Konu resmiİstikamet En Büyük Keramettir
Baş Muharrir

استقامت اڭ بویوك كرامتدر بر ملتڭ یورودیگی یول، یالڭز آلدیغی قرارلرله دگل، قوللاندیغی حرفلرله ده بليرلنير. چونكه حرف، سسی یازی یه دوكن مقانیك بر اشارت دگل؛ او سسی هانكی اینانجه، هانكی روحه، هانكی مدنیت حوضەسنه باغلادىغمزڭ سمبولیدر. عثمانلی توركجەسی بو آڭلامده یالڭز بر یازی سیستمی دگل؛ قرآنڭ ایشیغیله شكللنمش، امتڭ حافظەسني طاشییان بویوك بر كولتور ميراثيدر. بو حرفلرله یازیلان هر كلمه، ملتمزڭ هم ربنه يوڭليشنى هم تاریخ صحنەسندەكي وارلغنی تأیید ایدن بر مهردر. لاتین حرفلرینه كچیش طارتيشمەسي بو سببله هیچ بر زمان یالڭزجه اگیتیم مسئلەسي اولارق كورولمەمش؛ بر استقامت ترجيحي، بر مدنیت يوڭليشي اولارق دگرلنديريلمشدر. یڭی حرفلر، كچمشي قولای آڭلاشیلیر قیلمق ایچون دگل، كچمشي اولاشیلماز قیلمق ایچون دورەیه صوقولمشدر. چونكه حرف دگيشديگنده یالڭز متنلر دگل، حافظەلر دگیشیر؛ حافظه دگيشديگنده ایسه ملتڭ كيملگي دونوشور. پكی نەدن بو قدر اصرارله لاتین حرفلری بنمسندي؟ مسئلەنڭ آردنده ” قولایلق “ دگل، ” استقامت دگيشديرمه “ هدفی واردر. حرف دگیشدیرمك؛ دوشونجه اقليمنى، معنوی عائدیتی، تاریخ شعورینی دگيشديرمه آراجيدر. اسكی حرفلری ترك ایدن بر ملّت، یالڭز كچمشيله باغنی قوپارماز؛ عین زمانده حافظەسنڭ طایاندیغی دگرلر سيستمندن ده اوزاقلاشیر. بو ترجیحڭ آماجي ایلرلەمك دگل، یوڭ دگيشديرمكدي. استقامت، اسلام مدنيتندن باتی مدنیتنه چوریلمش؛ حرف، بو كچيشڭ سمبولی و واسطەسی یاپیلمشدر. بزم اینانجمزده اڭ بویوك كرامت؛ اولاغان أوستی حاللر كوسترمك دگل، طوغریلق أوزره ثبات ایتمكدر. بوكون عثمانلی توركجەسنه یوڭلمك، كچمشه دونمك دگل؛ استقامتمزي یڭیدن طوغريلتمقدر. چونكه كلمەلر غائب اولورسه حقیقت اونوتولور؛ حافظه اونوتولورسه استقامت غائب اولور. و استقامت غائب اولورسه، ملّت طاغیلیر. بو سببله حرفلر بر آراچ دگل، بر طوروشدر. بو طوروش، دون اولدیغی كبی بوكون ده قرآن مدنیتی طرفندەدر. عثمانلی توركجەسی بزمدر؛ چونكه استقامتمز اورایه باغلیدر. استقامت ایسه، اڭ بویوك كرامتدر.Bir milletin yürüdüğü yol, yalnız aldığı kararlarla değil, kullandığı harflerle de belirlenir. Çünkü harf, sesi yazıya döken mekanik bir işaret değil; o sesi hangi inanca, hangi ruha, hangi medeniyet havzasına bağladığımızın sembolüdür. Osmanlı Türkçesi bu anlamda yalnız bir yazı sistemi değil; Kur’ân’ın ışığıyla şekillenmiş, ümmetin hafızasını taşıyan büyük bir kültür mirasıdır. Bu harflerle yazılan her kelime, milletimizin hem Rabbine yönelişini hem tarih sahnesindeki varlığını teyit eden bir mühürdür.Latin harflerine geçiş tartışması bu nedenle hiçbir zaman yalnızca eğitim meselesi olarak görülmemiş; bir istikamet tercihi, bir medeniyet yönelişi olarak değerlendirilmiştir. Yeni harfler, geçmişi kolay anlaşılır kılmak için değil, geçmişi ulaşılmaz kılmak için devreye sokulmuştur. Çünkü harf değiştiğinde yalnız metinler değil, hafızalar değişir; hafıza değiştiğinde ise milletin kimliği dönüşür.Peki neden bu kadar ısrarla Latin harfleri benimsendi? Meselenin ardında “kolaylık” değil, “istikamet değiştirme” hedefi vardır. Harf değiştirmek; düşünce iklimini, manevi aidiyeti, tarih şuurunu değiştirme aracıdır. Eski harfleri terk eden bir millet, yalnız geçmişiyle bağını koparmaz; aynı zamanda hafızasının dayandığı değerler sisteminden de uzaklaşır. Bu tercihin amacı ilerlemek değil, yön değiştirmekti. İstikamet, İslâm medeniyetinden Batı medeniyetine çevrilmiş; harf, bu geçişin sembolü ve vasıtası yapılmıştır. Bizim inancımızda en büyük keramet; olağanüstü hâller göstermek değil, doğruluk üzere sebat etmektir. Bugün Osmanlı Türkçesine yönelmek, geçmişe dönmek değil; istikametimizi yeniden doğrultmaktır. Çünkü kelimeler kaybolursa hakikat unutulur; hafıza unutulursa istikamet kaybolur. Ve istikamet kaybolursa, millet dağılır. Bu sebeple harfler bir araç değil, bir duruştur. Bu duruş, dün olduğu gibi bugün de Kur’ân medeniyeti tarafındadır.Osmanlı Türkçesi bizimdir; çünkü istikametimiz oraya bağlıdır. İstikamet ise, en büyük keramettir.

Metin UÇAR 01 Kasım
Konu resmiKelimelerin Gücünü Hafife Alma!
Poster

Osmanlıca DERGİ 01 Kasım
Konu resmiHarf Devriminin Psikolojik Yüzü
Okuma Metinleri

