gibi mevziʻinden çıka ve harekete kādir olmaya. Vaktâ ki yerine gele, sâkin ola. Eğer muhkem ola ve yerine gelmeye, hareketden kala, halʻ-ı sânî dirler. Kısm-ı sânî maraz-ı gudeddir [adeddir?]. Buna emrâz-ı terkîb dirler. Taʻrîf, uzuv ya ziyâde ya nâkıs ya münkatıʻ ola. Bi-gayrı katʻ misâli, insânın barmakları ya altı ya dört olmakdır. Nevʻ-i sâdis, emrâz uzvun mikdârı kadar olmakdır, yerakān gibi. Nevʻ-i sâbiʻ teferruk-ı ittisāldir ki fiʻlde muzırdır. Sadeleştirme üçüncü bölümde beş başlık, dördüncü bölümde altı başlık, beşinci bölümde yedi başlık vardır.Fasıl: Bu bölümde tıp ilminin kaideleri anlatılacaktır. Hastalık, insan bedenine zarar veren şeydir. Bu durum tabii, nefsani ve hayvani kuvvetlerin eylemsel bir sonucudur. Bu eylemler bozularak değişme, eksilme veya yokluk hâlidir. Örneğin bozularak değişme, gözün olmayan nesneleri görmesidir. Eksilme, gözün var olan bazı nesneleri görmemesidir. Yokluk ise görme fiilinin tamamen kaybolmasıdır. Hastalık, herhangi bir aracı olmadan bedene zarar vermektir. Eğer bir aracı ile zarar söz konusu ise ona sebep denilir. Örneğin kokuşmuş havada bozuk hılt vardır. Kokuşma ve çürüme bazen hastalığa (ateş gibi), bazen de hastalık kokuşmaya neden olur. İkinciye örnek, baş ağrısından yüksek ateş ortaya çıkmasıdır. Baş ağrısı hiddetlenirse hastalığa dönmüş olur. Eğer baş ağrısı beyin sıvılarını bozar ve inceltirse başın felce neden olabilir. Bu konuda üç giriş konusunu anlatmak gerekir, zira bu bilgiler tabip için şarttır. Birinci giriş konusu üç açıdan değerlendirilebilir. Birinci vecih: Hastalık üç çeşittir. 1. Hastalık mizacın bozulmasıyla ortaya çıkabilir, bunun yedi çeşidi vardır. 2. Hastalığın sebebi birden fazla organla ilişkili olabilir, bu da yedi çeşittir. Birincisi hareketin kısıtlanmasına yönelik hastalıklardır. İkincisi, içinden damar, sinir veya sıvı geçen kanalların ya aşırı açılması ya da tıkanmasıdır. Üçüncüsü, üreme organı ve mide boşluğu gibi yerlerde bir kitlenin ortaya çıkmasıdır. Bu durumun gözüktüğü damarlarda daralma olur. Beyin içi ve kalp boşluğunda bu hastalık daha aşikâr gözükür. Dördüncü bileşik hastalık, yüzeylerde olan hastalıklardır. Örneğin bir organın yüzeyi sert olursa oradaki kanallar düzgün çalışmayabilir. Akciğerin kanalları sert olursa öksürük ortaya çıkabilir. Midenin yüzeyi kaygan olursa besini yeterince tutamaz. Bileşik hastalığın beşinci türü, organların yerinden çıkmasıdır ve dört kısımdır. Birisi karaciğerin yerinden ayrılmasıdır. Eğer tekrar yerine gelirse rahatsızlık vermiş olur, yerine gelmezse