نه دن بر دولت، خلقنڭ بیلدیگی بر یازی یی بر كیجه ده دگیشدیرر؟ بو صورونڭ جوابی، تكنیك كركجه لرده دگل؛ “ذهنیت قورمه” پسيقولوژيسنده صاقلیدر.حرفلر ساده جه سسی دگل، دوشونجه یی شكللنديرر. هر یازی سیستمی عائد اولدیغی مدنیتڭ ذهنی خریطه سنی طاشیر. قرآن حرفلری یالڭزجه دینی متنلرڭ یازیلدیغی بر آلفابه دگلدی؛ اللّٰه، آخرت، قول، بركت، حكمت، وطن، ملّت، عدالت، حرمت، مرحمت كبی كلمه لری آڭلامڭ درينلكلريله برلكده نسلدن نسله طاشییان بر روحدي. حرفلر دگيشديگنده، بو كلمه لرڭ طاشیدیغی متافیزیك درینلك ده ذهن دنیاسندن چكیلمگه باشلادی. بویله جه یالڭزجه یازی ترك ایدیلمدی؛ كلمه لرڭ چاغیردیغی دنیا ده ترك ایدیلدی.بو دوریم، كیشی یی تاريخسزلشديرمه پسيقولوژيسنه طایانییوردی. چونكه كچمشنی اوقويامايان انسان، دوشونجه دنیاسنده “یڭیدن طوغمش” و يوڭلنديريلمه يه آچیق حاله كلمش صاييليردي. بو یڭیدن طوغوش مودرنلشمه سويله ميله سوسلندي؛ فقط درينده كوكسز بر فرد انشا ایتمه هدفی ياتييوردي. كوكسز فرد ایسه یوڭ آرار؛ یوڭ آرایان طوپلوم، كندیسنه كوستریلن استقامتی صورغولامدن قبول ایدر حاله كلیر. بو ندنله حرف دوريمي، یالڭزجه بر اگیتیم رفورمي دگل، ذهن خريطه سنڭ یڭیدن چيزيلديگي بر كیملك مداخله سيدي.طوپلومڭ بویوك قسمی كوره جه اوقور یازار دگلدی؛ فقط مسئله اوقومه اوراني مسئله سي دگل، “نه یه عائد حسّ ايديله جگي” مسئله سيدي. قرآن حرفلریله یازیلمش هر متن، انسانڭ مقدّسله قوردیغی باغی سيمگه لييوردى. حرفلر دگيشنجه مقدّس دگرلر كیرو پلانده قالدی؛ دنیوی اولان أوڭ پلانه چیقاریلدی و مركز قبول ایدیلدی. یازیله قورولان ارتباط قوپديغنده، ساده جه كلمه لر دگل، دگرلر ده حیاتدن چكیلدی.بو دگیشیكلك عائدیت دويغوسنڭ ده یڭیدن طانيملانمه سيدي. انسان هانكی یازیله يازييورسه، كندینی او مدنیتڭ أويه سي اولارق كورور. عرب حرفلری امتڭ اورتاق يازيسيدي؛ لاتین حرفلری ایسه اولوس - دولت كيملگنڭ مهری حالنه كتیریلدی. یازی، وطنداشلق شعورينڭ لابوراتووارينه دونوشدی و انسانلر كندیلرینی آرتیق اسلام مدنیتنڭ دگل، مودرن اولوس - دولتڭ أورننده قونوملانديرمه يه  يوڭلنديريلدي. بو پسیقولوژیك دونوشوم، فردڭ عائديتنى سسسزجه دگیشدیردی.زمانله یڭی نسل، اسكی متنلرڭ قارشوسنه كچدیگنده اونلری آڭلاشیلماز اشارتلر اولارق كورمگه باشلادی. كندی تاریخنی، كندی اجدادینی یبانجی بر كولتور كبی آلغيلادى. كچمش، كوونیله جك بر قایناق اولمقدن چیقارق “بیلینمه ین” و “شبهه لی” بر آلان اولارق قودلاندي. دولت ساده جه كله جگی شكللنديرمييور؛ كچمشه ناصل باقلمسي كركديگني ده بليرلييوردي. تاریخ كیم طرفندن اوقوناجق، هانكی كلمه ناصل يوروملاناجق، هانكی تریم نه یی چاغريشديراجق... توم بو عنصرلر یڭی یازیله یڭیدن بليرلندي.حرف دوريمي یالڭزجه كچمشي اونوتديرمقله قالمادی؛ ملتڭ دوشونمه بیچیمنی طیش رفرانسلره باغیملی حاله كتیردی. یازیدن قوپوش، حافظه دن قوپوش قدر آڭلام أورتمه قدرتنڭ غائبي ديمكدي. ذهن، باشقه سنڭ حرفلریله دوشونمه یه باشلادیغنده كلمه لر دگیشیر؛ كلمه لر دگيشديگنده انسانڭ دنیا تصوری دونوشور. حرف دوريمنڭ اصل اتكیسی بوراده اورته یه چیقدی: ذهن، باغيمسزلغنى غائب ایتدی.كرچك يڭيلنمه، ذهنڭ يوڭلديگي قايناقده در. ذهنڭ قايناغنه دونن بر ملّت، كله جگی باشقه لرینڭ قلمیله دگل، كندی عقلی و اراده سیله یازابیلیر. ایشته حرف دوريمنڭ اڭ درین پسیقولوژیك یوزی بوراده آرانملیدر: ذهن، كیمه عائد اولاجقدر؟ دگیشن حرفلر یالڭزجه یازی یی دگل، ذهنڭ صاحبنی ده دگيشديرمه يي هدفله مشدر. بوكون ایسه بو ذهنڭ صاحبی یڭیدن كندیسی اولما یولنده در.Neden bir devlet, halkının bildiği bir yazıyı bir gecede değiştirir? Bu sorunun cevabı, teknik gerekçelerde değil; “zihniyet kurma” psikolojisinde saklıdır.Harfler sadece sesi değil, düşünceyi şekillendirir. Her yazı sistemi ait olduğu medeniyetin zihni haritasını taşır. Kur’an harfleri yalnızca dini metinlerin yazıldığı bir alfabe değildi; Allah, ahiret, kul, bereket, hikmet, vatan, millet, adalet, hürmet, merhamet gibi kelimeleri anlamın derinlikleriyle birlikte nesilden nesile taşıyan bir ruhtu. Harfler değiştiğinde, bu kelimelerin taşıdığı metafizik derinlik de zihin dünyasından çekilmeye başladı. Böylece yalnızca yazı terk edilmedi; kelimelerin çağırdığı dünya da terk edildi.Bu devrim, kişiyi tarihsizleştirme psikolojisine dayanıyordu. Çünkü geçmişini okuyamayan insan, düşünce dünyasında “yeniden doğmuş” ve yönlendirilmeye açık hale gelmiş sayılırdı. Bu yeniden doğuş modernleşme söylemiyle süslendi; fakat derinde köksüz bir fert inşa etme hedefi yatıyordu. Köksüz fet ise yön arar; yön arayan toplum, kendisine gösterilen istikameti sorgulamadan kabul eder hâle gelir. Bu nedenle harf devrimi, yalnızca bir eğitim reformu değil, zihin haritasının yeniden çizildiği bir kimlik müdahalesiydi.Toplumun büyük kısmı görece okur yazar değildi; fakat mesele okuma oranı meselesi değil, “neye ait hissedileceği” meselesiydi. Kur’an harfleriyle yazılmış her metin, insanın mukaddesle kurduğu bağı simgeliyordu. Harfler değişince mukaddes değerler geri planda kaldı; dünyevi olan ön plana çıkarıldı ve merkez kabul edildi. Yazıyla kurulan irtibat koptuğunda, sadece kelimeler değil, değerler de hayattan çekildi.Bu değişiklik aidiyet duygusunun da yeniden tanımlanmasıydı. İnsan hangi yazıyla yazıyorsa, kendini o medeniyetin üyesi olarak görür. Arap harfleri ümmetin ortak yazısıydı; Latin harfleri ise ulus-devlet kimliğinin mührü haline getirildi. Yazı, vatandaşlık şuurunun laboratuvarına dönüştü ve insanlar kendilerini artık İslam medeniyetinin değil, modern ulus-devletin evreninde konumlandırmaya yönlendirildi. Bu psikolojik dönüşüm, ferdin aidiyetini sessizce değiştirdi.Zamanla yeni nesil, eski metinlerin karşısına geçtiğinde onları anlaşılmaz işaretler olarak görmeye başladı. Kendi tarihini, kendi ecdadını yabancı bir kültür gibi algıladı. Geçmiş, güvenilecek bir kaynak olmaktan çıkarak “bilinmeyen” ve “şüpheli” bir alan olarak kodlandı. Devlet sadece geleceği şekillendirmiyor; geçmişe nasıl bakılması gerektiğini de belirliyordu. Tarih kim tarafından okunacak, hangi kelime nasıl yorumlanacak, hangi terim neyi çağrıştıracak… Tüm bu unsurlar yeni yazıyla yeniden belirlendi.Harf devrimi yalnızca geçmişi unutturmakla kalmadı; milletin düşünme biçimini dış referanslara bağımlı hale getirdi. Yazıdan kopuş, hafızadan kopuş kadar anlam üretme kudretinin kaybı demekti. Zihin, başkasının harfleriyle düşünmeye başladığında kelimeler değişir; kelimeler değiştiğinde insanın dünya tasavvuru dönüşür. Harf devriminin asıl etkisi burada ortaya çıktı: Zihin, bağımsızlığını kaybetti.Gerçek yenilenme, zihnin yöneldiği kaynaktadır. Zihnin kaynağına dönen bir millet, geleceği başkalarının kalemiyle değil, kendi aklı ve iradesiyle yazabilir. İşte harf devriminin en derin psikolojik yüzü burada aranmalıdır: Zihin, kime ait olacaktır? Değişen harfler yalnızca yazıyı değil, zihnin sahibini de değiştirmeyi hedeflemiştir. Bugün ise bu zihnin sahibi yeniden kendisi olma yolundadır.

Osmanlıca DERGİ 01 Kasım
Konu resmiKöklerden Göklere
Okuma Metinleri

Ağaç Kasidesi Dil İnkılâbı Eleştirisiخلیل نهاد بوزتپه نڭ آغاچ قصيده سي، تورك دیلنه یاپیلان مداخله یی بر آغاچ متافوري أوزرندن اله آلان كوچلی بر پوئتيك اعتراضدر. شاعر، عثمانلینڭ صوڭ دونمنده طوغمش، جمهوریت انقلابلرينڭ ایلك طالغه سنه بالذّات طانیقلق ایتمش بر اسمدر. اونڭ كوزنده توركجه، كوكلری ماضيده درينلره اوزانمش، كووده سی عصرلق كولتورله كوچلنمش، داللری كوگلره اوزانمش بر آغاچدر. آنجق دیل و حرف انقلابی ایله بو آغاجڭ كوكلرندن قوپاريلديغني، مدنیت طمارلرينڭ قوروتولمه يه چاليشيلديغني هایقیرر. قصيده ده كچن هر بیت، ساده جه بر كلمه الشديريسي دگل؛ دیل أوزرندن یاپیلان كیملك دونوشومنه قارشی بر حافظه قيديدر.شاعر، “شكر یازدم افندم، اینان شكر یازدم / فقط اینان یینه بعضًا ده طوز بیبر یازدم” دیركن، دیلده یاپیلان بو زورلامه لرڭ بر شاعرڭ قلمنی ناصل آجي يه، أوفكه يه و ايروني يه سوروكله دیگنی دیله كتیریر. بوراده “یازمق” ساده جه أدبی بر فعل دگل، تاریخ شاهدلگي یاپمقدر. كلمه لر دگیشمش، قاوراملرڭ روحی غائب اولمشدر. “نباته  بيتكي دیمشلر...” دیدیگنده، ساده جه بر كلمه نڭ دگيشديريلمه سني دگل، او كلمه يله برلكده طاشينان بیڭ ییللق علمی كله نگڭ و مدنیت حافظه سنڭ سیلینمسنی الشديرير. نبات، طبّي، اجزاجيلغي، قوزمولوژي يي ایچنده بارينديران بر قاورامدر؛ بیتكی ایسه یالڭزجه طوپراغڭ أوستنده یشرن بر نسنه در. شاعر بو دگيشيمي بر دیل آرينمسي دگل، بر تاریخ كسينتيسي اولارق كورور.“مربّی، معلّم، معلّم أوّل” كبی روح و تربیه طاشییان كلمه لر یرینه “أوگرتمن، اگیتمن” كبی نوتر سوزجكلرڭ كتیریلمسنی ده عین چرچوه ده تنقید ایدر. بو دگیشیم یالڭز كلمه لری دگل، ملتڭ آڭلام دنیاسنی ده دونوشديرمكده در. “سز دیدكجه كنرال، آرتدی حصرتم پاشایه!” دیركن، عسكری ترمينولوژيده بیله روحی اولان كلمه لرڭ یرینی صوغوق یبانجی تريملره بيراقمه سني الشديرير. قصیده، بر دیل غائبندن زیاده بر روح غائبي آڭلاتیر. چونكه شاعر بیلیركه دیل، یالڭزجه ایلتیشیم آراجي دگل؛ اینانچ، استه تیك، خاطره و وطن دويغوسنڭ طاشييجيسيدر.قصيده ده هجو ايديلن كلمه لر، دونمڭ تورك دیل قورومی طرفندن أوڭريلن “اويديرمه” قارشيلقلردر. شاعر، “بیتیك، كتاب؛ اما كل صور بتيق نه؟ یازمه كتاب؟” مصراعنده كلمه لرڭ كيفي شكلده دگيشديريلمه سني، بر ملتڭ كتبخانه لريله باغنڭ قوپاريلمه سنه یول آچان ذهنيتي اورته یه قویار. حرف انقلابی ایله برابر خلق برقاچ ییل أوڭجه یازیلمش متنلري دخی اوقویاماز حاله كلمشدر. شاعرڭ قلمنده بو طوروم، طوپراغڭ أوستنه دوریلمش بر آغاچ كبیدر. آغاچ حالا جانليدر، اما كوكلريله باغلانتيسي كسیلن داللر قورومقده در.دیل انقلابی ساده جه كلمه لری دگل، ملتڭ باقیش آچيسني ده دگيشديرمشدر. “زمانه مؤمنی جامع دیمز ده دیر طاپیناق” مصراعنده دین ديلنڭ دنيويلشديريلمه سي، قوتسالڭ سكولر تريملرله افاده ایدیلمسی الشديريلير. بو دگیشیم، طوپلومڭ ایمان آلغيسنده بیله بر چوزولمه يه اشارت ایدر. شاعر، قصیده بوینجه بو دونوشومي آلایجی بر اسلوبله آڭلاتیر، چونكه بو آلای اصلنده درین بر صانجينڭ افاده سیدر. بو صانجی، كوكلرندن قوپاریلان بر ملتڭ كندی كندینه يبانجيلاشمه سنڭ صانجيسيدر.خلیل نهاد بوزتپه نڭ آغاچ قصيده سي، كچمشه أوزلم دويان بر نوستالژی متنی دگلدر. عكسنه، بر ملتڭ كله جگنی قورتارمق ایچون كوكلرینه دونمسی كركديگني سویله ین بر دیریلیش چاغريسيدر. شاعرڭ اصرارله وو رغولاديغي شی شودر: “دیل ياشارسه ملّت یاشار؛ دیل ئولورسه ملّت یوق اولور.” بو یوزدن قصیده، یالڭزجه بر شكایت دگل، بر اویانیش دعوتیدر. بوكون یڭیدن عثمانلی توركجه سنه، قلاسیك متنلره و قديم كلمه لره دونوك ايلكينڭ آرتمسی، بو قصيده نڭ أوڭ كورديگي كرچگڭ جانلی بر تأييديدر.خلیل نهادڭ قلمی بزه شونی خاطرلاتیر: آغاچ قورومش دگلدر؛ كوكلری حالا طوپراغڭ درينلكلرنده در. چونكه كوك دیدیگمز شی، یالڭزجه كچمشڭ خاطره سی دگل، بوكونڭ حافظه سی و يارينڭ استقامتيدر. دون مدرسه لرده، مكتبلرده، ديوانلرده، جامعلرده و قیشله لرده قوللانیلان كلمه لر؛ دعالر، شعرلر، قانوننامه لر، وقفيه لر حالا آرامزده در. اونلری بتونیله یوق ایتمك ممكن اولمامشدر؛ چونكه اونلر بر ملتڭ حافظه سنه قازينمشدر. كوك، كورونمز اما یاشاتیر. آغاچ داللرینی غائب ایتسه ده كوكدن آلدیغی صويله یڭیدن فیلیز ویره بیلیر. خلیل نهادڭ قصيده سي ده تام بو نقطه ده یوكسلیر: شاید ملّت كندی دیل كوكلرینی یڭیدن فرق ایدر، اونلری یڭیدن ایشلر، أوزرنده دوشونورسه؛ قورومش صانديغي داللر بر كره داها كوگه طوغری اوزانمه يه باشلاياجقدر.بو قصيده ده یاپیلان اویاری یالڭزجه بر ستم دگل، بر دیریلیش چاغريسيدر. شاعر، “قورقمايڭ، هنوز هر شی بیتمدی” ديمكده در. ديلمزڭ درينلرنده حالا یاشایان كلمه لر، حافظه مزڭ قيوريملرنده طوران معنالر یڭیدن ديريلتيلديگنده، ملتڭ كندینه كوگني ده تاریخ شعوری ده جانلاناجقدر. كوك انكار ایدیلدیگنده آغاچ یالڭز قالیر و زمانله ئولور. فقط كوك قبول ایدیلیر، اوڭا يوڭلينير و بسلنيرسه؛ آغاچ یڭی بر بهاره اویانیر. آغاچ قصيده سي بو یوزدن ساده جه بر الشدیری متنی دگل، عین زمانده بر امید بیانیدر.بوكون یڭیدن عثمانلی توركجه سی أوگرنيلمه يه باشلانمه سی، قلاسیك اثرلرڭ نشر ايديلمسي، آرشيولرڭ آچیلمه سی، كنجلرڭ مزار طاشلرینی، وقفيه لري، ديوانلري مراقله اوقومغه يوڭلمسي كوسترییوركه كوكلر یڭیدن صو بولمغه باشلامشدر. بو ملتڭ يوكسليشي ده داللری كوگه چویرن او ایلك جانلیلق آنيله باشلاياجقدر. چونكه كوكلرینی خاطرلايان بر ملّت یالڭزجه كچمشنی احیا ایتمز، كله جگنی ده انشا ایدر. خلیل نهادڭ قصيده سي ایشته بو حقیقتی هایقیرر: “كوگه چیقمق ایسته ین، كوكنه صاریلمق زورندەدر.”Halil Nihad Boztepe’nin Ağaç Kasidesi, Türk diline yapılan müdahaleyi bir ağaç metaforu üzerinden ele alan güçlü bir poetik itirazdır. Şair, Osmanlı’nın son döneminde doğmuş, Cumhuriyet inkılâplarının ilk dalgasına bizzat tanıklık etmiş bir isimdir. Onun gözünde Türkçe, kökleri mazide derinlere uzanmış, gövdesi asırlık kültürle güçlenmiş, dalları göklere uzanmış bir ağaçtır. Ancak dil ve harf inkılâbı ile bu ağacın köklerinden koparıldığını, medeniyet damarlarının kurutulmaya çalışıldığını haykırır. Kasidede geçen her beyit, sadece bir kelime eleştirisi değil; dil üzerinden yapılan kimlik dönüşümüne karşı bir hafıza kaydıdır.Şair, “Şeker yazdım efendim, inan şeker yazdım / Fakat inan yine bazan da tuz biber yazdım” derken, dilde yapılan bu zorlamaların bir şairin kalemini nasıl acıya, öfkeye ve ironiye sürüklediğini dile getirir. Burada “yazmak” sadece edebi bir fiil değil, tarih şahitliği yapmaktır. Kelimeler değişmiş, kavramların ruhu kaybolmuştur. “NEBAT’a BİTKİ demişler…” dediğinde, sadece bir kelimenin değiştirilmesini değil, o kelimeyle birlikte taşınan bin yıllık ilmi geleneğin ve medeniyet hafızasının silinmesini eleştirir. Nebât, tıbbı, eczacılığı, kozmolojiyi içinde barındıran bir kavramdır; bitki ise yalnızca toprağın üstünde yeşeren bir nesnedir. Şair bu değişimi bir dil arınması değil, bir tarih kesintisi olarak görür.“Mürebbi, muallim, muallim-i evvel” gibi ruh ve terbiye taşıyan kelimeler yerine “öğretmen, eğitmen” gibi nötr sözcüklerin getirilmesini de aynı çerçevede tenkit eder. Bu değişim yalnız kelimeleri değil, milletin anlam dünyasını da dönüştürmektedir. “Siz dedikçe GENERAL, arttı hasretim PAŞA’ya!” derken, askerî terminolojide bile ruhu olan kelimelerin yerini soğuk yabancı terimlere bırakmasını eleştirir. Kaside, bir dil kaybından ziyade bir ruh kaybı anlatır. Çünkü şair bilir ki dil, yalnızca iletişim aracı değil; inanç, estetik, hatıra ve vatan duygusunun taşıyıcısıdır.Kasidede hicvedilen kelimeler, dönemin Türk Dil Kurumu tarafından önerilen “uydurma” karşılıklardır. Şair, “Bitik, kitap; ama gel sor betik ne? Yazma kitap?” mısrasında kelimelerin keyfî şekilde değiştirilmesini, bir milletin kütüphaneleriyle bağının koparılmasına yol açan zihniyeti ortaya koyar. Harf inkılâbı ile beraber halk birkaç yıl önce yazılmış metinleri dahi okuyamaz hâle gelmiştir. Şairin kaleminde bu durum, toprağın üstüne devrilmiş bir ağaç gibidir. Ağaç hâlâ canlıdır, ama kökleriyle bağlantısı kesilen dallar kurumaktadır.Dil inkılâbı sadece kelimeleri değil, milletin bakış açısını da değiştirmiştir. “Zamane mü’mini CAMİ demez de der TAPINAK” mısrasında din dilinin dünyevileştirilmesi, kutsalın seküler terimlerle ifade edilmesi eleştirilir. Bu değişim, toplumun iman algısında bile bir çözülmeye işaret eder. Şair, kaside boyunca bu dönüşümü alaycı bir üslupla anlatır, çünkü bu alay aslında derin bir sancının ifadesidir. Bu sancı, köklerinden koparılan bir milletin kendi kendine yabancılaşmasının sancısıdır.Halil Nihad Boztepe’nin Ağaç Kasidesi, geçmişe özlem duyan bir nostalji metni değildir. Aksine, bir milletin geleceğini kurtarmak için köklerine dönmesi gerektiğini söyleyen bir diriliş çağrısıdır. Şairin ısrarla vurguladığı şey şudur: “Dil yaşarsa millet yaşar; dil ölürse millet yok olur.” Bu yüzden kaside, yalnızca bir şikâyet değil, bir uyanış davetidir. Bugün yeniden Osmanlı Türkçesine, klasik metinlere ve kadim kelimelere dönük ilginin artması, bu kasidenin öngördüğü gerçeğin canlı bir teyididir.Halil Nihad’ın kalemi bize şunu hatırlatır: Ağaç kurumuş değildir; kökleri hâlâ toprağın derinliklerindedir. Çünkü kök dediğimiz şey, yalnızca geçmişin hatırası değil, bugünün hafızası ve yarının istikametidir. Dün medreselerde, mekteplerde, divanlarda, camilerde ve kışlalarda kullanılan kelimeler; dualar, şiirler, kanunnâmeler, vakfiyeler hâlâ aramızdadır. Onları bütünüyle yok etmek mümkün olmamıştır; çünkü onlar bir milletin hafızasına kazınmıştır. Kök, görünmez ama yaşatır. Ağaç dallarını kaybetse de kökten aldığı suyla yeniden filiz verebilir. Halil Nihad’ın kasidesi de tam bu noktada yükselir: şayet millet kendi dil köklerini yeniden fark eder, onları yeniden işler, üzerinde düşünürse; kurumuş sandığı dallar bir kere daha göğe doğru uzanmaya başlayacaktır.Bu kasidede yapılan uyarı yalnızca bir sitem değildir; bir diriliş çağrısıdır. Şair, “korkmayın, henüz her şey bitmedi” demektedir. Dilimizin derinlerinde hâlâ yaşayan kelimeler, hafızamızın kıvrımlarında duran manalar yeniden diriltildiğinde, milletin kendine güveni de tarih şuuru da canlanacaktır. Kök inkâr edildiğinde ağaç yalnız kalır ve zamanla ölür. Fakat kök kabul edilir, ona yönelinir ve beslenirse; ağaç yeni bir bahara uyanır. Ağaç Kasidesi bu yüzden sadece bir eleştiri metni değil, aynı zamanda bir ümit beyanıdır.Bugün yeniden Osmanlı Türkçesi öğrenilmeye başlanması, klasik eserlerin neşredilmesi, arşivlerin açılması, gençlerin mezar taşlarını, vakfiyeleri, divanları merakla okumaya yönelmesi gösteriyor ki kökler yeniden su bulmaya başlamıştır. Bu milletin yükselişi de dalları göğe çeviren o ilk canlılık anıyla başlayacaktır. Çünkü köklerini hatırlayan bir millet yalnızca geçmişini ihya etmez, geleceğini de inşa eder. Halil Nihad’ın kasidesi işte bu hakikati haykırır: “Göğe çıkmak isteyen, köküne sarılmak zorundadır.”