halʻ (kopmuş ve çıkmış) demek olur. Karaciğer parmak gibi yerinden çıkar ve hareketsiz bir şekilde öyle kalırsa bu da ikinci halʻ demektir. İkinci kısım ise bezelerdir [sayılardır]. Organın ya fazla ya eksik veya kesik olmasıdır. Örneğin parmakların dört veya altı olması gibi. Altıncı bileşik hastalık, hastalığın tüm organa yayılmasıdır, sarılık gibi. Yedinci bileşik hastalık, insan bedeninin yaralanma sonucu ayrılmasıdır.*(Kaynak: Emir Çelebi, Enmûzecüʼt-Tıbb, T-7043, 28b-29a)
Hadımköy Camii (İstanbul)Ziynet efzâ-yı makam-ı muâllâ-i hilâfet-i İslâmiyye ve erîke pirâ-yı saltanat-ı seniyye-i Osmaniye; es-Sultan ibnü’s-SultanEs-sultanu’l-Gazî Abdülhamid Han-ı sânî hazretleri taraf-ı eşreflerinden işbu cami-i şerîfBin üç yüz on dokuz senesi Cemaziyelûlâsında ta‘mîr ve tevsi‘ kılınmıştırFî Cemaziyelevvel Sene 1319Kelimeler:Efzâ: Sonuna geldiği kelimelere “arttıran, çoğaltan” anlamı katarak Farsça usûlüyle birleşik sıfatlar yaparMuâllâ: Yüksek, yüce, bülent, mürtefi; Değeri, derecesi, mertebesi üstün, yüksek seviyeli.Erîke: TahtPirâ: Sonuna geldiği kelimelere “donatıcı, süsleyici, donatan, süsleyen” anlamı katarak Farsça usûlüyle birleşik sıfatlar yaparŞeyh Şaban-ı Veli Haziresi (Kastamonu)Hüve’l-Hallâku’l-BâkîSadr-ı esbak-ı âlî Hüsrev Paşa’nınŞem‘dân Ağası Gökmen-zâdeMerhum ve Mağfûrun-leh el-hac Ağa Hüseyin ervahına ve cemi‘ Ehl-i iman ervahına El-FatihaFi leyletü'l-hamis min şehr-i 9 rebiu’l-evvelsene 1259 Rakkamehu Râkım gufîre lehû Kelimeler:Hallâk: Yaratma gücü sınırsız olan, devamlı olarak yaratan, Allah.Sadr: Bir şeyin başı, baş tarafı, en yüksek yeri; Baş, başkan, reis.Esbak: Öncekinden önce olan, daha eski, bir makamda bir evvelkinden önce bulunmuş olan [Bir öncekine sâbık denir]Şem‘dan: ŞamdanMağfûrun: Allah tarafından günahları bağışlanan veya günahlarının bağışlanması için Cenâbıhakk'a duâ edilen (ölmüş kimse).Leyl: Gece
(1) FeryâdNaşir ve idare memuru: Mustafa Ragıb(2) Rusya’da meclis-i meşveretRusya istibdad-ı celladanesi, efkâr-ı hürriyet-cû önünde ser-nigun oldu. Arzu-yı umumi, ihtilal-i hürriyet-perverane karşısında, üniformalarının parlaklığından, alacalı bulacalı olmalarından başka bir kuvvete mazhar olamamak gibi fıtrat-ı pestîsinde yaratılmış biçare, muannid, gaddar, müstebidler dayanamadılar!(3) Bir milletin arzusu Cenab-ı Hakk’ın evamiri kadar mukaddes olduğunu bilmeyen ve bilmek istemeyen müstebidler Rusya ahval-i ihtilal-perveranesinden ibret alsalar sezadır!(4) NecidTürk gazetesinden:Ceziretü’l-Arab’da icra-yı hüküm eden Emir Abdülaziz İbnü’r-Reşid ahiren Emir Abdülaziz İnbü’s-Suuud ile muharebesinde maktulen düşmüş ve tevabii kâffeten dağıtılmış olduğu Basra’dan ba-telgraf Mısır’da mukim bazı zevata bildirilmiştir.(5) Açık cevaplarBalçık’taki M. KardaşaMektup geldi. Hastalığımız cevabı tehir etti ve bir müddet tehir edecek!Üsküp’te: Meftun-ı adalete.Cevap beklemekteyiz!İzmir’de H. Bey’eİstenilen adette verilen adrese gönderildi ve badema gönderilecektir.
نور عثمانيه و بايزيد آراسنده ير آلان قپالي چارشينڭ ياپيمنه ١٤٦٠ ييلنده باشلانمش، جامعلرڭ تعمير و باقيم مصرفلري كبي چشيتلي احتياجلرينڭ قارشيلانابيلمه سي ايچون كلير كتيريجي اولارق وقف ايديلمشدر. قپالي چارشي دوام ايدن سورچده كليشه رك بويومشدر.اسكي زنكينلرڭ مجوهر، معدن، سلاح كبي قيمتلي اشيالرينڭ ياني صيره دولت خزينه سنڭ بيوك قسمي ده بوراده كي قاصه لرده قورونورمش. اوليا چلبي بورايي معظّم كوچلي قلعه اولارق طانيملامشدر. دنيانڭ يالڭزجه اڭ اسكي دگل، اڭ بيوك آليش ويريش مركزي اولارق ده طانيملانان قپالي چارشي، ٣٠ بيڭ ٧٠٠ متره قاره ده ٦٦ قدر صوقاغي، ٤ بيڭ قدر دكّاني بارينديرمقده در. عثمانلي دونمنده ئولكه ده كي ديگر قپالي چارشيلردن آيريلمسي ايچون چارشوي كبير يعني بيوك چارشي اولارق آڭيليردي. قوجه بر شهري آڭديران چارشيده ، تجاري اخلاق و توه رلره صايغي ده چوق أونملي بر مسئله يدي. چارشينڭ جادّه و صوقاقلري، او دونمده او ايشي ياپان اصنافڭ ايشلرينڭ اسملريني آلمش؛ قالپاقجيلر، قويومجيلر، فسجيلر دينيلمشدر.دنيانڭ اڭ اسكي بانقه سي، اڭ بيوك و اڭ اسكي آليش ويريش مركزي قپالي چارشي كونڭ هر ساعتي حركتلي و غلبه لكدر. اجداديمزڭ يادكاري، اقونومينڭ قلبي، توريستلرڭ استانبولده ايلك اوغراق نقطه سيدر. بركتلي اولمسي دعاسيله .Nuruosmaniye ve Beyazıt arasında yer alan Kapalıçarşı’nın yapımına 1460 yılında başlanmış, camilerin tamir ve bakım masrafları gibi çeşitli ihtiyaçlarının karşılanabilmesi için gelir getirici olarak vakfedilmiştir. Kapalıçarşı devam eden süreçte gelişerek büyümüştür.Eski zenginlerin mücevher, maden, silah gibi kıymetli eşyalarının yanı sıra devlet hazinesinin büyük kısmı da buradaki kasalarda korunurmuş. Evliya Çelebi burayı muazzam güçlü kale olarak tanımlamıştır. Dünyanın yalnızca en eski değil, en büyük alışveriş merkezi olarak da tanımlanan Kapalıçarşı, 30 bin 700 metrekarede 66 kadar sokağı, 4 bin kadar dükkânı barındırmaktadır. Osmanlı döneminde ülkedeki diğer kapalı çarşılardan ayrılması için çarşu-yu kebir yani büyük çarşı olarak anılırdı. Koca bir şehri andıran çarşıda, ticari ahlak ve törelere saygı da çok önemli bir meseleydi. Çarşının cadde ve sokakları, o dönemde o işi yapan esnafın işlerinin isimlerini almış; Kalpakçılar, Kuyumcular, Fesçiler denilmiştir.Dünyanın en eski bankası, en büyük ve en eski alışveriş merkezi Kapalıçarşı günün her saati hareketli ve kalabalıktır. Ecdadımızın yadigarı, ekonominin kalbi, turistlerin İstanbul’da ilk uğrak noktasıdır. Bereketli olması duasıyla.