Metin Said 01 Kasım
Konu resmiKur’an Harfleri Neden Yasaklandı? Toplum Nasıl Değişti?
Okuma Metinleri

١٩٢٨‘ده یاپیلان حرف انقلابی، ساده جه تكنیك بر آلفابه دگیشیكلگی اولارق دگل، كولتورل و ذهنی بر دونوشوم پروژه سی اولارق حیاته كچیریلدی. دولتڭ رسمی سويلمي بو دگیشیكلگی “چاغداشلاشمه” اولارق صوناركن، طوپلومده میدانه كتیردیگی اتكیلر بویوك و درین بر كولتورڭ حافظه سنڭ كسينتي يه اوغرامسی شكلنده تظاهر ایتدی. قرآن حرفلری یالڭزجه بر یازی سیستمی دگلدی؛ دین، كیملك، كولتور و تاریخ شعوری بو حرفلر آراجيلغيله نسلدن نسله آقتاريلييوردي. حرفلرڭ ياساقلانمسي، بو حافظه نڭ دوره طیشی بیراقیلمسی آڭلامنه كلدی.حرف دوريميله برلكده اسكیمز یازی، “كچمشڭ بر پارچه سی” اولارق كورولمه نڭ أوته سنه كچدی؛ رسمی پولیتیقه ایله یڭی كيملگڭ اوڭنده كی انگل اولارق كوستریلدی. خلقڭ أونملی بر قسمی بو حرفلرله قرآن اوقویور، دعا ایدییور، عائله خاطراتلرینی قید ایدییور، مزار طاشلريله كچمشيله باغ قورویوردی. بر كیجه ده يورورلگه كیرن آلفابه دگیشیكلگی، طوپلومڭ بویوك چوغونلغني اوقور - یازار اولمقدن چیقاردی. اسكی یازی یی بیلن نسل صوصديرولدي، یڭی یازی یی بیلن نسل ایسه كچمشي اوقویاماز حاله كلدی.معارف تشكيلاتي آراجيلغيله آلینان قرارلرله عرب حرفلی يايينلرڭ باصیمی طورديرولدي، الده بولونان كتابلرڭ بیلدیریلمسی زورونليلغي كتیریلدی. جامعلرده كي قرآن كريملر صنديقلره قالديريلدي، مدرسه لر قاپاتیلدی، مكتبلرده الفبا كتابلری طوپلاتيلدي. بو سورچده امام، خطیب، أوگرتمن كبی طوپلومه رهبرلك ایدن كيشيلرڭ بر قسمی كورودن اوزاقلاشدیریلدی. قرآن حرفلریله درس ویرمك، یازی یازمق ویا یایین یاپمق “ارتجاع فعالیتی” اولارق طامغه لاندي.طوپلوم حیاتنده میدانه كلن بو كوكلی دگیشیم اڭ چوق عائله ایچنده حسّ ايديلدي. دده لر طورونلرینه مكتوب یازاماز حاله كلدی؛ طورونلر، دده لرینڭ مزار طاشلرینی اوقویاماز اولدی. كولتور آقتاريمي سوزلی حافظه یه حبس ايديلدي. تكیه لر، مدرسه لر و وقف قیدلری اوقوناماز حاله كلدیگی ایچون بو قوروملرڭ تاریخی سوركليلگي كسینتی یاشادی. بر ملتڭ حافظه سی اولان آرشیو بلكه لري، محكمه قیدلری، وقفيه لر و عائله تاریخلری، یڭی نسل ایچون ایریشیلمز حاله كلدی.بو یاپیلان ساده جه بر آلفابه دگیشیكلگی دگلدی؛ دوشونجه دنیاسنڭ دگيشديريلمسيدي. حرف، یالڭزجه سسی دگل، مدنیت تصورینی طاشیر. قرآن حرفلری، عصرلرجه بو جغرافیه نڭ قلمنه یوڭ ویرمش، ملتڭ حافظه سني طاشيمشدي. اونلری ترك ایتمك، كچمشله و كچمشه دائر بتون كوك باغلرينڭ سوكولمسي آڭلامنه كلدی. بو ندنله حرف انقلابی، قرآن مدنیتی، دین، كولتور، تاریخ، اخلاق حافظه نڭ انقطاعي اولارق تاریخه كچدی.بوكون كنجلرڭ عثمانلی توركجه سنه یڭیدن يوڭلمسي بر نوستالژی دگل، حافظه يي كیرو آلمه آرزوسيدر. بر ملّت كندی یازیسنی اوقوياماديغنده، كندی تاریخنی باشقه لرینڭ یازدیغی شكلده اوقومغه مجبور قالیر. بو سببله حرف مسئله سي یالڭز كچمشه عائد بر طارتیشمه دگل، بوكونڭ كیملك و كولتور مسئله سیدر. ياساقلانان یالڭز بر یازی دگل، كچمشله قورولان عرفان كوپروسيدي. او كوپرو یڭیدن انشا ایدیلمدكجه، ملتڭ حافظه سی اكسیك قالمغه دوام ایده جكدر.1928’de yapılan harf inkılabı, sadece teknik bir alfabe değişikliği olarak değil, kültürel ve zihni bir dönüşüm projesi olarak hayata geçirildi. Devletin resmî söylemi bu değişikliği “çağdaşlaşma” olarak sunarken, toplumda meydana getirdiği etkiler büyük ve derin bir kültürün hafızasının kesintiye uğraması şeklinde tezahür etti. Kur’an harfleri yalnızca bir yazı sistemi değildi; din, kimlik, kültür ve tarih şuuru bu harfler aracılığıyla nesilden nesile aktarılıyordu. Harflerin yasaklanması, bu hafızanın devre dışı bırakılması anlamına geldi.Harf devrimiyle birlikte eski yazı, “geçmişin bir parçası” olarak görülmenin ötesine geçti; resmî politika ile yeni kimliğin önündeki engel olarak gösterildi. Halkın önemli bir kısmı bu harflerle Kur’an okuyor, dua ediyor, aile hatıratlarını kaydediyor, mezar taşlarıyla geçmişiyle bağ kuruyordu. Bir gecede yürürlüğe giren alfabe değişikliği, toplumun büyük çoğunluğunu okur-yazar olmaktan çıkardı. Eski yazıyı bilen nesil susturuldu, yeni yazıyı bilen nesil ise geçmişi okuyamaz hale geldi.Maarif teşkilatı aracılığıyla alınan kararlarla Arap harfli yayınların basımı durduruldu, elde bulunan kitapların bildirilmesi zorunluluğu getirildi. Camilerdeki Kur’an-ı Kerimler sandıklara kaldırıldı, medreseler kapatıldı, mekteplerde elifba kitapları toplatıldı. Bu süreçte imam, hatip, öğretmen gibi topluma rehberlik eden kişilerin bir kısmı görevden uzaklaştırıldı. Kur’an harfleriyle ders vermek, yazı yazmak veya yayın yapmak “irtica faaliyeti” olarak damgalandı.Toplum hayatında meydana gelen bu köklü değişim en çok aile içinde hissedildi. Dedeler torunlarına mektup yazamaz hale geldi; torunlar, dedelerinin mezar taşlarını okuyamaz oldu. Kültür aktarımı sözlü hafızaya hapsedildi. Tekkeler, medreseler ve vakıf kayıtları okunamaz hale geldiği için bu kurumların tarihi sürekliliği kesinti yaşadı. Bir milletin hafızası olan arşiv belgeleri, mahkeme kayıtları, vakfiyeler ve aile tarihleri, yeni nesil için erişilmez hale geldi.Bu yapılan sadece bir alfabe değişikliği değildi; düşünce dünyasının değiştirilmesiydi. Harf, yalnızca sesi değil, medeniyet tasavvurunu taşır. Kur’an harfleri, asırlarca bu coğrafyanın kalemine yön vermiş, milletin hafızasını taşımıştı. Onları terk etmek, geçmişle ve geçmişe dair bütün kök bağlarının sökülmesi anlamına geldi. Bu nedenle harf inkılabı, Kur’an medeniyeti, din, kültür, tarih, ahlak hafızanın inkıtası olarak tarihe geçti.Bugün gençlerin Osmanlı Türkçesine yeniden yönelmesi bir nostalji değil, hafızayı geri alma arzusudur. Bir millet kendi yazısını okuyamadığında, kendi tarihini başkalarının yazdığı şekilde okumaya mecbur kalır. Bu sebeple harf meselesi yalnız geçmişe ait bir tartışma değil, bugünün kimlik ve kültür meselesidir. Yasaklanan yalnız bir yazı değil, geçmişle kurulan irfan köprüsüydü. O köprü yeniden inşa edilmedikçe, milletin hafızası eksik kalmaya devam edecektir.

Osmanlıca DERGİ 01 Kasım
Konu resmiSarf-ı Kelâm
Beyt-i Berceste

اوت رسول اكرم علیه الصّلات والسلام، فَاسْتَقِمْ كَمَا اُمِرْتَ أمرینی تمامیله امتثال ایتدیگی ایچون، بتون افعال و اقوال و احوالنده استقامت، قطعي بر صورتده كورونویور.... بتون سنت سنیه سنده و احوال فطریه سنده و احكام شرعيه سنده، حد استقامتی اختیار ایتمشدر؛ و ظلم و ظلمات اولان افراط و تفریطدن، اسراف و تبذیردن اجتناب ایتمشدر. حتّي تكلمنده و اكل و شربنده، اقتصادی رهبر ایدوب، اسرافدن قطعیا اجتناب ایتمشدر.Evet Resûl-ü Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm, فَاسْتَقِمْ كَمَٓا اُمِرْتَ emrini tamamıyla imtisâl ettiği için, bütün ef‘âl ve akvâl ve ahvâlinde istikamet, kat‘î bir sûrette görünüyor. … Bütün sünnet-i seniyesinde ve ahvâl-i fıtriyesinde ve ahkâm-ı şer‘iyesinde, hadd-i istikameti ihtiyâr etmiştir; ve zulüm ve zulümât olan ifrât ve tefrîtten, israf ve tebzîrden ictinâb etmiştir. Hatta tekellümünde ve ekil ve şürbünde, iktisâdı rehber edip, israftan kat‘iyen ictinâb etmiştir.(Lem’alar, s. 62)1.  Beyitویرسوزه احیاكه دوتدقجه سنی خواب اجلایده هرساعت سنی اول یوقودن بیدار سوزVer söze ihyâ ki dutdukca seni hâb-ı ecelEde her sa’ât seni ol yukudan bîdâr sözFuzuli(3)*Ecel uykusu insanı tuttukça o dem be dem nasıl uyanık kalır? Sır, iman ab-ı hayatıyla sağ cihetten ses veren tenvir olunmuş kelamda saklı. Bazı hava zerreciklerinde ekili, bazı beyaz sahifelerde kazılı… 2. Beyitكوكدن اول نازل اولوردی یره بی شبهه وشكاولسه كر درّ سخندن ایلرو بر جوهرGögden ol nâzil olurdı yere bî-şübhe vü şekkOlsa ger dürr-i sühandan ilerü bir cevherKara Fazlı(6)*Arş’a bağlanan muazzam pırlanta: Kur’ân-ı Mu’cizü’l-Beyân… Söz incisinden daha kıymetli bir cevher olsaydı eğer, şeksiz şübhesiz gökten o nazil olurdu.  3. Beyitعارضی آیت اولای كلام ازلیسخنی غایت معنای كتاب ارشاد‘Ârızı âyet-i ûlâ-yı kelâm-ı ezelîSühanı gâyet-i ma‘nâ-yı kitâb-ı irşâdNabi (4)*Yanağı, Kelam-ı Ezelinin kudret kalemiyle yazdığı ilk âyeti: İnsaf kıraatiyle fehm iden ihtida eylemedi mi? Abdullah bin Selam misali… Sözü ise irşâd kitabının manasının nihayet noktası: O inciler ki onun fem-i mübareki sadefinden derlenip, işidilerek kalbleri tenvir eylemedi mi?  4. Beyitنصّه مخالف سوزه آچمه دهنعلمله آلوده كركدر سخنNassa muhâlif söze açma dehenİlmle âlûde gerekdür sühanGelibolulu Ali (8)*Ağzını açma, dudak kımıldatma tabi ki Kur’ân ve sünnete muhalif olarak. O menbalar ki hayat suyu olmazlar mı tekellüm filizine? Had çizmezler mi arsa-yı hakikate? 5. Beyitفارسی وعربیدن ایكی شهبال استرطاكه پروازبلند ایلیه عنقای سخنFârisî ve ‘Arabî’den iki şehbâl isterTâ ki pervâz-ı bülend eyleye Ankâ-yı sühanSünbülzade Vehbi (5)*Arapça ve Farsça iki kanadı, söz Anka’sının. Yücelerde uçuracak, gezdirecek. Cennet-misal… İslam ile müşerref olmaklıkla bu iki kanada sahip olmadı mı ana sütü Türkçemiz? Kanatlandığı mana ülkesinin yüce bağ-çelerinden Cennet yemişleri derlemedi mi? Sadece lisanımızın değil dünya-dolusu rengarenk sözlerle bezeli lisanların çift kanat kuşandığı güne merhaba! 6. Beyitگفت پيغمبر به تمييز كسانمرء مخفى لدى طى اللسانGoft peygamber be-temyîz-i kesânMer’ mahfiyyun ledâ tayyi’l-lisân Mevlânâ (7)*Hazret-i Peygamber Sallallahu Aleyhi Vesellem, “İinsanların temyizine (ayırt etmesine) karşı her şahıs, tayy-ı lisânı, yani söz söylemesi altında gizlidir.” buyurmuştur. Şaşmaz, şaşırtmaz endâze… Atalar lisanında: Üslûb-u beyân aynıyla insan.7. Beyitطوتوشديرانلر، لغت كتابنی ألمه، بیلسین: اللّٰهدن باشقه بیلمەیورم كلمه.Tutuşturanlar, lûgat kitabını elime,Bilsin: Allahtan başka bilmiyorum kelime.Necip Fazıl (2)*Sözde Mütekellim-i Ezelî’den nişan aramak: Şifahi edeb… Kaynakça1. BEDİÜZZAMÂN, Saîd Nursî, (2010), Lem’alar, İstanbul: Altınbaşak Neşriyât2. KISAKÜREK, Necip fazıl, (2019), Çile, İstanbul: Büyük Doğu Yayınları (s. 45)3. Divan-ı Fuzuli, Milli Kütüphane, Yazmalar, No: A3401 (s. 59)4. Divan-ı Nabi Efendi, Süleymaniye Yazma Eser Kütüphanesi, Lala İsmail, No: 00488 (v. 4B)5. Divan-ı Sünbülzade Vehbi, Süleymaniye Yazma Eser Kütüphanesi, Nafiz Paşa, No: 00951 (v. 66B)6. Eş’âr, Süleymaniye Yazma Eser Kütüphanesi, Aşir Efendi, No: 00314/006 (v. 107B)7. Mevlânâ Celâlüddin-i Rûmi, (1965), Mesnevî, (Tâhir-ul Mevlevî. Ter. ve Şerh.), Konya: Selâm Yayınları (c. 3; s. 675)8. Riyazü’s-Salikin, Beyazıt Kütüphanesi, Veliyyüddin Efendi, No: V1916/1 (v. 44A)9. https://kulliyat.risale.online/10. https://portal.yek.gov.tr/