Abdullah bin Revaha'nın Putu Kırmasıعبد اللّٰه بن رواحه مسلمان اولمشدي اما اڭ سوديگي جان دوستي ابو دردا حالا پوتلره طاپمقده اصرار ايدييوردي. بر كون عبد اللّٰه بن رواحه ، ابو دردانڭ أوينه كلير، آرقداشنڭ أوده اولماديغني كورور. خانمي قوجه سنڭ براز أوڭجه أودن چيقديغني خبر ويرر. عبد اللّٰه بن رواحه النده بر كسرله ابو دردانڭ پوتنڭ بولونديغي اوطه يه كيرر. “دقّت ايدڭ، اللّٰهڭ ياڭنده چاغيريلان هر شي آصلسزدر.” مصراعني اوقويارق پوتي پارام پارچه ايدر. كسر سسنى دويان ابو دردانڭ خانمي، “اي ابن رواحه ، بني محو ايتدڭ” دير.عبد اللّٰه بن رواحه بر شي اولمامش كبي أودن چيقار كيدر. ابو دردا اوه دونديگنده خانمنى آغلاركن بولور. نه دن آغلادىغني صورار. او ده “قرداشلگڭ عبد اللّٰه كلدي، كورديگڭ ايشي ياپدي” دييه رك قيريلان پوتي كوسترير. أوڭجه ابو دردا چوق أوفكه لنير اما صوڭره براز دوشونور و “پوتڭ الندن بر خير كلسه يدي كنديني قوروردي” ديدي. عبد اللّٰه بن رواحه نڭ ياننه كلن ابو دردا، پيغمبر افنديمزڭ ياننه كيدرك مسلمان اولدي.Abdullah bin Revaha Müslüman olmuştu ama en sevdiği can dostu Ebu Derda hala putlara tapmakta ısrar ediyordu. Bir gün Abdullah bin Revaha, Ebu Derda’nın evine gelir, arkadaşının evde olmadığını görür. Hanımı kocasının biraz önce evden çıktığını haber verir. Abdullah bin Revaha elinde bir keserle Ebu Derda’nın putunun bulunduğu odaya girer. “Dikkat edin, Allah’ın yanında çağırılan her şey asılsızdır.” mısrasını okuyarak putu paramparça eder. Keser sesini duyan Ebu Derda’nın hanımı, “Ey ibni Revaha, beni mahvettin” der.Abdullah bin Revaha bir şey olmamış gibi evden çıkar gider. Ebu Derda eve döndüğünde hanımını ağlarken bulur. Neden ağladığını sorar. O da “Kardeşliğin Abdullah geldi, gördüğün işi yaptı” diyerek kırılan putu gösterir. Önce Ebu Derda çok öfkelenir ama sonra biraz düşünür ve “Putun elinden bir hayır gelseydi kendini korurdu” dedi. Abdullah bin Revaha’nın yanına gelen Ebu Derda, Peygamber Efendimizin yanına giderek Müslüman oldu.Sultan Akmed'in Rüyasıسلطان ١نجی احمد آوستوريه أوزرينه ياپاجغي بر سفردن أوڭجه بر رؤيا كورور. بو رؤياده آوستوريه قرالي ايله كورشه طوتوشديغني فقط قرالڭ كنديسني صيرت أوستي يره دوشورديگني كورور. كيمه يوروملاتير ايسه حربه كيرمه مسني رؤيانڭ تعبيرينڭ ظاهر اولديغني سويلرلر. سلطان احمد و اطرافنده كيلر بو رؤيانڭ بر ده عزيز محمود هدائي حضرتلرنجه تعبير ايديلمه سني ايسترلر. سلطان احمد بر مكتوبله رؤيايي اسكدارده اقامت ايدن حضرته كوندرر. عزيز محمود هدائي جوابي مكتوبله رؤيايي پادشاهه شويله تعبير ايدر: “بر انسانڭ رؤياسنده رقيبي طرفنده صيرت ئوستي يره دوشورولمسي، اوڭا غالب كله جگنه اشارتدر. چونكه صيرت انسانڭ اڭ قوتلي يريدر، طوپراق ده اڭ قوتلي طاياناقدر. بو ايكيسي برلشنجه صيرتي يره كلن قوت قازانير و مجادله سنده موفّق اولور. الحاصل بو رؤيا سزڭ كفاره قارشي غلبه ايده جگڭزه علامتدر.”