İbrahim SARITAŞ 01 Kasım
Konu resmiKelimelerin Kökenlerine Yolculuk
Kelimelerin Kökenkerine Yolculuk

سوكیلی دوستلر، صوڭ بهارڭ صوڭی اولان قاسم آیی، خسته لقلرڭ ربمز طرفندن بر وظیفه لی مأمور اولارق یاواش یاواش بزلره كوندریلدیگی آیدر. خسته لقلر كلیر، انسانه عاجزلگنی، ضعيفلغنى خاطرلاتیر.خسته لق عادتا “ای خسته! سنڭ وجودڭ طاشدن، دمیردن دگلدر. بلكه دائما آیریلمغه مساعد مختلف ماده لردن تركیب ایدیلمشدر. غروری بیراق، عجزیڭی آڭلا، مالكڭی طانی، وظیفه ڭی بیل، دنیایه نه ایچون كلدیگنی أوگرن!” دییه رك انسانڭ قلبنڭ قولاغنه سویلر، خاطرلاتیر. بزلر ده بر مسلمان اولارق خسته لغڭ تصادفًا كلمدیگنی بیلیر، اوڭا كوره حركت ایده رز. سوكیلی پیغمبریمز كبی شفانڭ قایناغی اللّٰهي اونوتمادن، شفایه وسیله اولارق یاراتیلمش دوقتور، علاج و شفالی بیتكی و غدالره يوڭليرز. سوكیلی دوستلر، بو آيكي كوكنلرينه یولجیلق یاپاجغمز كلمه لر ده بو شفالی بیتكیلر أوزرینه اولاجق. ایشته ایلك كلمه مز “زنجفیل”Sevgili dostlar, sonbaharın sonu olan kasım ayı, hastalıkların Rabbimiz tarafından bir vazifeli memur olarak yavaş yavaş bizlere gönderildiği aydır. Hastalıklar gelir, insana acizliğini, zayıflığını hatırlatır. Hastalık âdeta “Ey hasta! Senin vücûdun taştan, demirden değildir. Belki dâimâ ayrılmaya müsâid muhtelif maddelerden terkîb edilmiştir. Gururu bırak, aczini anla, mâlikini tanı, vazîfeni bil, dünyaya ne için geldiğini öğren!” diyerek insanın kalbinin kulağına söyler, hatırlatır. Bizler de bir Müslüman olarak hastalığın tesadüfen gelmediğini bilir, ona göre hareket ederiz. Sevgili Peygamberimiz gibi şifanın kaynağı Allah’ı unutmadan, şifaya vesile olarak yaratılmış doktor, ilaç ve şifalı bitki ve gıdalara yöneliriz. Sevgili dostlar, bu ay ki kökenlerine yolculuk yapacağımız kelimeler de bu şifalı bitkiler üzerine olacak. İşte ilk kelimemiz “zencefil”ZENCEFİL: Aslı “zencebil” olan bu kelime arapça kökenlidir. Kelime şifalı bir bitkinin adıdır. Başta Çin olmak üzere, Hindistan, Endonezya, Vietnam, Japonya gibi tropik ya da yarı tropik iklimlerde yetişir. Çok yıllık bir bitkidir. Bu bitkinin yumru şeklindeki kökleri ekseriyetle toz haline getirilerek kullanılır. Hem baharat hem de şifalı ilaç olarak binlerce yıldır kullanılmaktadır.ZERDEÇAL: Sarı anlamındaki “zerde” ve ağaç parçası manasındaki “çub” kelimelerinin birleşmesinden oluşmuştur. Aslı “zerdeçub” olan kelime zamanla “zerdeçav”’a sonunda da bugünkü kullanılan hali olan zerdeçala dönüştü. Kök saplarından sarı bir boya çıkarılan, safran gibi kullanılan, sarı çiçekli, kokulu, çok yıllık bitkidir. Zerdeçal bal ile karıştırılıp göğüs ve ciğer hastalıkları için kullanılır. Akşam sabah birer tatlı kaşığı yenilir.Halk arasında mütevazı insanları anlatan güzel bir söz vardır. “Zerdeçal gibi ol; dışı sade, içi altın.” Yine  “Bir tutam zerdeçal, hem yemeğe hem yüreğe sıcaklık katar.” Sözü de meşhurdur.IHLAMUR: Aslı “phlamouri” olan kelime Yunancadan dilimize geçmiştir. Ihlamur ağacı beyaz ve hafif kerestesi ile marangozlukta çok makbuldür. Ayrıca çiçekleri güzel kokulu, gölgeli bir ağaçtır. Bu ağacın çiçekleri çay gibi demlenip şifalı bir içecek olur. Osmanlı kültüründe ıhlamur, şefkat, huzur ve birlik sembolüdür. Avrupa’da “Linden Tree” olarak bilinir ve aşk ile barış ağacı sayılır. Osmanlı döneminde ıhlamur kasırları ve ıhlamurluklar, dinlenme ve sohbet yerleriydi.NEKTAR: Bu kelime dilimize Latince ve Yunancadan geçmiş bir kelimedir. “Arıların bal yapmak için çiçeklerden topladıkları şekerli sıvıya, bal özüne veya meyvelerin öz kısmına” bu ismi veriyoruz. Lakin aslında bu kelime “Yunan mitolojisinde içenleri ölümsüzlüğe kavuşturduğuna inanılan içecek” olarak biliniyor.TARÇIN: Defnegillerden, ana yurdu Güney ve Güneydoğu Asya olan, bilhassa Seylan ve Çin’de yetişen kokulu bir ağaç olan tarçın birleşik bir kelimedir. Farsçadan Türkçeye geçmiştir. Aslı “dareçini” olan kelime “Çin’de yetişen ağaç” anlamındadır. “dar” ve “çini” kelimelerinin bir araya gelmesi ile meydana çıkmıştır.SAFRAN: Bu kelime Arapça kökenli “za‘feran” kelimesinden köken alır. Baharda çok güzel çiçekler açan, bazı hastalıklara şifalı, soğanlı çok yıllık bir bitkidir. Bu bitkinin tepelerinin kurutulmasından elde edilen bir toz vardır. Bu tozlaşmış madde bâzı yiyeceklere tat, koku ve sarı bir renk vermekte kullanılır. Halk arasında çok sarı, sapsarı şeylere “Safran gibi” denilir.KİMYON: Yunanca kökenli olan bu kelime “kyminon kelimesinden köken alır. Maydanozgillerden olan bu bitki, beyaz ve pembe çiçekli yaprakları ile, dar ince şeritler hâlinde, 15 – 20 santim boyunda bir yıllık ıtırlı bir bitkidir. Kimyonun tohumlarından elde edilen ve baharat olarak kullanılan hoş kokulu, sinirleri uyarıcı, mideyi yatıştırıcı, gaz giderici özellikleri bulunan bir toz elde edilir.SUMAK: Arapçadan dilimize geçmiştir. Aslı “Summak”tır. Antep fıstığıgiller familyasından, Kuzey ve Güney yarı kürenin ılıman bölgelerinde yüz elliye yakın türü bulunan, çoğu zehirli, kabuğu hekimlikte, yaprakları boyacılık ve dericilikte de kullanılan küçük bir ağaçtır. Bu ağacın ekşilik vermesi için dövülerek yemeklere, kebaplara katılan, mercimek büyüklüğündeki kırmızı renkli meyvesi kullanılır.KİŞNİŞ: Farsçadan dilimize geçmiştir. Aslı “Kişniz”dir. Maydanozgillerden, yaprakları maydanoza benzeyen, boyu 30 – 50 santim, beyaz çiçekli, tüysüz, parlak, yıllık bir bitkidir. Bu bitkinin yiyeceklere koku ve çeşni vermek için kullanılan tohumu ve meyvesi de çok kıymetlidir.

Mirza Ayhan İNAK 01 Kasım
Konu resmiAnadolu’da Gül Yetiştirme Seferberliği
Biliyor muydunuz?