پادشاه بو تعبيردن چوق ممنون قالدي و سفر حقّنده كي تردّدلري اورته دن قالقدي. Sultan 1. Ahmed Avusturya üzerine yapacağı bir seferden önce bir rüya görür. Bu rüyada Avusturya Kralı ile güreşe tutuştuğunu fakat kralın kendisini sırt üstü yere düşürdüğünü görür. Kime yorumlatır ise harbe girmemesini rüyanın tabirinin zahir olduğunu söylerler. Sultan Ahmed ve etrafındakiler bu rüyanın bir de Aziz Mahmud Hüdai hazretlerince tabir edilmesini isterler. Sultan Ahmed bir mektupla rüyayı Üsküdar’da ikamet eden Hazrete gönderir. Aziz Mahmud Hüdai cevabi mektupla rüyayı padişaha şöyle tabir eder: “Bir insanın rüyasında rakibi tarafında sırtüstü yere düşürülmesi, ona galip geleceğine işarettir. Çünkü sırt insanın en kuvvetli yeridir, toprak da en kuvvetli dayanaktır. Bu ikisi birleşince sırtı yere gelen kuvvet kazanır ve mücadelesinde muvaffak olur. Elhasıl bu rüya sizin küffara karşı galebe edeceğinize alamettir.”Padişah bu tabirden çok memnun kaldı ve sefer hakkındaki tereddütleri ortadan kalktı. Şeyheynin Birbirine Mülatefesiسلطان ١. احمد خان، چوق سوديگي استادي عزيز محمود خدائي حضرتلرينه قيمتلي بر هديه كوندرير. فقط خدائي حضرتلري بو هديه يي قبول ايتمز. بونڭ أوزرينه سلطان احمد، عين هديه يي او دورڭ أوڭده كلن شيخلرندن عبدالمجيد سيواسي حضرتلرينه كوندرير. عبدالمجيد سيواسي حضرتلرينڭ هديه يي قبول ايتمه سي مناسبتيله ده بر زيارتي اثناسنده حكمتنى آڭلامق مقصديله شويله دير: “افندي حضرتلري! بن سزه كوندرديگم هديه يي داها أوّل محمود خدائي حضرتلرينه كوندرمشدم، اونلر قبول بويورمدي فقط سز قبول ايتديڭز” ديدي.عبدالمجيد سيواسي حضرتلري شو معنيدار جوابي ويرر: “سلطانم! عزيز محمود خدائي بر عنقا قوشي كبيدركه ، لشه تنزّل ايتمز!”بو جوابدن ممنون قالان سلطان، بر مدّت صوڭره خدائي حضرتلرينه اوغرار. اوڭا، “افندم، سزڭ قبول ايتمه ديگڭز هديه يي عبدالمجيد افندي قبول ايتدي” ديدي. بوڭا مقابل خدائي حضرتلري تبسّم ايدرك، “سلطانم، عبدالمجيد افندي بر دريادر. قوجه دريايه بر طامله جق كير دوشسه ، اوڭا ضرر ويرمز” ديدي.Sultan 1. Ahmed Han, çok sevdiği üstadı Aziz Mahmud Hüdai Hazretlerine kıymetli bir hediye gönderir. Fakat Hüdai Hazretleri bu hediyeyi kabul etmez. Bunun üzerine Sultan Ahmed, aynı hediyeyi o devrin önde gelen şeyhlerinden Abdülmecid Sivasî Hazretleri’ne gönderir. Abdülmecid Sivasî Hazretleri’nin hediyeyi kabul etmesi