گل يتيشديريجيلگنڭ تاریخی اينجه لنديگنده چوق اسكی زمانلرده ده كل باغچه لرینڭ وار اولدیغی بيلينييور. بو قونوده عثمانلی دونمنده بر رساله یازان آغوپ زاقاريان، كلجيلگڭ حضرت سلیمان (ع م) دونمنده ده وار اولدیغندن بحث ایدییور. روم ايليده اسكیدن بريدر باشده ادرنه اولمق أوزره فلیبه، قازانلق، اسكی و یڭی زغره، چربان و تاتار پازارجق كبی یرلرده كل يتيشديريلمكده و كل یاغی الده ايديلمكده يدي. سلطان ٢نجي عبد الحميدڭ تشويقيله ١٨٨٠‘لي ييللردن اعتبارًا آناطولینڭ بر چوق ايلنده حتّي سوريه ده ده كل يتيشديريلمه يه باشلانمشدر. بو ايللرڭ باشنده بروسه، آیدین، قونیه، آطنه و ديار بكر ولایتلری كلمكده يدي. أوزللكله بروسه ده قازانلقدن كلن مهاجرلر، كل ديكيمي یاپمه یه باشلامشلردر. بونڭله برلكده قونیه ولایتنه باغلی اسپارطه و بوردور سنجاقلرنده ده جدّی آڭلامده كل ديكيمي فعاليتلرينه كيريشيلمشدر. حتّي آغوپ زاقاريانڭ تثبيتلرينه كوره اسپارطه ده كی كلستانلر توم شهرلردن فضله حاله كلمشدر. عبد الحمید خان، كل يتيشديرنلره ویركو معافيتي كتیرمشدر. اورمان و معادن و زراعت نظارتنه عائد ٤ تمّوز ١٨٩٣ تاریخلی بر بلكه ده، كل یاغی اعمالنڭ هانكی شهرده داها فضله ايلرله يه بيله جگنڭ آڭلاشيلمه يه چاليشيلديغندن بحث ایدیلمشدر. بو استقامتده ساده جه آناطولی شهرلری دگل، عین زمانده سوريه ده ده كل يتيشديريلديگي أوزرنده طورولمشدر. ایلكیلی نظارتجه، كل فيدانلرينڭ موسمنده ديكيلمه سنه دقّت ایدیلمسی ایچون زراعت مفتّشلكلري و نمونه تارله لری مديرلكلري ایقاظ ایدیلمشدر.Gül yetiştiriciliğinin tarihi incelendiğinde çok eski zamanlarda da gül bahçelerinin var olduğu biliniyor. Bu konuda Osmanlı döneminde bir risale yazan Agop Zakaryan, gülcülüğün Hz. Süleyman (as) döneminde de var olduğundan bahsediyor. Rumeli’de eskiden beridir başta Edirne olmak üzere Filibe, Kazanlık, Eski ve Yeni Zağra, Çerban ve Tatarpazarcık gibi yerlerde gül yetiştirilmekte ve gül yağı elde edilmekteydi. Sultan II. Abdülhamid’in teşviğiyle 1880’li yıllardan itibaren Anadolu’nun birçok ilinde hatta Suriye’de de gül yetiştirilmeye başlanmıştır. Bu illerin başında Bursa, Aydın, Konya, Adana ve Diyarbekir vilayetleri gelmekteydi. Özellikle Bursa’da Kazanlık’tan gelen muhacirler, gül dikimi yapmaya başlamışlardır. Bununla birlikte Konya vilâyetine bağlı Isparta ve Burdur sancaklarında da ciddî anlamda gül dikimi faaliyetlerine girişilmiştir. Hatta Agop Zakaryan’ın tespitlerine göre Isparta’daki gülistanlar tüm şehirlerden fazla hale gelmiştir. Abdülhamid Han, gül yetiştirenlere vergi muafiyeti getirmiştir. Orman ve Maâdin ve Zirâat Nezâretine ait 4 Temmuz 1893 tarihli bir belgede (BOA, A.}MKT.MHM, 727/8-5), gül yağı imalinin hangi şehirde daha fazla ilerleyebileceğinin anlaşılmaya çalışıldığından bahsedilmiştir. Bu istikamette sadece Anadolu şehirleri değil, aynı zamanda Suriye’de de gül yetiştirildiği üzerinde durulmuştur. İlgili nezaretçe, gül fidanlarının mevsiminde dikilmesine dikkat edilmesi için ziraat müfettişlikleri ve numune tarlaları müdürlükleri ikaz edilmiştir. Transkripsiyonu: Tarih: 4 Temmuz 1893 (20 Zilhicce 1310)(1)Hû(2)Orman ve Maâdin ve Zirâat Nezâreti(3)Zirâat Dâiresi (4)Aded 100(5)Ma’rûz-ı çâker-i kemîneleridir ki (6)Gül yağı i‘mâli sanatının terakkîsi zımnında evvel-be-evvel hangi vilâyette matlûba muvâfık sûrette gül yağı istihsâl olunabileceği mahalleriyle bi’l-muhâbere anlaşıldıktan sonra(7)ona göre îcâbının icrâ ve icraât-ı vâkıa ve netâic-i hâsıladan ma‘lûmât i‘tâsı 14 Zilkade sene 1310 tarihli tezkire-i sâmiye-i cenâb-ı sadâretpenâhîleriyle irâde buyurulduğu(8)gibi Suriye’ye dahî mukaddemâ Hüdâvendigâr vilâyetinden bi’l-celb gönderilmiş olan fidanlar Vadi’l-acem kazâsına tâbi Darba karyesi bağlarına gars ettirilmiş ise de(9)bunların mevsimsiz vürûd etmesi hasebiyle neşvünemâ bulamadığı ifâdesine dâir Suriye vilâyet-i celîlesinden vârid olan tahrîrât-ı cevâbiyenin leffen gönderildği beyân-ı(10)âlîsiyle ba‘demâ bu gibi irsâlâtta mevâsimin hüküm ve te’sîri de nazar-ı i‘tibâra alınarak iş‘âr-ı sâbık veçhile iktizâsının îfâsı hâme-pîrâ-yı ta‘zîm ve tekrîm olan(11)8 Zilhicce sene 1310 tarih ve yüz iki numaralı tezkire-i sâmiye-i fehîmânelerinde emr ve iş‘âr buyurulmuş ve zikr olunan 14 Zilkade sene 1310 tarihli tezkire-i sâmiye-i hıdîvîleri(12)hükm-i âlîsi ta‘mîmen zirâat müfettişlikleriyle nümûne tarlaları müdîriyetlerine teblîğ kılınmış olduğundan alınacak cevâblara göre îcâbının icrâ ve arz ve inbâ olunacağı(13)derkâr olup Suriye’ye gönderilen gül fidanlarının mahalline mevsimsiz vürûd etmesi bahsine gelince bunların teahhur-ı vüsûlü vaktiyle irsâlinde yollarda kalmasından neş’et(14)ettiği tahkîkât-ı vâkıadan anlaşılmış olduğunun lede’l-havâle zirâat hey’et-i fenniyesi riyâseti ifâdesiyle arz ve beyânına cür’et kılınmağın ol-bâbda ve herhâlde(15)emr u fermân hazret-i veliyyü’l-emrindir(16)Fî 20 Zilhicce sene 1310 ve fî 22 Haziran sene 1309(17)Orman ve Maâdin ve Zirâat Nâzırı(18)Bende Selim

Arif Emre GÜNDÜZ 01 Kasım
Konu resmiHarfler Üzerinden Bir Tercih: Kur’ân Kültürü mü Batı Kültürü mü?
Belge Okumaları