münasebetiyle de bir ziyareti esnasında hikmetini anlamak maksadıyla şöyle der: “Efendi Hazretleri! Ben size gönderdiğim hediyeyi daha evvel Mahmud Hüdai Hazretleri’ne göndermiştim, onlar kabul buyurmadı fakat siz kabul ettiniz” dedi.Abdülmecid Sivasî Hazretleri şu manidar cevabı verir: “Sultanım! Aziz Mahmud Hüdai bir anka kuşu gibidir ki, leşe tenezzül etmez!”Bu cevaptan memnun kalan Sultan, bir müddet sonra Hüdai Hazretleri’ne uğrar. Ona, “Efendim, sizin kabul etmediğiniz hediyeyi Abdülmecid Efendi kabul etti” dedi. Buna mukabil Hüdai Hazretleri tebessüm ederek, “Sultanım, Abdülmecid Efendi bir deryadır. Koca deryaya bir damlacık kir düşse, ona zarar vermez” dedi.İbrahim Dusuki Hazretleriابراهيم دسوقي حضرتلري عمريني اسلامه خدمتله كچيردي. انسانلرڭ طوغري يوله قاووشمسي ايچون چوق غيرت كوستردي. كيجه لري اويوماز، صباحلره قدر عبادت ايدردي. كوندوزلري طلبه لرينه درس ويرردي. سنّت اولديغي ايچون أوگله دن أوڭجه بر مقدار اويور يعني قيلوله ياپاردي. حكمتلي سوزلري پك چوقدر. اوغلي كنديسندن نصيحت ايسته ديگنده ؛ ”اي كوزيمڭ نوري اولادم. أوڭجه ايچنده كي نفس دينيلن اژدرهايي ئولدير. يوزيني طوپراغه سور. خطا و عصياننى قبول و اعتراف ايت و ايشله دىگڭ خطا طولی عبادتلرينڭ يوزينه چارپيلمه سندن قورق“ بويوردي.طلبه سي اولمق ايسته ين برينه ؛ ”اي اوغلم، توبه ايتمك ايسترسه ڭ، بو خصوصده لاابالي اولمه . توبه يي اويونجاق صانمه ، يالڭز ديل ايله ’ توبه ايتدم يا ربّي!‘ ديمك يتمز. هم ديل ايله توبه ايتمه لي هم ده حراملري و ياساق اولان شيلري ياپمامه ليدر. توبه ناصل اولور بيليرميسڭ؟ قولون، قلبنى اللّٰهدن باشقه بر شي ايله مشغول ايتمه مسي، توبه ايتمه سي ايله اولور. بو حاصل اولورسه ، توبه مقبولدر“ بويوردي.İbrahim Desukî Hazretleri ömrünü İslam’a hizmetle geçirdi. İnsanların doğru yola kavuşması için çok gayret gösterdi. Geceleri uyumaz, sabahlara kadar ibadet ederdi. Gündüzleri talebelerine ders verirdi. Sünnet olduğu için öğleden önce bir miktar uyur yani kaylûle yapardı. Hikmetli sözleri pek çoktur. Oğlu kendisinden nasihat istediğinde; “Ey gözümün nuru evlâdım. Önce içindeki nefis denilen ejderhayı öldür. Yüzünü toprağa sür. Hata ve isyanını kabul ve itiraf et ve işlediğin hata dolu ibadetlerinin yüzüne çarpılmasından kork” buyurdu.Talebesi olmak isteyen birine; “Ey oğlum, tövbe etmek istersen, bu hususta laubali olma. Tövbeyi oyuncak sanma, yalnız dil ile ‘Tövbe ettim Yarabbi!’ demek yetmez. Hem dil ile tövbe etmeli hem de haramları ve yasak olan şeyleri yapmamalıdır. Tövbe nasıl olur bilir misin? Kulun, kalbini Allah’tan başka bir şey ile meşgul etmemesi, tövbe etmesi ile olur. Bu hâsıl olursa, tövbe makbuldür” buyurdu.