Tarihî süreç içinde bir toplumun yazı sistemi, yalnızca iletişim aracı olmanın ötesinde kültürel, dinî ve toplumsal kimliğin de bir yansımasıdır. Osmanlı İmparatorluğu’nda kullanılan Kur’ân harfleri, bu bağlamda sadece bir yazı aracı değil, İslâmî değerlerin, eğitimin ve kültürel mirasın taşıyıcısı olarak kabul edilmiştir. Bundan dolayı 20. yüzyılın başlarında gündeme gelen Latin harflerine geçiş tartışmaları, sadece teknik bir mesele değil, aynı zamanda toplumun kültürel ve dinî kimliğini ilgilendiren bir dönüşüm olarak algılanmış ve çeşitli kesimlerden tepkiyle karşılanmıştır.Bu sayımızda yer verdiğimiz iki vesika ile konuyu açmak istiyoruz. 1910 yılında Kosova’daki Gilan eşrafı, Latin harflerini kabul etmediklerini resmî olarak Meclis-i Mebusan’a bildirmiştir. Ayrıca, 1922 yılında Beşiktaş’ta Arnavut Teavün Cemiyeti tarafından açılan ruhsatsız ilkokulda Latin harfleriyle dinî eğitim verilmiş, ancak devlet bu uygulamayı kesin olarak yasaklamıştır. Bu da dinî eğitimde Kur’ân harflerinin korunmasının ne denli öncelikli sayıldığını göstermektedir.Cumhuriyet döneminde ise 1 Kasım 1928 tarihinde çıkarılan 1353 sayılı Türk Harflerinin Kabul ve Tatbiki Hakkında Kanun ile Latin harfleri esas alınan yeni alfabe kabul edilmiştir. Bu kanun, ilk başta yalnızca Türkçe resmî yazışmaları kapsıyor, Kur’ân harflerinden doğrudan söz etmiyordu; dolayısıyla kanun düzeyinde herhangi bir yasak öngörülmemişti. Bununla birlikte, sonraki yıllarda çıkarılan tebliğ ve yazılar aracılığıyla uygulamada farklı bir düzen oluşmuştur. 1929 tarihli Maarif Vekâleti Umumî Tebliği ile Arap harfleriyle basılacak kitapların yalnızca izinle yayımlanabileceği belirtilmiş, böylece Arap harfli yayınlar devlet denetimine tâbi tutulmuştur. 1932 yılında Matbuat Umum Müdürlüğü tarafından gönderilen yazıda ise Arap harfli kitapların satışına izin verilmemesi tavsiye edilmiş, 1933 yılında da Başvekâlet kararıyla Kur’ân-ı Kerîm’in basımı yalnızca Diyanet İşleri Reisliğinin iznine bağlanmıştır. Bununla birlikte kanunda açık bir yasak bulunmamasına rağmen uygulamada Kur’ân harfli yayınlar ve eğitim fiilen engellenmiştir.Bu engele bir örnek olarak, CHP Genel Sekreterliğine gönderilen 4 Mart 1942 tarihli CHP Isparta Vilayeti İdare Heyeti Reisliği yazısının ilgili kısmını sizlerle paylaşıyoruz: “Son günlerde Sav köyü ile vilayet merkezinde yalnız Karaağaç M.de (Mahallesi) Arap harfleri ile tedris maksadıyla gizli olarak talebe okutulduğu ve bu meyanda dinî tedristen ibaret olan bazı derslerin de verildiği bu mıntıkadaki parti ocak teşkilatının ilgilenmesiyle tespit edilmiş ve bu hususta 01.04.1942 tarihinde Vilâyet makamıyla yapılan temas ve konuşmalarla gerekli tertibat alınarak bugün tedris esnasında Karaağaç M.de 16 ve Sav köyünden 19 çocukla beraber her iki hoca da suçüstü yakalanarak adliyeye teslim edilmişlerdir...”Peki Latin harflerinde bu kadar ısrar edilmesinin sebebi neydi? Bu soruya genellikle okuma yazmayı artırmak, dili kolaylaştırmak ve modernleşmeyi desteklemek gibi genel cevaplar verilmiştir. 2 Ekim 1928 tarihli Mısır gazetesi es-Siyâse’de yayımlanan makale ise gerçek niyeti daha açık bir şekilde ortaya koymaktadır. Buna göre Türkçenin gelişmesi ve yayılması maksadıyla yapıldığı söylenen harf inkılabı bu amaca hizmet etmeyecek, tam tersine Türkçenin Latin harfleriyle yazılmasının yeni bir katkı sağlamayacak ve milletin düşünce yapısını değiştirmeyecektir. Makaleye göre bu girişim, geçmişle bağları koparmak, tarihî, dinî ve kültürel mirası yok etmekten başka bir şey değildir. Aslında, harf inkılabının gerçek amacının İslâmî ve kültürel değerleri yok edip tamamen bir Batılıya dönüşmek olduğu zaten farklı vesilelerle dile getirilmiştir. İsmet İnönü’nün 1953 yılında sarf ettiği şu sözler onlardan biridir: “Yeni harfler Cumhuriyetin Batı uygarlığı topluluğunu kabul etmesinin de başlıca dayancı olmuştur. Yeni harfler Türk ulusunu bir kültür âleminden başka bir kültür âlemine taşımıştır.” Hâlbuki taşınmak istenilen kültür, insanlığın en temel değerleri olan adaleti ve merhameti tamamen kendi menfaatine göre kullanan, maddeyi öne çıkaran, kuvvetliyi haklı gören Batı medeniyetiydi. Yok sayılan kültür ise adalet ve merhameti her ne olursa olsun el üstünde tutan, manevî ve ahlakî değerleri öne çıkaran, haklıyı kuvvetli gören İslâm medeniyetiydi. Hangi medeniyetin dünyayı daha iyi bir yer hâline getirdiğini, bugün insanlığın durumuna bakarak görmek zor olmasa gerek. Vesika 1 Latin harflerini kabul etmediklerine dair Gilan eşrafı tarafından Meclis-i Mebusan Riyâseti’ne gönderilen telgrafın arkasına olunacak muamelenin yazılarak iadesi (29 Mayıs 1910)Dâhiliye Nezâreti Muhâberât-ı Umûmiye DâiresiEvrâk numerosu: Mebʻûsândan mevdûʻ telgraf Kosova M. 54Tarih-i tesvid: 15 Mayıs sene 326 / Târîh-i tebyîz: Fî 16 minhu(1) Maʻârif Nezâret-i Celîlesine(2) Latin hurûfâtını kabûl eylemediklerine dâir Gilan eşrâfı tarafından müteʻaddid imzâ ile Meclis-i Mebʻûsân riyâset-i celîlesine (3) keşîde olunup 1 Nisan sene 326 târîhinde mazrûfen nezâret-i celîlelerine gönderilen telgrafnâme zahrına muʻâmele-i câriyenin (4) derkenâr sûretinde tastîriyle mezkûr telgrafnâmenin yine mazrûfen iʻâdesine himem. (5) Tebyîz Vesika 2 Beşiktaş’ta Arnavut Teavün Cemiyeti tarafından ruhsatsız açılmış olan ilkokulda Latin harfleriyle düzenlenmiş bir defterden dinî derslerin ve Kur’ân-ı Kerîm’in de Latin harfleriyle öğretilmekte olduğu (17 Nisan 1922)Sadâret-i Uzmâ Mektûbî Kalemi / Evrâk numerosu: 38 / Târîh-i tesvîd: 19 Şaʻbân sene 340 / 17 Nisan sene 338Târîh-i tebyîz: 20 / 18 / Kalem numerosu: 572(1) Taraf-ı âlî-i hazret-i meşîhatpenâhîye(2) Beşiktaş’ta Haseki tarlasında Arnavud Teʻâvün Cemʻiyeti tarafından bilâ-(3) ruhsat küşâd edilmiş olan “İşikopniya” (Shqiponjë) nâmındaki ibtidâî mektebinde (4) Latin hurûfuyla müretteb bir defterden ulûm-ı dîniyye tedrîs (5) ve Kur’ân-ı Kerîm’in de Latin hurûfuyla taʻlîm edilmekte olduğu İstanbul Vilâyeti Maʻârif (6) Müdîriyetinden bildirildiğini (7) mutazammın Maʻârif Nezâret-i celîlesinden vârid olan 11 Nisan sene 338 (8) târîhli ve 24 numerolu tezkire leffen taraf-ı âlî-i şeyhülislâmîlerine (9) tesyâr olunmakla vâkiʻ olacak mütâlaʻa-i ʻaliyye-i fetvâpenâhîlerinin inbâsı (10) ve melfûfun iʻâdesi bâbında. / (11) Bâ-işâret-i aliyye-i hazret-i müsteşârî Vesika 2 Beşiktaş’ta Arnavut Teavün Cemiyeti tarafından açılan ilkokulda Latin harfleriyle Kur’ân-ı Kerîm’in öğretilmesinin ve yazılmasının kesinlikle yasak olduğu (6 Mayıs 1922) Vesika 2 Mısır’da yayımlanan es-Siyâse gazetesinde çıkan “Türkiye’de Medeniyet Ruhu-Latin Harfleri Meselesi-Arap Harflerine Karşı Türklerin İsyanı” başlıklı makalenin son kısmı (2 Ekim 1928)(1) Kezâlik Türkiye’nin (2) beyne’d-düvel siyâsî veya iktisâdî vazʻiyetinin Türkçenin intişârına yardım edeceğine dahi (3) kâniʻ değiliz. Şu hâlde Latin harflerini kullanmaktaki fâideler nedir? (4) Türkçenin Latin harfleriyle yazılmasının Türk eserlerine yeni bir eser ilâve etmeyeceği gibi (5) en parlak devirlerinde bile münevverleri tarafından Arapça kendi lisânlarına tercîh (6) edilmiş olan bir milletin zihniyetini değiştirmez, yeni bir zihniyet yaratmaz. (7) Bu son hareket mâzî üzerine indirilen kalın bir perdeden, mâzî ile olan (8) son râbıtayı kesmekten, mâzînin rüsûm ve âsârını külliyyen mahv ve izâle etmekten ve bi’l-hâssa (9) mâzînin maʻnevî eserlerini söküp atmaktan başka bir şey değildir. (10) Acabâ Ankara efendilerinin maksadları bu mudur? Keşke maksad bu olmasın.KELİMELER:Dermeyân: Açıklamak, bildirmekİnbâ: Haber verme, bildirmeİstifsâr: Açıklama isteme, sormaKüşâd: AçmaMazrûfen: Zarflı olarakMevdûʻ: Emanet olarak verilmişMüretteb: DüzenlenmişRüsûm: Usul, metot, kural; vergilerTastîr: Satır hâlinde yazmaTesyâr: GöndermeZahr: Arka, kâğıdın arkası

H. Halit ATLI 01 Kasım